1962-1973 arasında parlamentoda bulunan, 1971 Nihat Erim hükümetinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan Emekli Albay Sadi Koçaş politika sonrası yaşamını Antalya'da araştırmalar yaparak, kitaplar yazarak değerlendiriyor. Nokta, son kitabı "Kürtlerin Kökeni ve Anadolu Kürtleri" üzerine Koçaş ile konuştu.
Nokta: Kürtlerin kökeni konusunda nasıl bir sonuç çıkıyor?
Koçaş: 1938'de Brüksel'de toplanan 20. Oryantalistler Kongresi'nde Kürtlerin Saka-İskit kökenli olduğu kabul edilmiştir.
Nokta: Osmanlı döneminde Kürt konusuna nasıl bakıldığı üzerine saptamalarınız var mı?
Koçaş: Türklerle Kürtler arasındaki ilk ilişki Kürt Beyi İdrisi Bitlisi ile başlıyor. Yavuz Sultan dönemine kadar Osmanlı devleti Bitlis yöresine girmemiş. İdrisi Bitlisi gelmiş Yavuz Sultan Selim'e 'Biz böyle böyle bir halkız' demiş. O da aşiret reislerini çağırarak, 'Biz Kürdüz diyorsanız, buraya Kürdistan diyorum, size de Kürt beyliği veriyorum' demiş. Yani, devletle ilişkiler gayet iyi. Paris'te Kürt meselesini idare eden Kamuran Bedirhan'ın belgeleri, vergi ve askerlik yüzünden ilk isyanın yapıldığını ortaya koyuyor. Abdülhamit döneminde Kürtlere ılımlı yaklaşılmış, Kürt beylerinin çocuklarına hanedan çocuklarıyla birlikte eğitim verilmiş.
Nokta: Çalışmalarınızda, Cumhuriyet dönemindeki Şeyh Sait Ağrı ve Dersim olayları konusunda nasıl bir değerlendirme yapıyorsunuz?
Koçaş: Ben esas sebep İngiliz tahrikini ikinci plana aldım, din meselesine öncelik verdim. Onların içinde de Alevi ve Sünni meselesi var. Bu ayaklanmalarda görülen ve iddia edilen en önemli gerekçe dini idi. Laik devlet anlayışını hazmedememiş, özellikle dış mihrakların tahrik ettiği sözde dindar Şeyh Seyit ve benzerlerinin açıkladıkları tek gerekçe, "din elden gidiyor" sloganıydı. Aslında bölgelerarası bir dengesizlik vardı ama, tüm Anadolu için geçerli bir kusurdu bu. Bu gerekçeye 70 ve 80'li yıllarda kendileri de eskisi kadar itibar etmiyorlar.
Nokta: O zaman çıkarılmış Sürgün Yasası'nın da önemli rol oynadığı söyleniyor.
Koçaş: Sanırım bazılarında rol oynamıştır. Ama, Şeyh Sait, Ağrı ve Dersim olayları tamamen İngilizlerin ürünüdür. Araştırmalarım gösterdi ki, İngilizler bu işi bıraktıktan sonra Amerikalılar el atmıştır. Şu anda Amerikalıların rolü yok gibi görünüyor ama, benim 1974'te Beyrut'a son gidişimde Amerikalıların Kürtleri silahlandırma ve bunların müstakbel faaliyetlerine ilişkin şeyleri vardı. Daha ileri gideyim, Türkiye Cumhuriyeti'ne bir teklifleri vardır 1965'lerde: Suriye, Irak, özellikle Irak ve İran'daki Kürtlere bağımsızlık sağlayalım, Türkiye'deki Kürtleri de siz bunlara katın ve Federe bir Kürdistan Cumhuriyeti kurun, Federal Türkiye Cumhuriyeti'nin bir parçası olsun. Musul ve İran'ın bazı petrol bölgeleri dahil olmak üzere size geçmiş olsun, Federal Türkiye Cumhuriyeti'nin Federe Kürdistan Eyaleti olsun.
Nokta: Bu teklifi hükümete mi yaptılar?
Koçaş: Evet, söz arasında o zamanın başbakanı Süleyman Demirel'e yaptılar. Tabii Demirel yeni başbakan olmuş, konuyu bilmediği için üzerinde düşünelim demiş, sonra bunu Genelkurmay'daki bir brifingde gündeme getirmiş. Onlar da tabii derhal müdahale etmişler. Onların içinde bu konuyu gayet iyi incelemiş olanlar vardır. Diyorlar ki; bunun sonu Lübnan vilayetimize verdiğimiz muhtariyete, Bulgaristan'a verdiğimiz kısmi muhtariyete benzer, bilemediniz 40 senedir bunun sonu, ondan sonra ayrılıp giderler demişler ve konu da kapanmış.
Nokta: Amerika'nın şu andaki tavrı nedir?
Koçaş: Şu anda Türkiye'yi güç duruma düşürmek Amerika'nın işine gelmez. Körfez bölgesinde Türkiye'nin güçlü olmasını istiyor. Ama Barzani ile ilişkileri vardır, ne ölçüde bilmiyorum.(N/BİA)
* Nokta Dergisinin 28 Haziran 1987 tarihli yıl 5, sayı 25'te "Dersim 1937-1938/ Yarım Yüzyıl Sonra" başlıklı dosyası Ayşenur Arslan, Hıdır Göktaş, Nadire Mater, Mahmut Övür, Seral Özzeybek imzalarını taşıyor.