ABD'nin Türkiye'deki asker-sivil ilişkilerindeki rolü ve yaklaşımı üzerine yeni çalışmasını bitiren Prof. Dr. Nilüfer Narlı, ABD-Türkiye ilişkilerinin aslında genellikle "askerden askere" bir ilişki, "insandan insana" ilişkilerinse daha sınırlı bir boyutta olduğunu saptıyor.
Narlı'ya göre, ABD'nin Ortadoğu politikası Türkiye'de asker-sivil ilişkilerine yaklaşımını da belirliyor. Bu nedenle, Kuzey Irak'a operasyon yapılıp yapılmaması "Türkiye'de hükümetle askerler arasında, aynı zamanda ABD-Türkiye arasında da gerilim kaynağı oluşturuyor. ABD bugün Türkiye'deki asker-sivil ilişkileri açısından karmaşık bir denklemin parçası haline gelmiş durumda" diyor Narlı.
ABD'nin asker-sivil ilişkileriyle ilgili tavrının her zaman "pragmatik" olduğunu söyleyen Narlı "Tavrı tanımlanmış ve belirli ilkelere dayanan bir anlayıştan çok, günün koşulları belirliyor. Bu da o dönemin uluslararası konjonktürü, ABD'nin güvenlik politikasıyla ilgili dinamikler ve ABD'nin 'milli çıkarları' demek."
Narlı: ABD Türkiye'nin Ortadoğu'da yanında olmasını istiyor
ABD'nin yaklaşımının İran'a karşı bir askeri harekatta bulunup bulunmayacağıyla yakından ilgili olduğunu söyleyen Narlı, "ABD, İran'a karşı harekatta bulunsun ya da bulunmasın, Türkiye'nin kendi yanında olmasını, birlikte hareket etmesini istiyor. Bu nedenle ABD Dışişleri Bakanı’nın Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Nicholas Burns eylülde Türkiye'yi ziyaret ettiğinde, Türkiye'nin İran'la yaptığı gaz anlaşmasının hoşnutsuzluk yarattığını belirtti" diyor.
Narlı, ABD'nin İran'a karşı askeri harekatı, Türkiye'nin Suriye'yle mesafeli olması gerektiğini düşünürken, Türkiye'yle askeri ilişkileri onarıp güçlendirmek istediğini saptıyor. Zira ABD Temsilciler Meclisi'nde görüşülecek olan "Ermeni soykırımını tanıma tasarısı"na Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın tepkisinin, İncirlik Üssü'nün kapatılmasına dair konuşmaların bu askeri ilişkiyi zedelemesi söz konusu.
Narlı, ABD'nin Genelkurmay'ın olumsuz bir tavır takınmasını hiç istemediğini de söylüyor.
"Brüksel'in ilkeleri var, ABD konjonktüre göre hareket ediyor"
Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'deki asker-sivil ilişkilerine yaklaşımınınsa iyi tanımlanmış, askerin siyaset dışında kalmasını isteyen bir politikası olduğunu söyleyen Narlı, "AB bunu Kopenhag kriterlerine, AB normlarına göre ölçüyor. İzleme raporlarında gündeme getiriyor. Yapılması gerekenleri bildiriyor" diyor.
Ancak ABD'nin son dönemde, özellikle Genelkurmay'ın 27 Nisan'daki darbe tehdidi içeren "e-muhtıra"sından sonraki açıklamalarıyla, eski "biz taraf olmayız" tutumunda değişiklik olduğunu saptayan Narlı, Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice'ın "askerin siyasetin dışdında kalması, demokrasi, laiklik ve anayasanın üstünlüğünü" vurgulamasının bu değişimi gösterdiğini düşünüyor.
Narlı Türkiye'de askerlerin siyasetin dışında kalmasını sağlayacak sürecinse şu dinamiklerden oluştuğu kanısında:
- Türkiye'deki liberallerin, asker-sivil ilişkilerinin AB normlarına göre düzenlenmesine dair ısrarcı, talepkar tavırları.
- AB'nin uyarıları.
- AKP hükümetinin tutarlı bir şekilde reformları sürdürmesi ve şu ana kadar yapılan değişiklikleri uygulaması. Uygulamanın da takipçisi olmalı. Bu sivil topluma da düşen bir görev. AB de "Yasaları değiştirdiniz, ama uygulamada bir şey göremiyoruz" diyor. (TK)