Bu yılki etkinliğin gündemi "Sağlıkta Dönüşüm Programı" Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği'nde de, benzer başka gönüllü örgütlenmeler gibi farklı bakış ve yaklaşımları savunanlar çatışıyor.
Derneğin bugün yönetiminde başta dernek başkanı olmak üzere bazı kişiler; derneğin bu günlere gelmesinde çok büyük payı ve emeği olan bazı dernek gönüllüleri ev aktivistlerini "yok sayma" eğilimi içinde. "Yok sayılanlar" bu yıl ki "Hasta Hakları Günü"nde "Sağlıkta dönüşüm" değil, bu alandaki "örgütlenme çabaları"nı tartışmayı önermişti.
Çünkü AB'nin konuyla ilgili en temel belgesi olan ve 2002 tarihinde imzaya açılan kısaca "Hasta Hakları Şartı" olarak bilinen "hasta haklarına ilişkin Avrupa statüsü - (ana sözleşmesi)" bu alanın örgütlenecek "sivil" yapılara bırakılmasını öngörüyor.
Çok örgüt olacak
Hasta hakları alanında pek çok örgüt ve örgüt biçimi oluşacağını söylemek bir kehanet sayılmaz. Bu örgütlerin arasında gerçekten bu davaya inanıp gönül verenler ve karşılık beklemeden çaba sarf eden "sivil" örgütlenmeler, "görüntüde sivil ama aslında devletin hatta Sağlık Bakanlığı'nın güdüm ve denetiminde olanlar", bir de bu alanda doğacak "rantın" peşinde olan "rant örgütlenmeleri" oluşma olasılığı var.
Dolayısıyla bu alandaki örgütlenmeye ilişkin "kural"ların belirlenmesi somut ve güncel bir gereksinim. Bu gereksinim doğrultusunda örgütlenmelerin nasıl olması ve ne şekilde oluşması gerektiği üzerinde tartışılması gerekiyor.
AB Statüsü
"Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü (Ana Sözleşmesi)" veya "Temel Doküman" olarak da adlandırılan bu belge Roma'da Kasım 2002'de "Active Citizenship Network Grubu" tarafından hazırlanıp tartışmaya açılmış.
Belgenin "önsözü"nde Avrupa Birliği ülkelerinin ulusal sağlık sistemleri arasında farklılıklar olmasına rağmen hasta, tüketici, kullanıcı, aile bireyleri, azınlıklar ve risk taşıyan normal sıradan insanların hakları konusunda "aynı şartları"n geçerli olması gerektiği vurgulanıyor.
Herkesin sağlık hizmetleri konusundaki farklılıklar, kısıtlılıklar ve haksızlıklar yaşamadan bu hizmetleri alabilmesi isteniyor. Belgede açıkça "Avrupa vatandaşları gibi, hakların teorik olarak doğrulanıp, uygulamaya gelince finansman sıkıntısı ve mali sınırlamalar yüzünden inkar edilmelerini kabul edemeyiz" deniyor.
Dolayısıyla sağlık alanının ticarileşmesi ve bir "kâr" konusu olarak görülmesi; ülkelerdeki partilerin seçim kampanyaları sırasında gündeme getirilip sonra yeni hükümet kurulunca unutulmaları daha baştan reddediliyor.
Belge aslında bu bakımdan aslında küreselleşmenin sağlık alanındaki yansımalarını ve sonuçlarını reddeden olumlu bir belge olarak nitelendirilebilir.
Dayanakları var
Statü ortaya konulurken öncelikle "Temel Haklar Nice Ana Sözleşmesi"ndeki haklara atıf yapılıyor.
Diğer yandan Hasta Hakları Ana Sözleşmesi'nin gerek DSÖ, gerekse Avrupa Konseyi tarafından yayınlanan birçok ulusal tebliği ve tavsiyelerle bağlantılarını kuruyor.
Avrupa Birliği ülkeleri arasında serbest geçiş/dolaşım ve genişletme süreci açısından bu hakların önemine de değinen "statü" yürütme ve uygulamayla ilgili sorumlulukları da ulusal düzeyde hasta hakları konusuyla ilgilenen aktif vatandaşlık kurumlarına verilmesini de kayıt altına alıyor.
Bu konuda görevli kesimleri belirlerken, idareciler, hükümetler, parlamento ve idari kadrolar yanı sıra sağlık profesyonellerinin taahhütleri ve sorumluluklarının gerektiğinin altını özellikle çiziyor.
