Sabah ve Hürriyet gazetelerinin haberlerine göre, tasarıyla polis şüphelendiği kişiyi savcıya, hakime bildirmeden gözaltına alıp 24 saat tutabilecek, orantısız kuvvet ve ateşli silah kullanabilecek, DNA ve biyometrik bilgiler de dahil olmak üzere kişisel bilgileri kişilerin rızası olmasa da toplayıp derleyebilecek.
Bu arada, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantısı ve Hükümetlerarası Konferansa katılmak üzere Lüksemburg'a gidiyor. Toplantının Ortaklık Belgesi'nin en uzun metinlerinden biriyse, Türkiye'de insan hakları.
bianet'in görüştüğü Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği (AB) Merkezi Başkanı Dr. Cengiz Aktar'sa, tasarının yasalaşmasının "AB sürecini hiç kolaylaştırmayacağını", bütün bu gelişmelerin İlerleme Raporu'na gireceğini söyledi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu da, bu tasarının, "sanık/zanlı hakları, yaşam hakkı ve kişi özgürlüğü ve güvenliği açısından büyük bir geriye gidiş" olduğunu vurguladı..Yasalaşması halindeyse, "Sonuçlarını düşünmek bile istemiyorum" dedi.
Aktar: Hükümet reform yapmıyor
Aktar, Lüksemburg'daki toplantıda kabul edilen Ortaklık Belgesi'nin, aslında 15 Ekim'de açıklanacak olan İlerleme Raporu'nun "ön metni" niteliğinde olduğunu söyledi ve metinde insan hakları ihlalleri ve düzenlemelerle ilgili birçok uyarı olduğunun altını çizdi.
"Bu konuda dünya kadar uyarı var. Durum hiç parlak değil. AB eteğindeki taşları dökecek. Çünkü Türkiye reform yapmıyor."
Aktar, Lüksemburg'da Kıbrıs sorununun Türkiye'nin siyasi kriterlerinin gölgelediğine de dikkat çekti.
"Konu gene saptı. Türkiye'nin durumu tartışılmıyor. Hükümetin güven tazelemesi gerekiyor."
Tanrıkulu: Reformlar başka yasalarla geri çekilmeye çalışılıyor
Tanrıkulu'ysa, her şeyden önce, mevcut yasaların polise suçu önleme konusunda yeterli yetki verdiğini söyledi. Hürriyet gazetesi, haberi bugün, "Mala ve cana karşı işlenen suçlarla terör olaylarında yüzde yüze varan artışlar yaşanınca, AB uyum yasaları çerçevesinde yetkisi daralan emniyet güçleri için Polis Teşkilatı Yasası'nda yeniden düzenlemeye gidiliyor" sözleriyle vermişti.
Tanrıkulu şöyle devam etti:
"Bu düzenleme kabul edilemez. Türkiye'de demokrasinin yaygınlaşmasını, özgürlüğün derinleşmesini istemeyen kesimlerden biri de Emniyet birimleri. Bu tasarı, hazırlanış biçimi itibarıyla reformlara bir darbedir."
"Hak örgütleri ve hukukçular derhal karşı çıkmalı"
Tasarının uygulamaya konulması halindeyse, "temel hak ve özgürlüklere doğrudan müdahaleye açık bir alan yaratılmış olacak" diyen Tanrıkulu, AB sürecindeki soruna da dikkat çekti:
"AB, Lüksemburg'daki süreçle ilgili tek şeyi ısrarla vurguluyor: Reformlar geriye gidiyor, diyor. Çünkü, göreceli bir ilerleme sağlayan reformlar, başka yasalarla geri çekilmeye çalışılıyor."
Tanrıkulu, "Özellikle insan hakları örgütlerinin ve hukuk örgütlerinin bu düzenlemeye doğrudan doğruya karşı çıkması gerek" dedi.
Tasarı işkenceye, öldürmeye davetiye
Tanrıkulu, tasarının haberlere yansıyan değişikliklerle, hem uluslararası insan hakları sözleşmelerini hem de Anayasa'yı ihlal zemini barındırdığını söyledi. Tanrıkulu'nun değişikliklerin yol açacağı ihlalleri şöyle özetledi:
Şüphelendiğini savcıya danışmaksızın gözaltı: Tasarıya göre, polis şüphelendiği kişiyi savcıya danışmaksızın gözaltına alabilecek. Tanrıkulu, "Bu kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 5. maddesine aykırı" diyor.
Savcıya, hakime danışmaksızın 24 saat gözaltı: Tasarıya göre, polis şüpheliyi savcı ve hakime danışmaksızın 24 saat nezarette tutabilecek. Tanrıkulu "İşkencenin önünü açar. Yine kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına müdahaledir ve AİHS 5. maddeye aykırı."
Orantısız güç ve ateşli silah kullanımı: Tasarıya göre, "Daha önce bir suçun önlenmesi için orantılı güç kullanmak zorunda olan polis, bundan böyle kendisine yumrukla saldırana cop, bıçak ya da diğer kesici aletle saldıranlara karşı silah kullanabilecek." Tanrıkulu, bunun için, "Doğrudan doğruya yaşam hakkını tehlikeye sokan bir düzenleme" diyor. "Şu an orantısız güç kullanımını yasaklayan düzenlemeye rağmen bu gücü kullanıyorlar. Yetkileri varken kim bilir ne yaparlar."
Kişinin rızası olmaksızın DNA ve biyometrik data toplama, veri bankası kurma: Tasarıya göre, Polis, DNA veri bankası kurabilecek; gerek görülen hallerde kişilerin avuç izi, vücudundaki diğer ayırt edici özellikleri ile vücut ölçüleri, ses ve görüntüleri de alınabilecek. Tanrıkulu, bunun özel yaşam hakkına müdahale ve AİHS'nin 8. maddesine aykırı olduğunu söylüyor.
Hakim, savcı kararı olmaksızın "muhafaza altına alma": Tanrıkulu bunun kişilerin belge ve kayıtlarına el koyma anlamına geldiğini, "yani çantanızdaki belgeye el konabilir" diyerek açıklıyor ve ekliyor: "Adil yargılama hakkına, AİHS'nin 6. maddesine, kişi özgürlüğü ve güvenliğine, AİHS'nin 5. maddesine ve özel yaşamın gizliliği hakkına, AİHS'nin 8. maddesine aykırı."
Operasyonlarda elde edilen belge ve evrakı arşivleyebilmek: Tasarıya göre, polis, operasyonlarda elde edilen belge ve evrakları polis inceleyebilecek ve gerekli gördüklerini arşivleyebilecek. Tanrıkulu bunun da adil yargılama hakkının, AİHS'nin 6. maddesinin ihlali anlamına geldiğini söylüyor. (TK)