Bulut'a göre, AB'ye üyelik sürecinde yaşanan tıkanmanın yarattığı bir başka sonuç da, Kürt sorununda tamamen Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) öngördüğü politikaların benimsenmesi.
"AKP hükümeti devletin geleneksel tavrını almaya başladı: Böyle bir sorun yoktur, Kürt yoktur... Bu Silahlı Kuvvetler'in tavrına yakın, Orgeneral İlker Başbuğ'un açıkladığına yakın bir tavır.
Böyle bir tıkanma ABD'ye daha çok yakınlaşma anlamına geldi".
"Kürtlerin beklentileri de azaldı"
ABD'yle yakınlaşmanın Türkiye taviz verdiği sürece devam edeceğini belirten Bulut "Bu, Kürt meselesinde operasyonel bir çözüme gitmek anlamına gelebilir. Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde, Türkiye'nin Irak ve İran'la ilgili olarak daha fazla ABD'nin çıkarları doğrultusunda hareke etmesine yol açabilir" dedi.
Kürtlerin de bir süre için Kopenhag Kriterleri'nin getirdiği demokratik açılımlar nedeniyle AB'ye üyeliği desteklediğini belirten Bulut, "PKK'ye yakın kesimler de dahil olmak üzere Kürtler üyelik için lobi yaptı. Üyelik sürecindeki tıkanma Kürtler'de de sorunun barışçıl çözümüne yönelik beklentileri azalttı" diye ekledi.
"Tıkanma etnik kutuplaşmanın körüklenmesine zemin hazırlıyor"
AB'ye üyelik sürecinin tıkanması Bulut'a göre farklı sosyal patlamalara da neden olabilir:
"Hem Kürt meselesi hem de Kıbrıs sorununun çözülmemesi, öteden beri AB'nin Türkiye'yi böleceğini söyleyen milliyetçi kesimlerin işine geldi.
Mersin'deki bayrak kriziyle başlayan; Trabzon'daki linç girişimi ve Alanya'daki plaj kavgasıyla süren olaylar gösteriyor ki süreç etnik kutuplaşmalara yol açıyor, iç çatışmaların zeminini yaratıyor.
Tıkanmanın yarattığı en tehlikeli sonuç da budur. Gelişmelerin bu yaşananları besleyen bir şekilde kamuoyuna aktarılması da kutuplaşmayı aktarıyor."
Bulut, Türkiye'nin Kürt sorununun çözümünde ABD politikalarına bel bağlamasının "çıkmaz yola sürüklenmesi anlamına geleceğini" de ekledi.(KÖ/EÜ)