ABD'ye ait Kadena Hava Üssü'nde görevli çavuş Timothy Woodland kısa bir araştırma sonrasında yakalanıyor. Gözaltına alınışı bile ABD ile Japonya arasında bir gerilime neden oluyor. Japon kamuoyunun ısrarlı ve haklı tepkisi, ABD'li siyasetçileri biraz olsun yatıştırsa da, ABD Büyükelçisi Howard Baker sanki teselli edilmesi gereken ABD'ymişcesine açıklama yapmaktan kaçınmıyor: "Japon yetkililerin askerimize karşı adil ve insancıl bir yaklaşım sergileyeceğinden eminiz," türünden cümleler sarf ediyor. Yüce Amerika, bu kez Japon yargı sistemini eleştirmeye girişiyor, bakalım zanlı düzgün yargılanacak mı? Bu tür davalarda şikayetlerin dikkate alınma ve zanlıların hüküm giyme oranının yüksek olduğu Japonya, bir anda ABD'nin gözüne batıyor. Hüküm giymeden Japon makamlarına teslim edilen ikinci ABD'li olma ünvanı ile tarihe geçen Timothy Woodland ise Japon kadınla ilişkiye girdiğini kabul ediyor ama ilişkinin kadının rızasıyla gerçekleştiğini söylüyor! Avukatları ise davanın kaynağını saptırırcasına, müvekkillerinin Japonya ile ABD ilişkilerinin gerilimli olduğu bir dönemde gözaltına alındığına işaret ediyorlar. Yani sanki iki ülke arasında her gerilim olduğunda, bu tür bir olay patlak veriyor...
Japonya'da 50 bine yakın ABD'li askeri personel var. Bunların yarısından fazlası, Japon yarımadasının güneyinde küçük bir ada olan Okinava'da konuşlandırılmış durumda. Askeri üs, adanın %20'sini kaplıyor. ABD askeri personelinin ilk vakası da bu değil. Daha önce de bir takım şikayetler olmuş. 1995 yılında üç ABD'li memurun 12 yaşındaki bir Japon kız çocuğuna tecavüz etmesi, adada bir nevi isyana yol açmış. ABD yetkilileri, suçlulukları kanıtlanıncaya kadar zanlıları yargıya teslim etmemiş. Bunun üzerine 85 bin Okinavalı Amerikan karşıtı eylem yapmış.
Woodland davasının başında da ülkeler arası problem ortaya çıktı. Çünkü ABD hükümeti, askerin haklarının korunacağına dair teminat almadan, zanlıyı Japon güvenlik güçlerine teslim etmedi. Bu gecikme Japon kamuoyunu öfkelendirdi. Ama ABD hükümeti, adadaki personelinin halkın gazabına uğrayacağı endişesini taşıyordu. Oysa görünen o ki, bugüne kadar gazaba uğrayan sadece ada halkı, özellikle de kadınları olmuş...
Woodland davasında kurbanın kanıtları yenilir yutulur cinsten değildi. Polis parmak izi gibi çok sağlam kanıtlar da bulmayı başardı. Woodland'ı tanıyan kişilerin yanı sıra, olay sırasında çevreden geçmiş olanlar da tanık olarak kabul edildi. Yani tanıklar ve ipuçları suçluyu kesin bir biçimde gösteriyorlardı.
Japon yetkililer ABD askeri personeline karşı sabırlarının azaldığı bu davayla birlikte ortaya koydular. Japonya'da işlenen suçların, Japon yasalarına göre cezalandırılacağını ısrarla belirttiler.
Davanın sonucu neredeyse bir yıl kadar sonra, 25 Mart 2002'de alındı. Okinavalı yargıç, Woodland'ı suçlu buldu ve ona Japon yasalarının tecavüz suçuna verdiği minimum cezaya, 2 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. Yargıç yaptığı açıklamada, Woodland'ın kurban üzerinde hem fiziksel, hem de psikolojik yıkıntıya ve zarara yol açtığını ve hiç bir şekilde pişmanlık göstermediğini vurguladı.
Davanın sonucu açıklandığında kimi Batılı gazeteler Woodland davasının, iki ülke arasındaki ittifak ruhuna büyük zarar verdiğini yazdılar. Peki Çavuş'un vahşi davranışının bir kadının hayatına verdiği zarar ne olacaktı? İki yıllık bir hapis cezası, bir başka ülkenin topraklarında rahat rahat gezinip duran beli silahlı erkekleri bundan böyle korunmasız çocuklara ve kadınlara saldırmaktan caydıracak mıydı?