Yemek davetlerinde, kilise, müze gezilerinde Vali'den rehbere kadar herkes açıklamalarına AB ile başlıyor AB ile bitiriyor. Otoyol ya da azınlık okulları, Avdira müzesi ya da İskeçe kent merkezindeki Osmanlı konağı hep AB fonlarıyla yapılmış, restore edilmiş. Sadece Batı Trakya bölgesi için 2 milyar Euroluk fon gündeme geliyor. Yunanistan, AB'nin İrlanda ve Portekiz'le birlikte en yoksul ülkesi. Bu nedenle de AB'den en yüksek miktarda, fon, yardım, bağış alan ülke. Batı Trakya da Yunanistan'ın en geri bölgesi.
Kuşkusuz AB'nin Yunanistan'a sadece ekonomik-mali yardımı söz konusu değil. Rodop dağlarında Türkçe konuşan köylülerden, bizim gazeteci grubunun koruma polisine kadar konuştuğumuz herkeste, Türkiye'dekilere oranla daha fazla özgürlükçü, daha fazla demokratik bir söylem dikkat çekiyor. Ortam daha yumuşak, daha hoşgörülü, daha hoş ve mizahi...Bulgar sınır bölgesine yakın bu dağlık köyler bir zaman yasak bölgeymiş. Şimdi güle eğlene gittik geldik. Her şey bir yana bölgede bir eksiklik dikkat çekiyor: Meydanlarda bizdeki gibi heykel yok, evlerde, kamu binalarında bizdekilere benzer resmi bir portre yok. Ama bir çok mekanda İskeçe, Yunanistan ve AB bayrağı var.
Dördüncü gezi
İskeçe Valisi Georgios Pavlidis'in daveti ve CNN Türk/Milliyet'ten Yavuz Baydar'ın organizasyonuyla yoğun bir program uyguladık. Pasaportuma baktım. Son on yıl içinde Batı Trakya'ya dördüncü gidişim.
Dedeağaç/Alexandropolis'de Balkan Gazeteciler Federasyonunun toplantısı, Gümülcine/Komotini'de ÇGD-Yunanistan Sınır Bölgeleri Gazeteciler Birliği toplantısı ve bir de özel/turistik bir Selanik gezisi. Ayrıca 3-4 Atina gezisi de var. Her seferinde Batı Trakya olsun Yunanistan olsun daha bir gelişmiş, daha bir zenginleşmiş...Kuşkusuz bu olumlu pencerenin tek yaratıcısı AB değil. Albaylar Cuntasından kurtulup AB'ye tam üye olan Yunanistan, gerek turizm gerekse deniz taşımacılığı ve ticareti sayesinde Türkiye'nin üçte biri nufusunu yıllardır süren PASOK iktidarı ile yabancılaştırmadan Avrupalılaştırmış.
Yunanistan'da ama bilhassa Batı Trakya'da Doğu'nun tüm gevşek ve keyifli yanları Batı'nın rasyonel sistemiyle sessizce barışmış. İskeçe ve Gümülcine yollarında irili ufaklı sanayi tesisleri var, ama öğlen yemeğinin ardından da kimse siesta'sını ihmal etmiyor. Atina halinde işkembeci ve paçacı sabaha kadar hizmet veriyor ayılmaya çalışan müşterilerine. Yunanistan, bana bu kez Quebec'i hatırlattı: ABD'nin iyi yanları ile Fransa'nın güzel yönlerini birleştirmiş.
Türkçe bilen yunan polisinin şaşkınlığı
İskeçe, ahşap konakları, Arnavut kaldırımlı dar sokaklarıyla restore edilmiş kent merkezi, kumarhanesi, lokantaları ve cafeleriyle kasaba irisi bir kent. Çevresiyle toplam nüfusu 50 bin. Türk azınlık da var ama Türklerle Yunanlılar bir arada yaşamıyor, yan yana yaşıyor. Karma evlilikler ise yok denecek kadar az. Türk azınlık kaçınılmaz olarak Atina-Ankara ilişkilerinin gölgesinde yaşıyor. Kıbrıs ya da Ege'de sorun ve gerginlik yok ise, azınlık memnun.
