Prof. Dr. Ayşe Erzan Prof. Dr. Levent Köker ve gazeteci Mehveş Evin Özgür Hukukçular Derneği'nin (ÖHD) düzenlediği "92. yılında Cumhuriyet ve Demokrasi" panelinde konuyu ele aldı.
İstanbul Tabip Odası’nda gerçekleşen ve açılış konuşmasını HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yaptığı panelin moderatörlü Prof. Dr. Gençay Gürsoy'du.
Gürsoy, Cumhuriyetin bugün vardığı noktayı tek cümle ile “Eşkıyanın bu akşam ne yapacağı belli değil” diye tanımladı.
“1966’da Demirel iktidarı döneminde İçişleri Bakanı Faruk Sükan Meclis’te gece yarısı tüm milletvekillerinin odalarını polis zoruyla açtırarak arama yaptırdı. Ertesi gün İsmet İnönü bu cümleyi kullanmıştı. Böyle bir ülkede yaşıyoruz.”
Köker, cumhuriyetin kavramının ortaya çıkışını anlattı. Evin, cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne basına yönelik baskılar hakkında konuştu. Erzan ise katılımcı demokrasinin önemine değindi.
TIKLAYIN: DEMİRTAŞ: KUTUPLAŞTIRMALARI BERTARAF ETMELİYİZ
Köker: Cumhuriyetin özü tahakküme hayırdır
Köker, cumhuriyet kavramının ortaya çıkışına değinirken cumhuriyetin devlet başkanının seçimle başa gelmesinden ibaret olmadığını söyledi; “Cumhuriyetin özü tahakküme hayırdır.”
“Cumhuriyetin bir kez ortaya çıkması demokratikleşmesi de kaçınılmaz oluyor. Türkiye cumhuriyet olarak tarih sahnesine başladığında demokratik olmayan biçimde başladı. Zaman içinde 1923’e göre daha demokratik durumda yaşıyoruz ama öylesine dibe vurmuş vaziyetteyiz ki adeta o müktesebatı sıfırlamış gibi düşünüyoruz. Bir musibet bin nasihatten evladır. Kötülükten iyilik çıkartma noktasında bir potansiyel var.”
“Cumhuriyetle birlikte tarih sahnesine çıkan tüm devletlerde siyasi rejimin ana hatları kuvvetler ayrılığı şeklinde ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet, bir kişinin despotizminden çekindiği kadar, çoğunluğun desteğini alan bir kişinin despotizminden de korkar.
“ABD’yi kuranlar başkanlık sistemini yaratırken engelleme istedikleri en önemli şey çoğunluğun desteğini alan tiranın başa gelmesiydi. Bunun için kuvvetler ayrılığı sistemi oluşturmuşlardı. Buna başkanlık sistemi diyoruz. AKP’nin 2012 Kasım’ında anayasa uzlaşma komisyonuna sunduğu başkanlık sistemi önerisinde başkana yasama yetkisi talep ediyorlar. Böyle bir sistemin adı başkanlık sitemi değil.”
Mehveş Evin: Türkiye'de basın hiç özgür olmadı
Türkiye’de basının hiçbir zaman özgür olmadığını belirten Evin, cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze basına dönük baskılara değindi.
“Bugün gazetelerden birinde cumhuriyet bayramı dolayısıyla Atatürk’ün 1923’te dediği ‘Matbuat hiçbir şekilde tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz sözü vardı. Bunu demiş ama 1925’teki kabul edilen Takriri Sükun kanunu her türlü muhalif faaliyeti hükümetin yasaklanması yetkisini veriyordu. 1931’de matbuat kanunu çıkınca doğrudan gazetelerin kapatılması gazetecilerin istiklal mahkemelerinde yargılanması gibi hadiseler yaşanmış.
“Menderes geldiğinde ‘basına baskı kabul edilemez’ diyor. Birkaç yılda bunlar değişiyor ve ciddi bir baskı ortamı yaşanıyor basın özgürlüğü açısından.
“Her askeri darbe basın özgürlüğü içinde ciddi sorunları beraberinde getirdi. 90’lar, Güneydoğuda en şiddetli hak ihlali olduğu basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı yıllar. Kesin olmayan verilere göre 1990’larda 40 gazeteci öldürülmüş. Sadece 92’de 14 öldürülen gazeteciden 13’ü Kürt.”
“Bir fotoğrafla bugünün basın özgürlüğü nedir diye gösterecek olursam DİHA muhabiri Serhat Yücel’in 3 Ekim’de Silvan’da özel harekatçının silah çektiği fotoğrafı gösterirdim.”
Erzan: Şiddetin varolduğu yerde demokrasiden sözedilemez
Ayşe Erzan demokrasi ve katılımın neredeyse eş anlamlı olduğunu anlatırken katılım için güven ortamının önemine değindi.
“ İnsanların kendilerini tehdit altında hissetmemeleri, özgür olmaları gerekir. Bu güven ve özgürlük ortamının oluşabilmesi için ortamın şiddetten uzak olması lazım. İnsanların keyfi ya da olmayan şiddet görme tehdidinden uzak olmaları gerekiyor.
“Türkiye’de devlet sık sık kendi halkına karşı şiddet uyguluyor. Türkiye’de bu alabildiğine şiddetin olmadığı dönemler çok az.
“Devlet şiddeti sadece silahla değil, aynı zamanda kültürel alanda kendini gösterdi. Şiddet tehdidinin olduğu yerde demokrasiden söz edilemez. Savaş ve şiddet insan türünün özelliği, her zaman Var olmuştur deniyor. Bunun böyle olmadığını çocuklarımıza öğretmek zorundayız.” (BK)