Oysa Irak dediğimiz yer şunun şuracığında dünyanın orta gelişmişlikte bile olmayan, ambargo ve önceki savaşlarla eli kolu budanmış bir biçare ülke. Dışarıya karşı sömürü potansiyeli olmadığı gibi, askeri tehdit katsayısı 91 saldırısı ve ardından gelen çok ağır ambargolarla ortadan kaldırılmış durumda. Tabii bölgesinden siyasal bir tehdit oluşturduğundan söz edilebilir; ancak bunun çapı da oldukça sınırlı.
Dolayısıyla diyelim ki Amerika Birleşik Devletleri (ABD) zafer kazandığında demokrasi getirse bile (ki ABD'nin ne tip demokrasiler getirdiğini sayısız örnekten biliyoruz), bunun dünyanın bir bütün olarak demokratikleşmesine hiçbir etkisi olmayacaktır.
Kukla bir devletleştirme
Dünyadan vazgeçtik ama, iddiaların aksine onun yıkılmasının, kendi bölgesine de etkisi olmayacaktır. Örneğin Saddam'sız bir Kuveyt, en küçük anlamda demokratikleşmeyecektir. Suudi Arabistan, İran ha keza. Daha önemlisi, Filistin sorunu da çözülmeyecek, sorunun asli faili İsrail, Irak'tan sonraki hedef haline asla ve asla gelmeyecektir.
Aksine işin ardı deşelendiğinde, Irak'a saldırılmasının asli nedenlerinden birinin de, bölgenin bütünü için öncelikli tehdit olan İsrail'in önündeki engellerin imhası olduğu görülecektir.
Görülen o ki, bir tek Kürtler açısından olumlu bir gelişme söz konusu olabilecektir. Ki bu da hem kendi içinde hem de 30 milyonu aşkın Kürdün sadece 4-5 milyonluk bir küçük parçasıyla sınırlı alabildiğine küçük bir kazanım olacaktır. Üstelik bu sınırlı kazanım da Irak'ın bombalanması ve imhası pahasına ve kukla bir devletleşme karşılığında olacaktır.
Irak'tan başlayan "demokratikleşme"
Yani global bir değerlendirmeyle ABD, temel işbirlikçiler İsrail ve Türkiye başta olmak üzere işbirlikçilerine bir yenisini daha katacaktır. Dolayısıyla "ne pahasına?" sorusu bu noktada önemli; yine de bütün bu toplu katliamlardan ve ABD'nin bölgeye iyice çöreklenmesi gibi devasa bir musibetin içinde küçücük de olsa bir hayır olarak düşünülmeli.
Tüm bu olumsuzluklarına rağmen yine de Irak'ın Saddam'sız olması iyi olurdu tabii. Ama burada çok ciddi iki problemle karşı karşıyayız. Birincisi eğer Saddam'ın koltuğuna Amerikalı bir general oturacak, yönetim bütünüyle Washington'dan biçimlendirilecek, savaşın masrafları bütünüyle Irak'ın petrollerinden karşılanacak ve bu petrollerin işletim hakkı da bütünüyle ABD'li petrol tekellerinin kontrolüne geçecekse, yeni statüko eskisinden bile kötü ve bağımlı olacaksa; ikincisi ABD patentli de olsa diyelim ki Irak'a gelecek olan demokrasi, eğer 1 milyonu aşkın Iraklının ölümü, bir bütün olarak Irak'ın yıkılması ve bu korkunç bombalamanın bir bütün olarak Iraklılara aşılmaz travmalar yaşatacaksa, uzak kalsın daha iyi.
Üstelik bu denli ağır bir "demokrasi" ve "kurtarıcılık" aşkını anlamak da mümkün değil! Suudi Arabistan dururken "kurtarmaya" ve "demokratikleştirmeye" illa da Irak'tan başlamanın olağan bir izahı olamayacağı açık.
Tutarlılık, ahlak, adalet
Temel işbirlikçisinin neden olduğu Filistin sorunu kanarken kendisiyle birlikte rakibi Irak'ın da sorumlu olduğu Kürt sorununu çözmek iddiasının inandırıcı olamayacağı açık. Hele ki bunun için kurtarılmaya ve demokratikleşmeye çok daha muhtaç bir Kuveyt'ti, Katar'ı merkez üsler olarak seçmek tam da üstüne tüy dikmek babından ABD'lik bir iş olsa gerek.
