Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Avrupa Parlamentosunun geçtiğimiz ay kabul ettiği "Avrupa Ortak İltica Sistemi (CEAS) Reformu"nu onayladı.
"CEAS REFORMU" KIL PAYI GEÇTİ
Avrupa Parlamentosu, kıtayı "istenmeyen mülteciler"e karşı tahkim etti
AB Konseyinden yapılan açıklamada, Konseyin, onayladığının duyurulduğu yeni Göç ve İltica Anlaşması yıllar süren tartışmalardan sonra yürürlüğe girmiş oldu.
AB dış sınırlarının güçlendirilmesi ve üye ülkeler arasında sorumluluğun paylaştırılmasını içeren yeni göç ve iltica kuralları, pratikte mülteci hukuku ve uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerin ihlali riskini barındırdığı gerekçesiyle eleştiriliyor.
AVRUPA ORTAK İLTİCA SİSTEMİ'NDE "REFORM"
Avrupa Parlamentosu mülteciler için bir "kabus"u yasalaştırıyor
AB Konseyi, açıklamasında AB Dönem Başkanı Belçika'nın İltica ve Göç Bakanı Nicole de Moor'un ifadelerine göndermede bulundu: "Bu yeni kurallar Avrupa iltica sistemini daha etkili hale getirecek ve üye ülkeler arasındaki dayanışmayı artıracak. AB, düzensiz göçün temel nedenleriyle mücadele etmek amacıyla üçüncü ülkelerle yakın işbirliğini de sürdürecek."
AB Konseyinin göç ve iltica yönetimine ilişkin kararı, kampanyaların merkezi konusu haline gelen Haziran'daki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine üç hafta kala alındı.
Avrupa Parlamentosundan 10 Nisan'da geçen anlaşma, AB Resmi Gazetesi'nde yayımlanır yayımlanmaz yürürlüğe girecek. Yasanın pratik uygulamasının ise 2026'da başlayabileceği öngörülüyor. Üye ülkelerin anlaşmayı ulusal hukuklarına içermeleri için iki yıl süreleri var.
Anlaşmanın içeriği
AB'nin göç ve iltica yönetimi halen 1990'da İrlanda'nın başkentinde imzalanan Dublin Sözleşmesi ile düzenleniyor. Buna göre, mültecilerin ilk varış ülkesinde iltica başvurusu yapmaları, ardından başka bir AB ülkesine geçmişlerse bunu başvuruyu yaptıkları ülkeye iletmeleri gerekiyor.
"Göç ve İltica Anlaşması" AB'ye yönelik büyük göçmen akınının yol açtığı göç krizini yönetmekte yetersiz kaldığı düşünülen ve işlevseliği tartışma konusu haline gelen Dublin Sözleşmesi'nin yerini alacak bir dizi yeni yasadan oluşuyor.
Yeni kurallar, temel olarak göç yükünü ilk varış ülkelerinden alıp tüm üyeler arasında dağıtmayı hedefliyor. AB'nin dış sınırlarını güçlendirme, iltica başvurularının süratle sonuçlandırılması, başvurusu reddedilenlerin menşe ülkelerine geri gönderilmelerinin hızlandırılması, kaynak ülkelerle işbirliğinin artırılması ile gerekçelendirilen yeni yasa değişikliklerine göre sığınmacıların AB'ye varışlarından sonraki günlerde kimlikleri kayıt altına alınacak ve AB veri tabanına işlenecek. Kişilerin "risk oluşturup oluşturmadığı" ve "AB'de kalmasına izin verilip verilmeyeceği" bu işlemlerden sonra belirlenecek.
Ülkeler, taşıyabileceklerinden fazla yük üstlendiklerine kanaat getirdiklerinde daha fazla dayanışma talep edebilecek. Kriz durumlarında 27 AB üyesi ülkenin tamamı birlikte karar verecek.
Yeni anlaşma aynı zamanda kişilerin, eğer güvenli ilan edilmişlerse menşe veya geçiş ülkelerine daha hızlı sınır dışı edilmesine de olanak tanıyacak.
Anlaşmaya yönelik insan
hakları ihlali eleştirileri
Uluslararası insan hakları kuruluşları, AB'nin yeni göç ve iltica kurallarının sınırdaki kontrollerin genişletilmesinin, göçmenlerin aylarca kabul merkezlerinde tutulmasının yolunu açabileceğinden endişe ediyor.
Ayrıca "mücbir sebep" durumlarında üye ülkelere çeşitli muafiyetler sağlaması nedeniyle uygulamada mülteci hukuku ve uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerin ihlal edilmesi riskine dikkat çekiliyor.
Yeni kuralların, AB'nin üçüncü ülkelerle yaptığı anlaşmalar yoluyla sınır kontrolünü "kendi sınırlarının dışında yapma" ve Avrupa'nın mülteci koruma sorumluluğundan kaçması yönünde bir adım anlamına geldiği belirtiliyor.
Önemli eleştiri başlıkları
"CEAS Reformu"na yönelik eleştiriler başlıca şu başlıklar altında toplanıyor:
Mülteci hakları. Eleştirenler, reformun mültecilerin haklarını daraltacağını ve sığınma başvurularının adil ve hızlı bir biçimde değerlendirilmesini zorlaştıracağını savunuyor.
AB üyelerinin sorumlulukları. CEAS reformunun AB üyesi ülkeler arasında mülteci kabul etme ve koruma sorumluluklarını hakkaniyetli bir biçimde paylaştırmadığı, bir başka eleştiri konusu.
Geri gönderme politikası. Reformun mültecilerin güvenli olmayan ülkelere geri gönderilmesine yol açacağını ileri sürenler, CEAS'ın insan hakları ihlalleriyle lekeleneceğini savunuyor.
Dublin sistemi. Mevcut sözleşmenin içerdiği ve "Dublin Sistemi" olarak bilinen mültecileri ilk sığındıkları ülkede kalmaya zorlayan uygulamanın reformdan sonra da varlığını korumaya devam etmesinin adaletsizliğin tahkim edilmesi olduğu düşünülüyor.
Aile Birleşimi. Reformun zaten zor olan mültecilerin aileleriyle yeniden birleşmesini daha da zorlaştırması bir başka eleştiri odağı.
AB Sınır Güvenliği Ajansı Frontex'in artan rolü. Geçmişte insan hakları ihalleri sicili dolayısıyla insan ve mülteci hakları savuncularının hedefinde olan Frontex'in yetkilerinin reformla daha da artacak olması hak savunucularını kaygılandırıyor.
(AEK)