"Yok" olsa da hep "var"
Avrupa Anayasası'nın ilk unsuru olan "Temel Haklar Ana Sözleşmesi"nde yer alan "haklar"ın vatandaşlığın üzerinde olduğunu, ve kişilere aynı şekilde bağlandığını vurgulayan statü, bu haklar "Ulusal kanunlar" ile korunmasa ya da sağlamasa bile geçerli ve mevcut olduğunu öncelikle ve önemle kayıt altına alıyor.
Temel Haklar Ana Sözleşmesi'nin 35. maddesinin "sağlığı koruma hakkını" ortaya koyduğunu, bunun "koruyucu sağlık tedavisi hakkı ve ulusal kanun ve uygulamalar tarafından oluşan şartlar kapsamında tedaviden yararlanma hakkı"nı da kapsadığını vurguluyor.
Hasta Hakları Statüsü 35.maddeye ilaveten Temel Haklar Statüsünde dolaylı veya direkt olarak hasta hakları ile ilgili burada tekrarlamaya değer birçok şart ve koşulların bulunduğunu da belirterek bunların da korunma kapsamında olduğunu vurguluyor.
Bunlar arasında;
* insan haysiyetinin dokunulmazlığı (madde 1)
* yaşama hakkı (madde 2),
* doğruluk hakkı (madde 3),
* güvenlik hakkı (madde 6),
* kişisel verilen korunma hakkı (madde 8),
* ayrım gözetilmemesi hakkı (madde 21),
* kültürel , dini, ve dil farklılığı hakkı (madde 22),
* çocuk hakları (madde 31),
* yaşlı hakları (madde 25),
* eşit ve adil çalışma şartları hakkı (madde 31),
* sosyal güvenlik ve sosyal yardım hakkı (madde 34),
* çevresel korunma hakkı (madde 37),
* tüketici koruma hakkı (madde 38),
* taşınma ve ikamet özgürlüğü (madde 45) gibi hasta haklarıyla bağlantılı olabilecek temel haklar var.
Önceki belgeleri kabul ediyor
Hasta Hakları Statüsü, AB Anayasası'nın bu temel hükümleri yanında;
* 1994'de Amsterdam da onaylanan "Avrupa'daki Hasta Haklarının Geliştirilmesi"; * 1996'da onaylanan "Sağlık Reformu üzerine Ljubljana Statüsü";
* 1997 yılında uygun bulunan "21. Yüzyılda Sağlığın Geliştirilmesi konusunda Jakarta Tebliği";
* 1997 tarihli "Avrupa Bioetik Konvansiyonu";
* 2000 tarihli "sağlık tedavisi şartlarını etkileyen karar verme sürecine vatandaş ve hasta katılımına yönelik kurumların geliştirilmesi" ile ilgili 5 No'lu Tavsiye Kararı gibi belgelere atıf yapılarak düzenlenmiş.
14 Temel hak
Statü'de "sağlık hizmetlerinin şu anki geçici durumuna uygun somut, uygulanabilir ve düzgün hale getirmeyi amaçlayarak" somut olarak 14 temel hasta hak da açık biçimde sıralanmış. Bu hakların ayrıntılarını daha sonraki yazılarımızda tartışmak üzere yalnız başlıklarını sıralayalım:
1. Koruyucu Tedbirlerin Alınması Hakkı,
2. Hizmetten Yararlanma Hakkı,
3. Bilgilenme Hakkı,
4. Rıza (onay/onam) Hakkı,
5. Hekimi ve Tedaviyi Özgürce Seçim Hakkı,
6. Gizlilik (mahremiyet) Hakkı,
7. Hastaların Zamanına Saygı Hakkı,
8. Nitelikli Hizmet Hakkı,
9. Güvenlik Hakkı,
10. Yeniliklere Ulaşabilme ve Yararlanabilme Hakkı,
11. Gereksiz ağrı/acı ve Sıkıntıdan Sakınma/Kurtulma Hakkı,
12. Kişisel Tedavi Hakkı,
13. Şikayet Etme (Başvuru) Hakkı,
14. Tazminat İsteme ve Alma Hakkı,
Vatandaş yerine "birey"
Statü'de bu haklar sıralandıktan sonra, öne sürülen hakların "AB vatandaşları" yerine bu sınırlar içinde hizmet gereksiniminde olan tüm "birey"ler için geçerli olduğu kayıt ve garanti altına alınıyor. Hasta hakları uygulamasının geliştirilip gerçekleştirilmesi için de hastalar, tüketiciler, avukatlar, bu konularda danışmanlık yapan ve tavsiyelerde bulunanlar, ilgili yardım ve dayanışma grupları, gönüllü kurumlar ve örgütlenmeler gibi organize grupların hem sorumlu, hem de hak ve ödev sahibi oldukları özellikle vurgulanıyor.
