Bir haftalık ziyaret, zaten bizden sonra ne olacağını tahmin etmemize yetmiş, artmıştı da. Üç yıllık aradan sonra ilk kez gittiğimiz Yüksekova'da halk tedirgin, gergin ve meraklı. Ne mi merak ediliyor? Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Yüksekova'yı ne zaman boşaltacağı ve kendilerini Konya'ya ne zaman süreceğini!
Yüksekova'ya gidişte Yeniköprü mevkii ve Yüksekova'nın tam girişine konmuş kontrol noktasında kimlik kontrolünü 'kayıp vermeden' geçerken, askerlerin de tedirgin olduğunu, yüzlerine yansıyan ifadeden anlamak mümkün.
Kimlik kontrolü yapan askerler, nüfus cüzdanı üzerindeki fotoğrafla sizin yüzünüz arasında bir bağlantı kuramadığı anda, başlıyor peş peşe sorular, sualler.
Nerden gelip nereye gideceğinize, kim olduğunuza kadar onlarca sorudan sonra, iknâ edebildiyseniz 'tehlikeli' olmadığınıza dair askeri, üç yıl öncesine göre daha soğuk bir 'iyi yolculuklar' dileğiyle yolunuza devam etme izni alıyorsunuz.
"Temiz vize"yle şehre giriş
Yolcular da zaten hiçbir suale yer bırakmayacak kadar hazır bulunduruyor nüfus cüzdanlarını. Üzerindeki fotoğrafların da 'son model' olmasına özen göstermiş olarak tabii ki. Olağanüstü halin 'olmadığı' bir bölgede insanların suçluymuşçasına her an kimlik kontrolüne maruz bırakılmaları akla ister istemez "eski günleri" ve o günlerdeki ayırımcı politikaları getiriyor.
Doğrusu bölgeye yeni giden biri için ilk "hoş geldiniz"i kolluk güçlerinin yapması, pek de iç açıcı olmuyor. "Bizi neden polisler, askerler karşılıyor ki" sorusunu sorduran vaziyet, bu noktadan sonra 'başka bir yerde' olduğunuz hissini güçlendiriyor.
"Temiz" olduğumuza dair vizeyi, nüfus cüzdanı kontrolünden sonra alıp ilçeye girebiliyoruz nihayet. Güzel, son model arabaların yeri diye bilinen Yüksekova'da üç yıl boyunca az şey değişmemiş. Şehir büyümüş, büyük binalar peş peşe boy atmış, iş merkezleri açılmış...
Altı yılın yatırımları
Tabii alışveriş merkezleri, eğlence salonları ahalinin gözünü kamaştırmış olsa da, kenarda köşede yansıyan yoksulluk manzaraları, gerçek vaziyeti daha iyi koyuyor ortaya. Ancak, anlaşılan o ki Yüksekovalılar çatışmalar nedeniyle ilçelerinde yapmadıkları yatırımları, 'fırsat bu fırsat' diyerek 1999'da başlayıp 2005'te biten çatışmasızlık sürecinde yapmışlar.
Şemdinli'de ortaya çıkan çetesinin pek haz etmediği anlaşılan ve dolayısıyla iki kez silahlı saldırıya uğrayan Zagros İş Merkezi, ilçelinin 'kıraathanesine' dönmüş adeta. Randevular buraya veriliyor, İnternet kafe sahipleri 'kenar mahallelerden' (Yüksekova'ya ise 'kenar ilçe' mi demeliyiz?) kopup, Zagros'ta mekan tutuyor.
İş merkezine yaklaşık elli metre uzaklıktaki öğrenci pansiyonunun üst katından atılan roketatarın bıraktığı iz "ibret olsun diye" onarılmamış. Şimdi roketatarın iz bıraktığı katta yeni bir dershane açılıyor.
Savcının görevden alınma haberi
Nüfus tabelasına 59.700 rakamı nakşedilmiş ilçede dershane sayısı da giderek artıyor. Kanıt ve Yüksekova dershanelerine Sınav ve Büyük Birikim dershaneleri ekleniyor. Gençler, deyim yerindeyse 'savaşın gölgesinde' harıl harıl ders çalışıyor, üniversiteye hazırlanıyor.
İlçeye vardığımız gün, Van savcısı Ferhat Sarıkaya'nın görevden alındığı haberi geliyor. İlçeli, haberi hararetle tartışıyor, kahvehanede, sokakta. Sarıkaya'ya sempati duyulduğu aşikâr.
İlçeli haber bültenlerini kızgınlıkla seyrediyorlar. "Devlet, doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovuyor" diye isyan ediyor bir ilçeli. "Onuncu köye mi gidelim?" diye de ekliyor.
İran'a karşı savaşta!!!
En fazla rast geldiğimiz söylenti ve kaygı ise askerin yoğunlaşan operasyonları ve "ABD'nin Yüksekova'nın kimi yerlerini gözüne kestirmesi" oluyor.
İlçe 'sakinleri' Amerikalıların bazı köylere gidip inceleme yaptıklarını ve Yüksekova'yı İran'a karşı savaşta bir üs olarak kullanmayı düşündüklerini iddia ediyorlar: "Tüm ilçeyi boşaltacaklarmış. Herkesi Konya civarına yollayacaklar diyorlar. Bazı sınır köylerini almışlar bile..."
Geniş ve yemyeşil ovadan geçerken gençler aralarında 'müstehcen' şakalar yapıyor;
"Amerika bizim araziyi kaça alır acaba?"
"Ne alacak ki, savaş bölgesi olacak burası. Küçük bir tazminatla işin içinden sıyrılırlar."
"Valla bir tatil beldesi ayarlamadan ve yüklüce tazminat almadan asla vermeyiz toprağımızı..."
Şaka maka ama ABD'nin İran saldırısı sürecinde ilçeyi boşaltacağını düşünenlerin sayısı hiç de yabana atılır değil! Türkiye ordusuna bağlı 250 bin askerin ilçeden geçip sınıra dayandığını konuşanlar da var ama, İran sınır kapısının da olduğu Yüksekova'nın esas gündemini, ABD'nin muhtemel saldırısı... PKK-Ordu çatışması, neredeyse olağan bir hal almış.
Çok cüzdanlı şoförler
Yüksekova'daki bir haftalık maceramız bile, yeteri kadar karamsarlığa kapılmamıza neden olabiliyor. Ovadan gelen yeşillik ve bahar kokusunu, çarşıdaki tedirgin havadan dolayı hissetmiyorsunuz bile.
İlçeden çıkışta Van'a kadar kontrol noktalarından geçiyoruz. Nüfus cüzdanlarımız, yolculuk boyunca şoförde. Ardı arkası kesilmeyen arama noktalarında şoför tüm yolcuların kimliklerini teslim ediyor, araç kaydını yapıyor.
Bu esnada bagajlar, çantalar didik didik ediliyor. Çantanızda eroin veya silah olmaması, korkunuzu azaltmıyor elbette. Tedirginlikle, bir an önce 'olay mahallinden' uzaklaşmak istiyor insan.
Ardınızda kalanların ise ne yapacağını, ne yapabileceğini düşünmek, İstanbul'a vardıktan sonra mümkün oluyor. Galiba sıcak yaralar asıl o zaman soğuyup, içinizi acıtmaya başlıyor.(HA/BA)