bianet'in görüştüğü Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi, AB uzmanı Cengiz Aktar "Bu antlaşma geçen yıl başlayan bocalama döneminin sona ermesi demek" dedi.
"İmzalanan metin reddedilen anayasal antlaşmayla yüzde 85 aynı. Bundan sonra devletlerin parlamentolarında onay süreci başlayacak ama orada sorunlar çıkabilir."
Türkiye'nin üyelik süreci sorgulanıyor
Fransa'nın baskısıyla yarın açıklanacak zirve sonuç bildirgesinden Türkiye'nin üyeliğini çağrıştırdığı için "katılım" sözcüğünün çıkarılmasını değerlendiren Aktar şöyle devam etti:
"Türkiye'nin adaylığının resmen tanındığı 1999 Helsinki Zirvesi ve 2004'te karşılıklı müzakereleri başlatma kararının yeniden sorgulanabilir hale gelmesi demek bu. Avrupa, Fransa'ya taviz vermiş durumda. Böyle giderse 2008 sonunda Türkiye'den hiç bahsedilmeyecek bile."
Hükümet bu gelişmeler üzerine Fransa cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'ye tepki gösterdi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Sarkozy'nin ikiyüzlü davrandığını belirtti ve AB üyeliği konusunda kararlı olduklarını söyledi. Karara yönelik resmi tepki yarın verilecek.
Kosova'ya, Kıbrıs çekincesiyle bağımsızlık desteği
Zirveden çıkacak ikinci önemli karar da Kosova'yla ilgili. Bölge 2008 başında Sırbistan'dan ayrılmak istiyor ama Arnavut liderler bu kararı AB ve Amerika Birleşik Devletleri'nin onayı olmadan almayacağını açıkladı.
Aktar "Karar metninde birlik üyesi 27 devletin de Kosova'nın bağımsızlık sürecine destek vereceğini ama bunun bir emsal teşkil etmeyeceği söyleniyor. Bunu Kuzey'in bağımsızlık talebini göz önüne alan Güney Kıbrıs soktu kararın içine."
Ortak dışişleri, daha demokratik karar süreçleri
Lizbon Antlaşması AB'de altı aylık dönüşümlü başkanlık sistemini kaldırıyor; üye ülkelerin oy birliğiyle atayacakları AB Konseyi Başkanı'nın yılda dört kez toplanacak zirvelerine de başkanlık etmesi öngörülüyor.
Anlaşmada, dış politikada tek seslilik için atanan AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ise dışişleri bakanlarını buluşturan Dış İlişkiler Konseyi toplantılarına başkanlık edecek.
"AB Türkiye için kaldıraç değil artık"
Aktar, Türkiye'nin AB üyeliği sürecinden oldukça umutsuz; hükümetin de bu konuda çaba göstermeye niyeti olmadığını düşünüyor.
Geçen günlerde Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun'un 'terörle mücadele"den bahsederken AB üyesi devletleri suçlamasını da bu kapsamda değerlendirilebileceğine işaret ediyor.
Aktar, bu söylemin yaygınlaşmasının da AB ile ilişkilerde bir ortaklıktan çok çatışmanın öne çıktığı 1999 öncesi döneme dönüldüğünü gösterdiğini ekliyor.
"AB'nin Türkiye üzerinde hiçbir kaldıraç etkisi kalmadı. Tam üyelik perspektifi Türkiye'nin önünden alındı." (EÜ/TK)