"Benim bedenim, benim seçimim" (Fotoğraf: AA)
openDemocracy'nin Avrupa ve Avrasya Editörü Tatev Hovhannisyan, Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) kürtajın anayasal bir hak olmasının temelini oluşturan "Roe-Wade" kararının Yüksek Mahkeme tarafından bozulmasının Avrupa'daki kürtaj hakları açısından ne anlama geldiğini ele alan bir makale yazdı. Makalenin Türkçe çevirisini paylaşıyoruz.
***
Avrupa'daki uzmanlar, kürtaj hakları konusundaki geriye gidişin ABD sınırlarını aşmasından korkuyor. İşte sebebi...
İspanya'da geçen hafta düzenlenen ve eşitlikleri konu edinen önemli bir konferansın sonrasında konuşan aktivistler ve akademisyenler, ABD'de Roe-Wade mahkeme kararının bozulmasının Avrupa çapında kürtaj karşıtı grupları cesaretlendireceği uyarısında bulundu:
"Şimdi, marjinallikten sıyrılıp kendi istikametlerinde hareket etmiş olan büyük bir demokrasiye işaret edebilecekler."
Avrupa Parlamentosu Cinsel Haklar ve Üreme Hakları Forumu Sekreteri Neil Datta, İspanya'nın Sevilla kentinde düzenlenen "Avrupa'da Demokratikleşmenin Geri Alınması, Cinsiyet+ ve Dışlama Siyaseti" konferansından sonra openDemocracy'e açıklamalarda bulundu.
Datta'nın sözleri, LMU Münih Üniversitesi Sosyoloji Enstitüsü'nden Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları alanında Doç. Dr. Imke Schminke'nin sözlerine benzerdi. Schminke, ABD Yüksek Mahkemesinin kararının "Avrupalı muhafazakar güçlere büyük bir itici güç olacağını" söyledi.
Bunun "cinsel haklar ve üreme hakları ile cinsiyet eşitliği etrafındaki kutuplaşmayı şiddetlendireceğini" söyleyen Schminke, aşırı ve dinci sağ grupların "Avrupa'da kültür savaşlarını körükleyeceğini" kaydetti.
Avrupalı uzmanlar, ABD'deki Hristiyan Sağ'ın Roe-Wade kararının bozulmasını "karşı tarafa saldırmak için hukukun kullanılmasının meşrulaştığı" şeklinde yorumlamasından ve yakın gelecekte bu yaklaşıma daha çok başvurmasından korkuyor.
ABD'deki aşırı dinciler, uzun süredir Avrupa'da bu yola başvuruyor. openDemocracy'nin araştırmaları, finansman sağlama açısından kilit hedeflerinin arasında Avrupa mahkemelerinin de olduğunu gösteriyor.
Amerikan Hukuk ve Adalet Merkezi (ACLJ) ve Özgürlüğü Savunma İttifakı (ADF) Avrupa ofisleri, Avrupa mahkemelerince cinsel haklar ve üreme haklarına karşı görülen onlarca davaya müdahil oldu.
Polonya'nın anayasa mahkemesi, Ekim 2020'de fetüsteki bozukluklar durumunda da kürtajın yasak olması için oy kullandığında, ACLJ sınırlandırmaların lehinde argümanlar sunmuştu. ADF de İtalya'da eşcinsel evliliğe karşı bir davaya müdahil olmuştu.
Yasalar her zaman güvenli erişim demek değil
Pek çok Avrupalı lider ve Birleşmiş Milletler (BM) uzmanı ABD Yüksek Mahkemesinin kararını yaygın bir biçimde kınamış olsa da kürtaj pek çok Avrupa ülkesinde halen bir tabu olmayı sürdürüyor.
Son yayınlanan Avrupa Kürtaj Atlasına göre, Avrupa ülkelerinin neredeyse üçte birinde insanlar kürtaja erişme konusunda sorun yaşıyor ve bazıları iradelerine aykırı bir biçimde gebeliklerini sürdürmek zorunda bırakılıyor.
Avrupa çapında kürtaj politikaları hakkında derinlemesine bir analiz sunan Atlas, 52 ülke ve bölgeyi güvenli kürtaj bakımına erişime ilişkin yasal çerçeveleri açısından puanlıyor. Buna göre, 52 ülkeden 38'i "ortalama" ve "özellikle kötü" kategorisinde yer alıyor.
20 yıl süren mücadelenin ardından çığır açan bir referandum ile Eylül 2021'de kürtaj bakımını yasallaştıran San Marino gibi bazı devletler üreme hakları konusunda ilerlemeler kaydetse de diğer ülkelerdeki durum sürekli daha kötüye gidiyor. Tıpkı, kürtajın neredeyse tamamen yasak olduğu Polonya gibi...
Avrupa'daki bir diğer uç örnek de Malta: Malta'da kürtaj olmak her türlü koşul altında yasadışı kabul ediliyor.
