* Fotoğraf: Pixabay
"Bir silahlı saldırı daha... Çarşamba gecesi Tulsa, Oklahoma'da bir kişinin bir Katolik hastanesinin sağlık merkezine düzenlediği saldırıda dört kişi vurularak öldürüldü. Bu, Uvalde, Teksas'ta 19 dördüncü sınıf öğrencisi ve iki öğretmenin öldürüldüğü saldırıdan sonra 20'nci kitlesel saldırıydı."
Democracy Now'dan Amy Goodman, 2 Haziran tarihli yayınını kısaca bu sözlerle açmıştı. Bu yayından kısa bir süre sonra ise Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Iowa ve Wisconsin eyaletlerinde aynı gün iki silahlı saldırı düzenlendi; Iowa'da iki kişi hayatını kaybetti.
Goodman'in programının başlığı ise bireysel silahlanmanın her geçen gün biraz daha büyük bir sorun haline geldiği ABD ile ilgili önemli bir noktaya dikkat çekiyordu: "Yurtta kitlesel silahlı saldırılar, cihana kitlesel silah ihracatı: ABD silahlarının dünyadaki ölümcül rolüne bir bakış."
Goodman ve Nermeen Shaikh'in konukları 31 Mayıs'ta "Pentagon'da biraz silah kontrolüne ne dersiniz?" başlıklı bir makale yayınlayan Kamu Doğruluğu Enstitüsü Genel Müdürü Norman Solomon ve uluslararası silah kontrolü savunucusu Rebecca Peters idi.
Kitlesel silahlı saldırıların ardından ABD'li yasa yapıcılar silahlı şiddeti frenlemek için fikir birliğine varmaya çalışırken ABD dünyanın en büyük silah sağlayıcılarından biri olarak öne çıkıyor, Ukrayna ve Yemen'deki savaşlara gönderilecek silahlara milyarlar akıtıyor.
Programın konukları gazeteci Norman Solomon ve Rebecca Peters'ın yorum ve değerlendirmelerinden öne çıkanlar özetle şöyle...
Solomon'dan dünyadaki savaşlara vurgu
"Bağlantılar gerçekten gözümüzün önünde. Silah kontrolü ile ilgili siyaset alanında ve medyada bu kadar söylem ve tartışma varken Pentagon'da (ABD Savunma Bakanlığı) silah kontrolüne duyulan büyük ihtiyaca ilişkin neredeyse hiç tartışma olmaması gerçekten çarpıcı.
"Diğer ülkelerde silah kısıtlamalarını hayata geçirmenin silahlı saldırıları önemli ölçüde azalttığını biliyoruz. Fakat, bu ülkedeki medya ve siyaset kurumunun içselleştirilmiş militarizmi sebebiyle Pentagon'un büyük miktarda silah kullanımı konusu medyanın radarının dışında kalıyor.
"İstatistiklere baktığınızda, ABD'de her yıl ortalama yaklaşık 19 bin kişinin vurularak öldürüldüğünü biliyoruz. Brown Üniversitesi Savaşın Bedelleri Projesinin istatistikleri ise son 20 yıl içinde ABD ordusunun da benzer rakamlarda sivil öldürdüğünü gösteriyor.
"ABD'deki saldırı silahlarına gelirsek... Pentagon, dünya çapında pek çok ülkede çok sayıda saldırı silahı kullanıyor. 2001'den bu yana ABD ordusunun sebep olduğu yılda ortalama 19 bin sivil ölümü bunu gerçekten olduğundan az gösteriyor. Öncelikle, bunlar sadece doğrudan etkiler. Altyapının yok edilmesi ve daha dolaylı ölümler her yıl 19 binden çok daha fazla.
"...Gazeteci Anand Gopal'in geçtiğimiz yaz bu programda söylediği üzere, ABD'nin askeri eylemlerinin Afganistan'da sebep olduğu ölümlere ilişkin resmi tahminler acıklı şekilde eksik kalıyor.
"...Pentagon ve ABD hükümetinin militarizmini ciddi anlamda frenleyene kadar ABD toplumunun üstü kapalı ve sessiz bir şekilde söylediği şu:
"ABD'de silah kontrolü olmadığı için sevdikleri öldürülen insanların acısı gerçekten ama gerçekten önemli - ki önemli, bunu kabul etmeliyiz. Fakat mesajın diğer kısmı şöyle: Somali, Afganistan, Suriye ve veya Irak'taki insanların acısı tamamen medya radarının dışında.
"Açıkçası, ABD medyasının, siyasi erk yapısının, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin verdiği mesaj sessizce şunu söylüyor: 'Dünyanın başka yerlerindeki insanların acısı umrumuzda değil. Sadece o değil. Bu acıya sebep olan, ABD silahlı kuvvetleri olduğunda da pek umursamıyoruz'."
Solomon, 31 Mayıs tarihli makalesinde de "öldüren ve yaralayan savaş silahları - hem büyük hem küçük silahlar... Hepsini frenlemek için bir şeyler yapalım" demiş, makalesini şu sözlerle sonlandırmıştı: "Evet, silah kontrolü harika bir fikir. Küçük silahlar için. Ve büyük silahlar için de..."
Peters'tan Yeni Zelanda örneği
"Yeni Zelanda, bir keresinde yanlış yapıp sonradan hatasını düzelten bir örnekti. Yeni Zelanda'nın 1996'da Avustralya'nın silah yasalarında yapılacak değişikliklerin bir parçası olması gerekiyordu.
"Fakat o dönemde Yeni Zelanda'daki silah lobisi Yeni Zelanda hükümetini buna ihtiyaç olmadığı konusunda ikna etti. Hal böyle olunca, Yeni Zelanda 1996 yılında söz konusu yasalarında değişikliğe gitmedi.
"Sonrasında, Yeni Zelanda'da bir camide gerçekleştirilen katliam, ülkesi Avustralya'da silah alamayacağı için saldırı silahlı alabildiği Yeni Zelanda'ya giderek 50'den fazla insanı öldüren bir Avustralyalı tarafından işlenmişti. Bu, bir katliamdı. Bu, aynı zamanda bir terör eylemiydi. Bu, aynı zamanda bir beyaz üstünlüğü eylemiydi. Ve sonra Yeni Zelanda yasalarını değiştirdi."
TIKLAYIN - Yeni Zelanda Başbakanı: Silah Yasaları Değişecek
(SD)