Aktar, Avrupa'da ve Türkiye'de önümüzdeki 6 ay içinde de geçerli olacak, "örneklerini şimdiden gördüğümüz bir" yıpratma kampanyasının varlığına dikkat çekti.
"En önemlisi içerden ve dışardan önümüzdeki 6 ay zarfında gelecek olan provokasyonlara hükümet ve toplum olarak sükunetle yaklaşmak. Türkiye'yi AB'de istemeyenler, hem burada hem orada yapılan bütün hataları, kâh yapılan hataları büyüterek, kâh hükümeti hata yapmaya zorlayarak, 3 Ekim'e uzanan süreci rayından çıkarmaya çalışıyorlar ve çalışacaklar."
Aktar, AB'yle bütünleşme sürecinin, yapısal olarak milliyetçiliği kamçılayacağını söyledi.
"Bunun tezahürleri sadece bayrak asmak değil aynı zamanda yabancıya gayri menkul veya televizyon satmamakla da ortaya çıkar."
Türkiye'deki AB düşmanları ve değişim karşıtları, hükümeti hata yapmaya teşvik edecek ve toplumu galeyana getirecek. AB'deki Türkiye karşıtları da hükümetin ve toplumun vereceği aşırı tepkileri sonuna kadar Türkiye'nin aleyhine istismar edecekler."
"Gündemi lümpen milliyetçilere bırakmamak gerek"
Türkiye'nin AB'ye hazırlık döneminde bu sancıları sürekli yaşayacağını Aktar'a göre, önemli olan "Bunların doğru anlatılması, halkın bilgilendirilmesi ve bu gündemin lümpen milliyetçiler tarafından parazite edilmemesini sağlamak".
Aktar, burada hem sivil toplum örgütlerine hem de hükümete önemli görevler düştüğünü söylüyor:
"Hükümetin herkesten önce davranıp, bu nazik konularda popülist bir tavra girmeden, yoluna girdiği AB değerlerine paye verecek beyanlarda bulunması gerekiyor."
"Hükümetin en son konuşan değil, ilk konuşan olması gerekir ki, hem topluma hem de Avrupa'ya, iki buçuk yıldır çıkardığı yasaları vitrin için veya takiye yapmak için çıkarmadığını kanıtlasın."
AB dış değil, iç mesele
New York Times'ta ve Independent'ta yer alan haberlerin yanı sıra AB Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Başkanı Joost Lagendijk'in açıklamalarına da değinen Aktar, "Bunlar Türkiye'deki demokratların da dile getirdiği şeyler; ama bir yabancı söyleyince kıymetli oluyor" dedi.
New York Times (NYT), " hükümetin AB sürecinde rahatsız edici yorgunluk sinyalleri verdiğini ", Independent'sa " Kızıltepe olayının Türkiye'nin AB sürecini gölgelediğini " yazmıştı.
Aktar, NYT'nin haberinde özellikle gözden kaçırılan bir nokta olduğunu söylüyor.
"Diğerlerinin aksine, New York Times yol da gösteriyor. Hükümete 'koruculuğu kaldır' diyor, Batılılara da, özellikle AB'ye, Türkiye'yi desteklemeye devam etmesini ve bunu somutlaştırmasını istiyor.
Independent'sa bizim ne kadar hafızasız bir toplum olduğumuzu hatırlatıyor, yargısız infaza kurban giden baba oğlun nasıl unutulduğunu yazıyor.
Lagendijk da, 2.5 yıldır yapılan reformların nasıl bir iki yanlış kararla berbat edilebileceğini, bunlara nasıl gölge düşürüldüğünü bir kez daha hatırlatıyor."
Aktar, Lagendijk'ın önemli ve anlaşılmamış bir gerçeği dile getirdiğini söylüyor:
"AB üyeliği bir dış mesele değil, tamamıyla bir iç ilişki, iç mesele ve diğer Avrupa halklarıyla kaynaşma anlamına geliyor.
AB'yle bütünleşmek, ulus devletlerin egemenliklerini devrederek, ulusüstü düzlemde ve ulusaltı (bölgeler, belediyeler) düzlemlerde paylaşması demektir.
Bu süreçte AB ülkeleri Türkiye'de söz sahibi olacağı gibi, Türkiye de AB'de söz sahibi olacak."
6 ayda çözülemeyecek sorunlar
Aktar, Ermeni ve Kürt meselesi gibi Türkiye'nin tarihinden kopup gelen sıcak konuları, bugünle 3 Ekim arasındaki 6 aylık zaman içinde çözüme ulaştırmanın mümkün görünmediğini söylüyor.
"Ama tamamen ters bir yola girip, uluslararası kamuoyunun bildiği ve söylediğinin aksine, hiçbir şey olmamış gibi davranmak abesle iştigaldir ve Türkiye'ye çok zarar verecektir."
Yazar Orhan Pamuk'un başına gelenlere de değinen Aktar şöyle konuştu:
"Orhan Pamuk'un başına gelenler, daha Avrupa'da ve çok takdir edildiği ABD'de yankılanmadı. Henüz vakit varken, hükümetin bu konuda yatıştırıcı ifadeler beyan etmesi ve işgüzar idari amirleri hizaya getirmesi gerekir." (KÖ/TK)