İşgal güçlerinin medyanın girmesine izin vermediği Felluce'de yaşananları anlatan Bedrani, sivillere evlerinde kalmalarının söylendiğini, daha sonra hastaneler ve evler dahil bütün binaların bombalandığını belirtti.
Bahçelerin toplu mezarlara dönüştüğünü, insanların günlerce enkaz altında kaldığını anlatan Bedrani, mahkeme devam ederken saldırıların da devam ettiğine dikkat çekti.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) geçtiğimiz Kasım ayında Felluce'ye "direnişi kırmak" amacıyla operasyon düzenlemiş; 250 bin kişi kenti terketmişti.
ABD yetkilileri bin 200 kişinin öldürüldüğünü açıklarken sivil kayıp sayısı tam olarak bilinemedi; görgü tanıkları ABD'nin kimyasal silah kullandığını açıklamıştı.
El Cezire televizyon kanalının Irak sorumlusu El Bedrani ile Felluce'de yaşananları anlatmaya çalışmak ve toplu cezalandırma olgusu üzerine konuştuk:
Felluce'de olanları yirmi dakikaya sığdırmaya çalışmaktan bahsedebilir misiniz?
Zamansızlık rahatsızlık vericiydi. Orada olanlardan saatlerce bahsedebilirken yirmi dakikaya sığdırmaya çalışmak gerçekten de oldukça zor. Sürenizi geçtiğiniz anda panel yöneticisi size sarı kart gösteriyor. Gördüklerimi o zaman kesitine sığdırma konusunda baskı hissettim. Ancak, mahkemede yer alanların hepsi vicdan sahibi, insani duyarlılığı sürdürmeye çalışan insanlar.
Mahkemenin yapılış şeklini değiştirebilseydiniz, neleri daha farklı yapardınız?
Öncelikle belirtmek isterim ki, mahkemenin Türkiye'de yapılması gurur verici ve Irak halkı açısından çok olumlu. Mahkemenin yasal anlamda yaptırımı olmasa da, sembolik anlamı çok büyük. Ancak, elimde olsaydı mahkemeye daha fazla görgü tanığı çağırırdım. Irak'ta savaş sırasında yaralanan veya sakatlanan bir sürü insan var. Savaşın izlerini vücutlarında taşıyan o insanları ben mahkemede görmek isterdim.
Konuşmanızda Amerikan askerlerinin Iraklıların hepsini asker olarak gördüğünden bahsettiniz. Sizce neden?
Irak vatandaşlarının hepsinin asker olarak görülmesinin altında iki temel neden yatıyor. Bunlardan ilki Amerika'nın Irak'ta askeri bir amaçla bulunması ve toplumun kültüründen habersiz oluşu. Askerlerin kültürel duyarlılığı maalesef hiç yok. Oraya askeri bir hedefle geldiler ve bir an önce o hedefe ulaşma çabasındalar.
Bir diğer önemli neden ise, Irak toplumunun seneler süren savaşlar sonucunda askeri tecrübesi çok fazla olan bir halk olması, ve bu gerçeğin Amerika tarafından bilinmesi. Irak 1948'te Filistin'in yanında yer aldı, 1956'da Süveyş Kanalı ile ilgili savaşta da taraftı. Bunların yanı sıra Irak 1973 yılında Arap ülkelerinin İsrail'e karşı ilk zaferiyle sonuçlanan savaşta ve 1980 İran-Irak savaşında yer aldı. Amerika Irak'ın kültüründen haberdar olmasa da askeri geçmişinin farkında.
Felluce'de yaşananlar ve Irak'taki genel ortam göz önünde bulundurulduğunda katliamdan "kurtulmak" ne demek?
Gerçekten de bu bağlamda bahsettiğim, çok garip bir kurtuluş. Önce şunu belirtmeliyim ki, kurtulanlar dediğimde sağ kalanların tümünden bahsediyorum, ki bu hiçbir şekilde yara almayanlar anlamına gelmiyor. Bu insanların bir kısmının kurtulmasının nedeni tam da yıkıntı altında kalmaları ve bu yüzden görülmemeleri.
Psikolojik etkilere gelince, uzmanlar yaşananların etkilerinin tamamen ortaya çıkmasının yıllar alabileceğini, ancak kısa dönemde de semptomlar görüldüğünü belirtiyor. Bu semptomlardan en belirginleri dengesizlik, tahammülsüzlük ve panik ataklar. Bu insanları yaptıkları konusunda mazur görmek ve sükunet içerisinde olmalarını sağlamak lazım. Ancak, Irak halkı şu anda hükümetsiz ve maalesef bu tür insanlarla ilgilenilmiyor. Uzun vadede tedavilerinin mümkün olması için rehabilitasyon şart.
Bir gazeteci olarak Felluce'de olanlara tanıklık etmek, ancak dünya kamuoyunu olanlardan haberdar edememek nasıl bir duyguydu?
Gerçekten de bir gazeteci olarak yaşanabilecek en büyük sıkıntılardan biri budur. Yaşadıklarım rahatsızlıktan öte bir varoluş sorunuydu. Ancak, o zor şartlarda elimden geleni yaptım ve bir süre sonra telefon bulup değişik ülke ajanslarına haber geçtim. Sanıyorum 50'ye yakın ajansa Felluce'de olanları haber verebildim.
Haber yolladığınız ajanslar Felluce'de yaşananları olduğu gibi yansıttı mı?
Bu çok can alıcı bir soru. Bütün yoksunluklar içinde ve onca emek vererek hazırladığım haberleri yayınlamamaları yaşadığım en zor anlardı. Geçtiğim haberlerin görmezden gelinmesi orada yaşadıklarımı çok daha zor hale getirdi. Bazı haber ajansları ise, haberlerimi yayınladıkları zaman en can alıcı noktalarını sansürlüyorlardı. Bu yüzden, mahkemede medyanın üzerinde durulması bence çok önemliydi. (EK/EÜ)