Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 4 Kasım Salı günü yapılacak başkanlık seçimlerinde ilk kez 120 milyonu aşkın seçmenin oy kullanması bekleniyor.
Gerçekleşirse bu bir katılım rekoru olacak. Başkanın yanısıra, Senatonun üçte biri ve Temsiciler Meclisinin tamamını belirleyecek seçimde kantarın topuzu Demokrat Parti’ye kaymış durumda. Barack Obama kamuoyu yoklamalarında 10 puan önde görülmesine karşın, herşeyin Amerika kırsalındaki 10 milyonu aşkın kararsız seçmenin oylarıyla değişebileceği bilinen gerçek. Kırsaldaki seçmenin kararında ise imaj önemli rol oynuyor.
Yüzeyde aynılar
Cumhuriyetçi Parti adayı John McCain ile Demokrat Parti adayı Obama’nin kampanya programı aynı maddelerden oluşuyor, retorik ve vaatler de birbirine çok benziyor. Yüzeyden bakıldığında iki aday da vergileri indirmek, yatırımları artırmak, yeni iş sahaları yaratmak, enerjide dışa bağımlılığı sona erdirmek, sağlık sigortasını yaygınlaştırmak, ekonomik krize çözüm getirmek, bütçe açığını kapatmak, eğitim kalitesini yükseltmek, devlet harcamalarını azaltmak ve daha bir dizi sosyal programla halka hizmet etmek istiyor.
Elbette ki adayların bu işleri nasıl yapacakları konusunda derin görüş ayrılıkları var. Bu ayrılıkları ve boyutlarını anlayabilmek epey bir okuma ve araştırma gerektiriyor. Buna gereğince zaman ayıramayanlar çoğunlukta. Onlar da adayların medyadaki mesajlarına, kampanyaların reklamlarına bakarak farkları algılamaya çalışıyorlar. Bu arada borsayı ve bankaları sarsan son ekonomik kriz dalgası halka, iki savaşı ve dış politik sorunları neredeyse unutturmuş durumda.
Kararsızlar
Yaklaşık iki yıldır adayları izleyen kimi bilinçli, kimi politikayla ilgili seçmen kararını çoktan vermiş durumda ve bu durum kamuoyu yoklamarında açıkça görülüyor. Ancak Amerika'nın kırsalında yaşayan, sağlık sigortasından yoksun geçim mücadelesi veren 10 milyonu aşkın seçmen hala kararsız.
Günde ortalama 8-10 saat çalışıp dört saat televizyon seyreden ve büyük çoğunluğu lise ve dengi okul mezunu olan bu kesim seçmen, adayların mesajlarına yüzeyden bakıyor. Doğal olarak kendisine görsel medyadan ulaşan politik mesajların etkisinde kalıyor.
Bu nedenle Cumhuriyetçiler seçime iki hafta kala, suçlama ve karakter karalama da içeren TV reklamlarına, el ilanlarına ve telefon mesajlarına yükleniyor. Demokratlar da bu olumsuz kampanyaya aynı şekilde yanıt verme çabasında.
Bu seçimin en ilginç çelişkisi ise, önyargılı ve ırkçı oyların, Amerikan tarihinde ırkçılığa ve köleliğe karşı mücadele etmiş olan Cumhuriyetçilere yarıyor olması. Bu çelişki, her iki partinin de 20. yüzyılda kuruluş değerlerinden tamamen uzaklaşmış olmalarıyla açıklanıyor.
Cumhuriyetçilerin kilit eyaletlerde son günlerde ağırlık verdiği “robocall” denilen ve adayların ses kayıtlarıyla bilgisayarların yaptığı telefon temaslarının son birkaç seçimde epey oy çeldiği biliniyor. Geçmiş seçim verileri, kırsaldaki Amerikalı'nın kime kanı kaynarsa ona oy verme eğiliminde olduğunu gösteriyor. “Mangalbaşı sohbetinde kiminle bira içmeyi tercih edersiniz?” sorusunda birinci tercih çıkan George W. Bush, her iki seçimde de -alkol kullanmadığı halde- bu imajı sayesinde kırsalda milyonlarca oy kazanarak secilmişti.
İnatçı ve gergin görünümüyle John McCain, bu imajı yakalamaktan uzak. Ancak babası ve dedesi amiral olan Vietnam gazisi McCain ve kendini "ruj süren bulldog köpeği"ne benzeten Sarah Palin kırsaldaki kararsiz oya daha sempatik geliyor.
Akılcı, seçkin ve dingin imajına karşın ilk siyah aday olan Barack Obama ile açıksözlü beyaz katolik Joe Biden ikilisinin kararsızlardan yana cok şanslı olmadıklarını söylemek olası. Işte bu nedenle kamuoyu yoklamalarında Obama-Biden ikilisi açık farkla önde gitmesine karşın hiçbir şey kesinlik içermiyor. Yani ABD başkanlık seçimlerinde iş “imaja” kalmış durumda.(CY/EÜ)