Oysa tüm bunların yerine ABD başka şeyler yapabilir ve hepimizin yeni günlere gözlerimizi umut ve mutlulukla açmasını sağlayabilirdi; biz de kendisine müteşekkir olurduk.
Tutarlılık, ahlak, adalet gibi kavramları keşfetmeye başlayacağı bir sabahı düşünün ABD'nin! Tanrı Baba gibi uzaktan olmasa da, içinde fır döndüğü dünya için yapabileceği güzel şeyler olup olmadığını düşünerek uyanacağı bir günü... kim bilir ne güzel olurdu dünya ne güzel. Üstelik bunun için ABD'nin artı bir masraf yapması da gerekmeyecek.
Güçlü rüzgarın götüreceği
İşte böylesi bir sabah, nükleer deneme ve kara mayınlarının yasaklanması, biyolojik silahların sınırlandırılması gibi anlaşmaları kabul ettiğini söyleyivererek başlasa örneğin.. Anti-balistik Füze Antlaşması'nı kabullendiğini, dolayısıyla artık füze kalkanı oluşturmak gibi tehlikeli ve pahalı fantezilere girişmeyeceğini söylese bir gün; bugüne dek yaptıklarından dolayı özür dilemese de olurdu hani..
Sonra Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni ve ırkçılığa Karşı Güney Afrika Sözleşmesini tanımamaktaki inadından vazgeçtiğini ilan etse bir güzel... "Yav bu dünya hepimizin!" deyip, Kyoto Protokolü'nü imzalayıverse... Sonra şu neredeyse dünyanın bütün ülkelerindeki askeri üslerini; Türkiye'deki, Küba'daki, Avustralya'daki, Pakistan'daki, Alaska'daki, Güney Kore'deki, Danimarka'daki, Güney Afrika'daki, Mısır'daki, Afganistan'daki, Filipinler'deki, Panama'daki, Seylan'daki, hatta Okyanusun en ortasındakileri de dahil kapatsa tüm üslerini...
Aah ah, rakip diktatörleri devirmek için kafa patlatlamak yerine kendi diktatörlerini desteklemekten vazgeçmekle başlasa örneğin, geriye topu topu birkaç diktatör kalır dünyada, onları da bu güçlü rüzgarın alır götüreceğini görmenin tadını yaşasa..
Empati
Madem kimyasal biyolojik silahlar insanlık dışı, bu işin çözümünü Irak'tan değil de kendinden ve tabii İsrail'den başlatmalıyım dese.. Cüssesini büyütmek, hiddetini göstermek, mahallenin kabadayısı gibi dünyanın dört bir yanında fır dönmek yerine beyninin bir yerinde mutlaka varolan insan yanını konuştursa örneğin...
Empati yeteneğini geliştirse, "adalet nedir, hak ve özgürlük nedir?" diye sorup, cevaplarını da Marx'tan değil, kendi kuruluş günlerinin resmi devlet metinlerinden veya BM'in resmi metinlerinden arasa örneğin..
Askeri harcamalarının yüzde 10'uyla, evet evet yalnızca yüzde 10'uyla dünyadaki tüm insanların temel ihtiyaçlarının karşılanabileceğine dair Birleşmiş Milletler Raporu'nu okuduğu an, silahlanmaya ayırdığı payın devasa büyüklüğünden dolayı utansa, utanıp askeri bütçesinin yüzde 20'sini BM denetimine verse öneğin; sorunlarının çözülüvermesine bu kadar miniminnacık bir katkı yapsa şu güzelim dünyamızın...
En çok ihlal eden
BM kararlarını ihlal edenlere yaptırım getirme kuralını en çok ihlal edenden başlatılma kuralı önerse örneğin, BM silah denetiminin tüm ülkeler için eşit uygulanması gerektiğini ve dünyadaki tüm nükleer, biyolojik, kimyasal silahların yasaklanması gereğini, bir büyüklük yapıp kendisiyle başlatsa..
Ah ah, Irak'ın başına yağan bilmem kaç ton bombanın ardından ABD'nin de başına bir okkalı saksı düşse örneğin. Hani Anadolu kültüründe kafaya dank etmesi için dilektir; ABD'nin başına denk getirebileceğin bir saksın da mı yok tanrım! (EA/NM)