Bu haklar, Temel Haklar Ana Sözleşmesinde Madde 12 Bölüm 1'de yer alan "yurttaş birlikleri-sivil birlikler"le ilgili haklara bağlanıyor ve bunlar açımlanarak, ilişkiler kuruluyor ve savunulmasının kolaylaştırılması hedefleniyor.
Bu çerçevede statünün uygulamasında temel alınacak ilke ve tutumlar da şöyle açımlıyor:
* Gündemin belirlenmesi için ikili görüşme ilkesi, yani başka bir deyişle, gündemin tanımlanmasında vatandaşlar ve kurumlar arası bilgi alış verişi, * Politikaların belirlenmesi ve karara bağlanmasına ilişkin müzakere ilkesi doğrultusunda, vatandaşların ve örgütlerinin önerilerinin kurumlar tarafından dinlenmesi yükümlülüğü, bu önerileri yorumlama, olumlu-olumsuz tepki belirtme, her hangi bir karar almadan istişare etmek, alınan kararlar vatandaşların düşüncelerinden farklı ise kararların doğruluğunu onlara anlatma,
* Tüm vatandaşlar, kurumlar ve diğer özel veya tüzel kişilerin sorumlu olduğu ve eşit itibara sahip olmaları nedeniyle uygulama ve yürütme faaliyetlerinde ortaklık ilkesi,
* Sivil örgütlerin faaliyetlerinin, kamu politikalarını değerlendirme aracı olarak nitelendirilmesi gerektiği anlamına gelen ortak değerlendirme ilkesi,
Hasta hakları Ana Sözleşmesinin uygulaması ve yaygınlaşması için de;
* Ana sözleşme ve içeriği konusunda her düzeyde "Bilgi ve Eğitim" yapılması,
* değişik grup ve vatandaş örgütleriyle, hizmeti verenlerin ve onların örgütlerinin "destek ve katılımının" sağlanması;
* uygun araçlar kullanılarak bağımsız kurumlar, medya ve sivil örgütleri tarafından Avrupa'daki hasta haklarının durumunun "kontrol edilmesi ve izlenmesi";
* ihlal edilen hakların geri alınması veya ihlalin önlenmesi için çeşitli "koruma" etkinliklerinin gerçekleştirilmesi, gerekirse bunun için özel
mekanizmalar oluşturulması;
* hasta haklarının korunmasında politika ve programların uygulanması amacıyla konu ile ilgili kişiler ve özellikle hükümet yetkilileri, sağlık ile ilgili kamu ve özel şirketler yanı sıra, mesleki birlikler ve işçi sendikalar arasında sözleşmenin içeriği konusunda "diyalog kurulması" öneriliyor.
Yine uygulamanın etkin bir şekilde gerçekleşebilmesi için de sağlıkla ilgili gerekli harcamaların düzeyini belirleyen bir "bütçe kotası" belirlenmesi ve bundan sapmaların izlenmesi, ayrıca Temel Haklara ilişkin Avrupa Birliği Ana Sözleşmesinin ışığında statü de yer alan hakların ulusal mevzuatlara tam olarak veya kısmen dahil edilmesi gerektiği kayıt ve şart altına alınıyor.
Böylelikle AB'ye uyum çerçevesinde yukarıda tanımlanan hakların uygulamada varolmasını sağlayacak üç temel unsur;
* Bütçe,
* Kuralların belirlenmesi
* Uygulamanın gerçekleştirilmesi, özellikle de sivil örgütlenmelerin etki ve katkısına ilişkin temel bir çerçeve oluşturulmuş bulunuyor.
Ülkemizde yürürlükte olan Hasta Hakları Yönetmeliği ile son dönemde uygulanan çeşitli "proje"lerin de gözden geçirilip, yeniden düzenlenmesini gerekli kılacak bu kuralların, gerçekten uygulanabilmesi için "gerçekten sivil ve gönüllü" hak arama örgütlerinin gelişmesi ve yaygınlaşması gerekiyor. (MS)