Yoldan geçerken görüyorsunuz, köyün bir ucunda kilisenin çan kulesi diğer ucunda caminin minaresi. Bu iki dini merkezin çevresinde de Türkler (Lozan antlaşması söylemince Müslümanlar) ve Yunanlılar oturuyor. Türklerin hepsi tabi ki Yunanca biliyor ama Türkçe konuşan Yunanlı sayısı pek az. Bu arada Türk gazeteci grubunun koruma polisine iki satır ayıralım. 'Yunan polisi rüşvet yer mi? Nasıl?' sorusuna yanıt veriyor:
'Ben İskeçeliyim. Yakında emekli olacağım. Rüşvet yesem yarın sokağa çıkamam. Yiyen vardır herhalde ama yakalanırsa başı yanar. Ben Türk mahallesinde doğdum büyüdüm. Bizim eve 10 kişi gelirse, 7'si Türktür. Benim İstanbul'da polis arkadaşlarım var. İstanbul'a gidince beni lüks lokantalara filan götürüyorlar. Bakıyorum hiç hesap ödemiyorlar. Burada olmaz. Paran varsa gidersin, yoksa evinde yersin. Bir keresinde İstanbul'da bir dükkanda gezinirken bir atkı beğendim, benim Türk polis arkadaş atkıyı hemen paket yaptırdı, para ödemeden aldık çıktık dükkandan'.
Leylek yuvası cami ve...kilise
Geçen sefer Gümülcine'ye gittiğimizde bizim grupta Tuncelili meslektaşımız Ferit Demir vardı. Türk azınlığın gazete, dergi ve radyo yayınlarını gördüğünde, Türk milletvekilleri ve belediye başkanlarıyla tanıştığında sevinmişti. Bu kez yöredeki Yunan yerel gazeteleri Türkçe başlıklarla yayınlandı: Hoşgeldiniz! Eskiye oranla azınlığın sorunları giderek azalıyor. Bu kez de tanık olduk. Ama tabi ki sorun henüz köklü bir şekilde çözülmüş değil. Bir arada değil de yan yana yaşayan Türk azınlık ile Yunanlılar arasında sözcüğün tam anlamıyla güven henüz tesis edilmemiş. Mesela bir köyde, bir Osmanlı camisi harap durumda. Ama iki adım ötede bir kilise de aynı durumda. İkisini de leylekler mekan yapmış. Küçücük Avdira köyünün kadın belediye başkanı, neredeyse Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi kadar güzel ve zengin müzesinde, Avdiralılar'ın anavatanı İzmir'in Teos'undan kardeş belediye başkanı arıyor. İskeçe Belediye başkanı ise kardeş Biga belediyesi ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor.
Batı Trakya gastronomisi başlı başına bir dosya konusu. Uzosu, nefis şarapları deniz ürünleri ve balıklarla çok iyi gidiyor. İskeçe'nin tütünü AB kotaları altında ezilmesine rağmen henüz Amerikanlaşmamış. Fındıklı, fıstıklı, bademli çikolata tatlısı Karyoka almak için kuyruk oluşturduk pastanenin önünde. Keçi peyniri, domuz sosisi ve Kalamata zeytinleri de Türkiye'den hem daha ucuz hem daha doğal tadlarda.
İstanbul'dan bölgeye her gün otobüs seferi var. Taksi-dolmuş ya da özel aracınızla 4-5 saatte ulaşılabilecek bir yöre. Batı Trakya'da akrabaları olan on binlerce Türk yurttaşı var. Tatile ya da gezmeye New York'a, Paris'e ya da Londra'ya gidenler olabilir. Ama Batı Trakya'da insan kendini pek yabancı hissetmiyor. İnsanları, mimarisi, yemeği, müziği Osmanlı yadigârı...
İskeçe Valisi gerçekten çok iyi ağırladı Türkiye'den gelen gazeteci konuklarını. Bir Vali yardımcısı sürekli olarak gruba eşlik etti. Yunanistan'ın Ankara'nın AB üyeliğini desteklediğini vurguladı hep.
Otel odalarımızdaki hediye çantasında iki nefis fotoğraf albümü vardı: İskeçe tarihi ve İslami anıtlar...
Dönüşte Edirne'de kısa bir şehir turu yaptık: Restore edilen iki konağı gezdik Valiliğin danışmanlarının eşliğinde. Rehber her cümlesine 'Kıymetli Valimizin katkı ve destekleriyle...' diye başlıyordu. İskeçe'deki rehberin AB'den söz ettiği gibi...( RD/EK)