Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye ile ilgili açıkladığı 91 sayfalık İlerleme Raporu'nda endişe konusu olmayı sürdürdüğüne işaret ettiği ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalarına 15 ve 16. sayfalarında yer verdi.
İfade özgürlüğünün korunması ve medyada çoğulculukla ilgili kimi ilerlemeler yaşandığını anımsatan raporda, Nisan ayında yapılan düzenlemeyle Ceza Yasası'nın (TCK) 301. maddesinden soruşturma ve kovuşturma açılmasının Adalet Bakanlığı iznine tabi kılınmasına değiniyor; "Siyasi etkiye kapı aralanıyor" deniyor.
Raporda, Hrant Dink cinayetinde jandarma ve diğer görevlilerin ihmal gösterdikleri yönünde gündeme gelen bulguların değerlendirilmesi de istendi.
"İfade özgürlüğü için çabalar yoğunlaştırılmalı"
Raporda, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla uyumlu biçimde ifade özgürlüğüne tam olarak saygı gösterilmesini sağlama yolunda çabaların geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor" denildi.
301. madde değişikliğinden sonra mahkemelerin 257 dosyayı Bakanlığa gönderdiklerini, Eylül ayındaysa Bakanlığın 163 dosyayı incelediğini, bunlardan 126'sı için soruşturma veya kovuşturma izni vermediği; 37 dosya için de izin verildiğini bildirdi.
"Şiddet içermese de Kürt Sorunu'nu tartışmaya ceza var"
301. maddenin yazımının geniş ölçüde aynı kaldığına işaret edilen raporda, soruşturma ve davaların bakanlık iznine bağlanmasının da düzenlemenin siyasi etkilere açık hale geleceği tartışmalarına yol açtığı kaydedildi.
Bakanlığın, Hrant Dink cinayetinden hemen sonra yaptığı konuşmadan 301. maddeden yargılanan yazar Temel Demirer için yargılamaya devam edilmesine izin verdiğini duyuran raporda, kamu düzeni hedef alındığı iddiasıyla 215, 216 ve 217. maddelerinin uygulandığı, Terörle Mücadele Yasası'nın da Kürt Sorunu'yla ilgili şiddet içermese de düşünceleri cezalandırmak için kullanıldığına yer verildi.
Raporda, "Bu durum, şiddet içeren ve içermeyen düşünceler arasında ayırım yapan AİHM içtihatlarıyla uyumlu değil" denildi.
Polis şiddeti cezasız, "vicdani ret" cezalı
Basında çıkan haberlere karşı "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs edildiği" gerekçesiyle TCK'nın 288. maddesinden bir çok dava açıldığını, bazılarında mahkumiyet kararları bile çıktığının vurgulandığı raporda, vicdani ret hakkının dillendirilmesinin cezalandırıldığını bildirdi.
1 Mayıs 2007 tarihinde İstanbul'da polisin aşırı güç kullanımıyla ilgili ceza soruşturmalarında iki polise memurunun soruşturma geçirdiğini ancak hiçbir polis adli bir yaptırıma uğramadığını açıklayan raporda, İnternet sitelerine yönelik erişim yasaklarına değindi ve youtube.com sitesinin bir çok kez yasaklandığı ifade edildi.
Akreditasyon, İnternet'e sansür, örgütlenme hakkı....
Basın ve elektronik medyaya yönelik süre giden baskıların sonlandırılması için basın özgürlüğüne tam olarak saygı gösterilmesine olanak sağlayamaya ihtiyaç duyulduğunu kaydeden raporda, Genelkurmay Başkanlığı'nın akreditasyon vermediği gazeteci ve medya kuruluşların durumuna, 53 DTP'li belediye başkanının "Roj'nin kapatılmaması" için Danimarka Başbakanı'na mektup gönderdikleri için mahkum edilmesine de yer verildi.
Türkiye Ermenistan Ticaret Kalkınma Konseyi'nin kaydının İstanbul Valiliği'nce açık bir yasal gerekçe gösterilmeden reddedildiği, Valilik şikayetiyle Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transseksüeller (LGBTT) Derneği'nin mahkemece kapatılması da vakalar arasında sıralandı. (EÖ)