İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Fuat Keyman, son bir haftada yaşanan İran-ABD gerilimini, karşılıklı açıklamaları, silah şirketlerinin bu süreçte kar elde etmesini ve 2020'lerde nasıl bir dünya göreceğimizi bianet'e anlattı.
Keyman, İran-ABD gerilimini teste benzetirken, 2020'ler dünyasında "savaşların bile özelleştiğini" söylüyor.
Trump'ın açıklamasından başlarsak, tansiyonu düşüren bir açıklama oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu açıklamayı?
Esasında Kasım Süleymani suikastından hemen sonra Amerika basınında suikastla ilgili destekleyici ve olumlu bir hava vardı.
Fakat giderek bu çatışma halinin azaltılması ve diplomasiye dönülmesi yönünde bir hava oluşmaya başladı.
Aynı şekilde Trump'ın da ilk baştan son güne kadar yaptığı açıklamalara baktığımızda onda da hem diplomasi hem de çatışma halinin azaltılması ve NATO'nun devreye girmesi yönünde söylemlere evirildi.
Bu şunu gösteriyor, Amerika egemen bir ülkenin topraklarında başka bir ülkenin genelkurmay başkanını öldürerek kural tanımayan bir eylem yaptı ama uluslararası ilişkilerde buna şöyle bir tavır deniyor; -sonuçları açısından büyük devletler yapıyor bunu özellikle-, "kural tanımadan sonuçları olumluysa bizim için yeterlidir" gibi.
Bu anlamda ABD İran'ı teste soktu. İran'ın da Amerika'ya karşı yanıtı çok güçlü olmadığı için Amerika sanki bu saldırıda kural tanımadı ama kendi istediğini aldı gibi bir durumla karşı karşıyayız.
Suikastin İran'ın hem Irak'ta hem kendi içinde zayıflatılması ve zayıf şekilde diplomasi masasına oturtulması için yapılan bir eylem olduğu sonucuna varıyor.
"ABD İran'ı zayıflatarak masaya oturtacak"
İran'dan "13 farklı intikam senaryomuz var" ve benzeri açıklamalar geldi ama diyorsunuz ki bu düşük dozda bir karşılıktı...
Evet, benim ilk baştan beri görüşüm, Amerika bu eylemle, sadece Trump değil Pentagon da, İran ile ilişkilerde İran'ı sistemin içinde zayıflatarak masaya oturtma sürecinde.
ABD çıtayı biraz daha yükseltti ama yanıt çok güçlü olmadı.
İran'dan bundan daha fazlasını beklememeli. İran'ın aslında bu test ile o kadar güçlü bir yanıta kapasitesinin olmadığı ortaya çıktı diye düşünüyorum ben.
"Suikastın Irak'ta olması çok önemli"
Peki suikast için Kasım Süleymani'nin seçilmesi sembolik önemi mi?
Esasında Kasım Süleymani suikastının Irak'ta olması önemli bir yere sahip.
Çünkü Irak'ta hepimizin bildiği gibi birincisi çökmüş bir devlet var, ikincisi yukarıda Kürt aktörler ortada Sunni aktörler, aşağıda Şii aktörler var.
Özellikle Şii aktörlerde bir ayaklanma, bir direniş hareketi vardı, bu İran'da da vardı.
Dolayısıyla suikastın Irak'ta olması önemli. Türkiye'den de başta "manidar" dendi.
İkincisi, Kasım Süleymani suikastı hem baskı anlamında hem sembolik anlamda önemli. Çünkü bu İran'ın kendi dışındaki ülkelerdeki imajının yaratılmasında en önemli aktörlerden biriydi.
Yani hem Suriye'deki İran varlığı, hem Irak'taki İran varlığı, hem İran-Rusya ilişkileri, Suudi Arabistan'daki vekalet savaşları için istihbarat temelinde de çok önemli bir insandı.
Bu anlamda az önce de söylediğim gibi suikast ABD'nin çıtayı yükseltmesi anlamına geliyor.
Savaş mı, taktiksel diplomasi mi?
Buradan iki noktaya gidilir. Bir Amerika-İran savaşı mı olacak? Yoksa Amerika zaten yaptırımlarla da zayıflattığı İran'ı iyice zayıflatıp mı masaya oturacak?
Son açıklamalardan sonra ibre ikinciye kaydı. Bu arada bunun korkusu hala Amerika içinde de var ama İran'ın tamamıyla çerçevelenmesi, bölgedeki gücünün azaltılması ve bu şekilde masaya oturtulması olarak gerçekleşecek gibi görünüyor.
Tabii burada iki faktör var. İran ile nükleer anlaşmanın devam edip etmeyeceği...
Bu süreçte Avrupa Birliği'nin (AB) pozisyonu da önemli.
Bundan sonra Rusya'nın hem bölgede hem Suriye'de hegemonyasının artması gibi bir süreci yaşayacağız gibi duruyor.
Çünkü esasında bu hamleler Amerika ile İran'ı direkt olarak karşı karşıya getirdi.
Bir tanesi diğeri için en önemli aktörlerden birini öldürmüş oldu. İran ise Amerika'ya karşı rövanşist bir şekilde intikam yeminleri ederek üslerini vurdu.
"Rusya'nın tüm bölgede gücü artıyor"
Amerika'nın yapmış olduğu hamlelerin sonuçlarından biri olarak Rusya'nın sadece Doğu Akdeniz'de değil, Ortadoğu'da da gücünün artması gibi bir durum var. Bu Amerika'da tartışılan konulardan biri.
Bence Trump'ın "NATO devreye girsin, çatışma bitsin" açıklamasında da bunu görüyoruz.
Amerika için de "Rusya'nın gücü artıyor" endişesi var. Sadece Suriye için de değil...
