Bir ABD televizyonunda tartışma. Konu: Irak. Bir "uzman", emekli albay Douglas McGregor, kısa kesiyor: "Herkes bu işin sonuna gelindiğini biliyor. ABD 300 bin askeri oraya konuçlandırsa da bu birşeyi değiştirmez."
Albayın bu sözlerine stüdyoda kimse gücenmiyor. Bugün ABD'de karşıt görünen iki büyük eğilim hakim: Bir yandan Irak'ta bir zafer ummanın gerçekçi olmadığı kanısı yükseliyor diğer taraftan ise Irak'ta politik olandan çok askeri müdahalelerin etkisine güveniliyor.
CBS-New York Times'ın 10 Eylül tarihli araştırmasına göre; "Irak savaşına en iyi şekilde kim çözüm getirebilir?" sorusuna ABD'lilerin yüzde 68'i "ordu komutanları", yüzde 21'i Kongre ve yüzde beşi Bush Hükümeti olarak cevap veriyor.
Yüzde 19'a karşı yüzde 53'le halk, Irak'ta askeri gücü arttırmanın duruma hiçbir etkisi olmayacağını düşünüyor.
2003'te Bush "sadece zaferi sonuç olarak kabul ederim" diyordu
Bu durumda Irak'ta bir zafere inanılıp inanılmadığı üzerine bir sorunun yöneltilmemiş olması göze çarpıyor. Mart 2003'te, Başkan George W. Bush Irak'a askeri harekatı başlatırken ABD'nin "sadece zaferi bir sonuç olarak kabul edeceğini" ilan etmişti.
2005'te Beyaz Saray'dan, "Irak'ta zafer için ulusal strateji" adında bir resmi belge yayınlandı. Ocak 2007'de ise bir kullanılan terimlerde bir bükülme gözlenmeye başlandı.
"Başkan Bush'un bahsetmiş olduğu zafer, büyükbabalarımızınkine benzemeyecektir. Savaş meydanında düşman teslim alınmayacaktır" denmiş fakat 'Irak'ta zafer' kalıbı kullanılmaya devam etmişti. Zafer Arap Dünyası'na "Yenilik, işleyen bir demokrasi" getirecektir denmişti.
"Bugün aklıselim kimse "zafer" demez..."
Uluslararası İlişkiler Konseyi'nden, askeri meseleler konusundaki araştırmalardan sorumlu Steven Biddle, bugün aklıselim olan kimsenin zafer kelimesini kullanmayacağını söylüyor.
Fakat ABD'lilerin yüzde 53'ünün Irak'ta asla sağlam bir demokrasi kurulamayacağını düşündüğü göz onünde bulundurulduğunda, hükümetin askeri hedefi yerine politik hedefleri ön plana alması zorlaşıyor.
Biddle'a göre, "Hiç kimse, ne Bush, ne Kongre ne de General David Petraeus savaşı kazanmayı tasarlıyor, sözkonusu olan Irak'ı mümkün olduğunca istikrara kavuşturan bir çözüm geliştirmek."
Şimdi başarı; kaybetmemek...
Bu şekilde Beyaz Saray'ın, "Zafer'in yerini alan yeni anahtar sözüğü "başarı" olarak beliriyor. Başarı "kaybetmemek'" anlamına geliyor. Araştırmacı ABD'nin bölgeyi terketmesinin hem tüm Ortadoğu için hem de Batılılar için çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini de ekliyor.
Bu bakış açısıyla Biddle, ABD'nin 'iki seçeneği' olduğunu düşünüyor. Gerçek 'başarı'ya götürecek olan birinci seçenek : "Maksimum askeri güçle, pahalı ve uzun sürecek bir harekata girişilerek Irak genelinde görece sağlam bir ateşkesin dayatılması."
Bunu sağlamak için ABD ordusunun "Iraktaki bir grubu diğerine karşı korumaya çalışmayı bırakıp", "hükümet dahil tüm herkese silah bırakmaya ikna edecek şekilde baskı yapması gerektiğini" savunan araştımacı aksi takdirde ikinci seçeneğin hemen savaşı sonlandırmak olduğunu belirtiyor.
Varolan askeri gücü korumak veya bir kısım askeri çekmek gibi hiçbir ara seçeneğe sıcak bakmıyor.
Ama Biddle, takviye kuvvet gönderilmesine karşı olup, tamamen çekilmeyi de bozgun olarak niteleyenlere karşı "hiçbir politikacı"nın, gerçeği olduğu gibi söylemeyecegini ifade ediyor.
"Bu savaş ABD'de güvenliği sağladı mı?" Kamuoyunu en çok meşgul eden bu soruyu, cumhuriyetçi senatör John Warner, General Petraeus'a yönelttiğinde: Irak'taki ABD birliklerinin sorumlusu kısık bir sesle "bilmediğini" söylüyor... (CA/NZ)
*Bu haberi Fransızca'dan Ceren Atalay derledi.