Öte yandan, uzmanlar diğer Avrupa ülkelerindeki liberal kürtaj yasalarının da güvenli kürtaja erişimi garanti etmediğini söylüyor.
Fransa'daki Aile Planlaması kurumunun eski eşbaşkanı Veronique Sehier, openDemocracy'e şu açıklamada bulundu:
"Eğer hizmetlere erişim etkili değilse ve bilgi gelişmiş değilse, en uzaktaki kadınlar kürtaja ulaşamıyor. Bu haklarını kullanamıyorlar.
"Dahası, eğer kürtaj yapmayı vicdani nedenlerle reddeden sağlık çalışanları ile karşılaşırlarsa, bu onlar için gerçek bir zorluk oluyor."
Kürtaja karşı olmak Avrupa'da yeni bir durum değil. Avrupa Parlamentosu Cinsel Haklar ve Üreme Hakları Forumunun yaptığı yeni bir araştırma, Avrupa'da 2009'dan bu yana 700 milyon dolardan fazla paranın cinsel haklar ve üreme haklarına karşı 'toplumsal cinsiyet karşıtı' etkinliklere harcandığını gösteriyor. Bu paranın yarısından çoğu (yaklaşık 430 milyon) Avrupalı kaynaklardan gelirken 180 milyony Rusya'dan, 80 milyonu ABD'den geliyor.
openDemocracy'nin son araştırması da 2007 yılından bu yana 30 Hristiyan sağ grubun ABD dışında 297 milyon dolar 'kara para' harcadığını, bu paranın 68 milyondan fazlasının 2016 ve 2019 yılları arasında harcandığını ortaya koyuyor. Paranın büyük bölümü Avrupa'da harcanmış.
ABD Hristiyan Sağ örgütler, 2007 ve 2019 yılları arasında Avrupa kıtasında harcanmak üzere 98 milyon dolardan fazla para ayırmış, bu da kadınlar, LGBTİ+'lar, cinsel eğitim ve kürtaja karşı kampanyaları körüklemiş.
Bölgedeki en büyük uluslararası finansman sağlayıcılardan biri de (23 milyon dolar) ABD'li ünlü vaizin oğlu Franklin Graham'ın liderliğindeki Billy Graham Evanjelik Derneği (BGEA). Daha önce kar gütmeyen fakat 2014'te kilise olarak kategorize edilen bu kuruluş, o zamandan bu yana yurtdışında yaptığı harcamaları kamuoyuna açıklamak zorunda değil.
Avrupa'daki en aktif gruplardan biri de Amerikan Hukuk ve Adalet Merkezi (ACLJ). Bu merkez, 2007 ve 2019 yılları arasında Avrupa'da her yıl ortalama 1,2 milyon dolar harcamış.
Özgürlüğü Savunma İttifakı (ADF) da 4,3 milyon dolar harcadığı 2019 yılında Avrupa'daki en yüksek harcamasını yapmış. Bu, bir önceki yıla göre neredeyse iki kat artış anlamına geliyor. ADF, ayrıca 2019 yılında ilk defa Avrasya bölgesinde de harcama yapmış.
ABD'de yargısal siyaset alanında oldukça etkili, seküler ve muhafazakar bir hukuk grubu olan Federalist Topluluğu için de Avrupa yabancı harcamalarının (2,4 milyon dolar) ana adresi olarak öne çıkıyor.
Sırada ne var?
Sevilla Üniversitesi'nden Anayasa Hukuku profesörü ve İnsan Hakları ve Kültürlerarasılık UNIA UNESCO Direktörü Ruth Rubio-Marín, "Roe-Wade kararının bozulması orta ve uzun vadeli stratejilerimiz hakkında daha zekice düşünmemiz ve sadece günlük olarak sorunlara odaklanmamamız gerektiğini gösterdi" diyor.
Fransa'nın Aile Planlama kurumundan Veronique Sehier de sırada Polonya ve Macaristan'ın olabileceğini, fakat toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin diğer Avrupa ülkelerini de gözlediğini ve bu bağlamda ortak yöntemler ve stratejiler kullandığını ifade ediyor:
Sehier, "Uyanık olmak gerekiyor; aynı zamanda, demokrasi ve özgürleştirici yasalar için kürtaj hakkı yanlısı hareketler ile koordineli hareket etmek ve siyasetçiler ile birlikte çalışmak da gerekiyor" diyor.
Fakat haberler hep kötü değil. Datta, ABD Yüksek Mahkemesinin kararının "Avrupa'nın mevcut ilerici kürtaj yasalarının ve ilgili insan haklarının ne kadar kırılgan olduğuna" ve "nasıl açıkça daha fazla yasal korumaya ihtiyaç duyduğuna işaret eden bir uyandırma zili" olduğunu söylüyor.
Prof. Schminke de buradan olumlu bir sonuç çıkacağı görüşünde: "Herkes için evrensel bir hak olarak bedensel özerklik fikri, daha sağlam zeminlerde demir atacak." (SD)