Bu anlamda da bu hareket doğru muydu? Bu da tartışılacaktır. Çünkü Amerika burada İran'a karşı belki bir manevra kazandı ama Rusya'nın İran üzerindeki etkisi artmış olacaktır, öyle olunca Irak üzerindeki etkisi de artmış olacaktır.
O yüzden biraz Rusya'nın da kazanan olduğu bir süreç de ortaya çıkmış oldu Ortadoğu'nun genelinde.
"Türkiye şimdilik rahatladı ama..."
Peki Türkiye'nin süreçle ilgili tavrını nasıl yorumluyorsunuz?
Kasım Süleymani'nin öldürülmesi özellikle bu yeni başkanlık sistemi içinde Cumhurbaşkanı'nın yorumuna bağlı olarak çok kaygı yarattı.
Esasında hiç Türkiye'nin istemediği ve beklemediği de bir süreçti.
Çünkü eğer süreç çatışmaya doğru gitseydi Türkiye hem kendini Suriye ve Irak'tan sonra bir çatışma alanı içinde bulacaktı.
Hem de Amerika ile Rusya arasında bir tercih yapmakta daha da zorlanacaktı.
O yüzden ilk açıklamalar çok net olmamakla birlikte ben Türkiye'nin kaygılı olduğunu düşünüyorum.
Fakat çatışma sürecinin azalması, Türkiye'nin elini biraz rahatlattı.
Barış Pınarı ile de ilgili olarak Cumhurbaşkanı'nın söylediği gibi esasında "ne ABD ne de Rusya sözlerini tutuyorlar."
O yüzden Türkiye bugün için rahatladı. Fakat öbür taraftan Rusya'nın güçlenmesi Türkiye-Rusya ilişkilerini daha da ilginçleştiriyor.
Çünkü Rusya güçlenirken, Türkiye'yi de yanında isteniyor. Türkiye'nin batı ile Amerika ile ilişkilerinde sorunlar çıkıyor.
"Rusya-Türkiye ilişkisi ilginçleşiyor"
O yüzden de esasında 2020'lerde bu satranç oyununun devamını göreceğiz. Bu hamleler devam edecek. İran da hamleler yapacak. Ama Türkiye açısından ilginç bir nokta şu oldu.
Putin'in TürkAkımı'nın açılış konuşmasında Libya için de bir barış çağrısı, ateşkes çağrısı yapıldı ve BM'ye çağrı yapıldı.
Aslında bu çağrı ilginç bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi'nin tezkereye "hayır" derken yapmış olduğu çağrıydı.
Sayın Cumhurbaşkanı bunu eleştirmişti fakat Putin'in ziyareti sırasında iki lider Libya'da ateşkes çağrısı yaptılar.
Bu anlamda Türkiye'nin Libya'ya asker yollaması da biraz diplomasiye doğru gidişi yönünde bir intiba bıraktı.
Savaşlar özelleştiği 2020 nasıl geçer?
İran-ABD gerilimi sırasında dünyanın büyük silah şirketlerinin hisselerinde gözle görülür bir artış oldu. Bunu nasıl yorumlarsınız?
Bu uzun bir tartışma konusu ama dünyada benim de içinde bulunduğum çalışmalar, "küreselleşme nereye gidiyor? 2020'lerde dünya nereye gidiyor?" gibi soruları gündeme getiriyor.
Hem uzmanlar hem kamuoyu ile yapılan yoklamaların temelinde ön plana çıkacak sorunlar ve süreçlerin "eşitsizlik" ve "iklim krizi" olduğunu söylüyor.
Bir de genç işsizler, yoksulluk, dışlanma, eşitsizlik ön plana çıkacak ve dünya bu sorunları tartışmak istiyor olacak sonuçları çıkıyor.
Fakat devletler, özellikle güçlü devletler, ABD olsun, Rusya olsun, Türkiye olsun daha çatışmacı tavır sergiliyorlar.
İşte Amerika-Çin çatışması, Amerika-İran çatışması, ortadoğu'daki durum gibi daha güvenlik kısmının ön plana çıkmasını istiyorlar ki kendi güçlerini devam ettirsinler.
2020'ler esasında aşağıdan yukarıya gelen eşitsizliğe karşı mücadele, küresel ısıtmaya karşı mücadele ile yukarıdaki liderlerin güvenlik çabalarını öne çıkarmaya çalışmasıyla geçecek.
Dolayısıyla burada kazanan da silah şirketleri olacak. Biz buna "savaşın da özelleştirilmesi" diyoruz.
"Aşağıdan yukarıya hareket güçlenecek"
Liderler bu "güvenlik sorunlarını" öne çıkardıkça bundan silah şirketleri kazançlı çıkacak.
Burada toplumlar ve devletler kazanmıyor. Toplumlar da eşitsizliğe, yoksulluğa, ısınmaya karşı mücadele etmek isteyen liderler istiyor.
2020'ler liderlerin "güvenlikçi" olarak devam ettiği ama aşağıdan ekonomi ve ısınma temelinde taleplerin olduğu bir dönem oluyor.
Ama ben giderek bu aşağıdan yukarıya doğru gidecek hareketlerin de güçleneceğini düşündüğüm için gelişmeleri göreceğiz.
Mesela Amerika-İran geriliminden Amerika da kazanmıyor, İran da kazanmıyor, Rusya kazanıyor.
Bu anlamda baktığımızda Trump, Putin ve Humeyni'den konuşuyoruz.
Siyasal ekonomi açısından baktığımızda bu tür gerilimlerden silah şirketleri karlı çıkıyor.
İşte tam olarak savaşın özelleştirildiği bir dönem yaşıyoruz. Sadece silah şirketleri değil güvenlik şirketleri de kazanıyor.
(PT)