AB Sivil Toplum Destek Programı kapsamında Despertar İzmir Pojesi - Cemaat Vakıflar Zivesi İzmir'de devam ediyor.
İzmir Musevi Cemaati Vakfı ev sahipliğinde düzenlenen ve Yahudi, Rum, Ermeni ve Süryani cemaatleri temsilcilerinin katıldığı programda bugün "Vakıflarda Kadınların Rolleri" başlıklı panel kadınalrın katılımıyla yapıldı.
Cemaat Vakıfları Temsilci Ofisi Genel Koordinatörü Muteber Yılmazcan Simonetti'nin moderatörlüğündeki programda konuşmacılar;
Kalfayan Okulu Kurucu Temsilcisi Tamar Karasu, Surp Agop Hastanesi Yöneticisi Jani Dülger Ağazaryan, Hasköy Türk Karaim Musevi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi İdil Karayeğen, İstanbul Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Semra Abacı, Türk Yahudi Toplumu Genel Koordinatörü Deniz Saporta idi.
"Liyakat önemli"
Tamar Karasu, "Cemaat işlerine girmem annem babamla birlikte oldu. Onlar da çok aktifti" dedi.
"Kendi mezun olduğum okulun derneğinin gençlik kollarıyla girdim. Sandalye taşıyarak geldik biz buralara.
Ermeni cemaatinde kadınlar hep vardı. Kalfayan Okulu da bir kadın tarafından kuruldu. Kadın tarafından kurulmuş tek Ermeni Vakfı. Çok genç yaşta bir rahibe olan Kalfayan salgında yetim kalmış kız çocuklarını yanına alarak başladı bu işe. 157 yılı tamamladı. Halen kız çocukları özelinde oğlan çocuklarına da eğitim veriliyor.
"Protokolde daha çok erkeklerin yeri var. Kadının görüntüsü var ama sesi maalsef yok. Bunun Ermeni kültürünün yapısından değil de bu toplumun yapısından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Bence liyakat çok daha önemli. Bir kadın işini iyi yapıyorsa o koltuğun sahibi olmalı ama kadın olduğu için değil."
"Genç kadınların teşvik edilmesi lazım"
Ağazaryan ise, "9 senedir yapılamayan seçimlerin bu yıl yapılabilmesi halinde erkek egemenliğini kırarak kadınların da görev almasını bekliyoruz vakıf yönetimlerinde. Kadınların da ikna edilmesi lazım. Kadınların çok daha aktif roller üstleneceklerini umuyorum. Genç kadınlarımızın teşvik edilmesi vakıflarımızın geleceği için önemli olacaktır" dedi.
"Kadın tarihçiler Karaizm'i ayakta tutmalı"
İdil Karayeğen de şöyle konuştu:
"2012 yılında son seçimlerde gönüllü olarak aday olup seçildim. Babam da 70'li yıllarda cemaat başkanlığı yaptı. Bir mezarlık bir de ibadethanemiz var. Sürekli açamıyoruz ibadethanelerimizi. Bayramlarda açıyoruz.
Ben bir kadın olarak Karaizmin tanıtılması konusunda yönetim kuruluna girmeyi arzu ettim. Bundan sonra seçimleri başarabilirsek başka kadınlar da yönetim kuruluna girecektir. Bundan sonra da kadın yöneticileri teşvik edeceğiz. Tarih çalışmaları yapan kadınlar var, bundan sonra da onlardan Karaizm'i ayakta tutmalarını isteyeceğiz."
1988 yılından bugüne alt kademelerden yönetim kuruluna kadar gelen Semra Abacı da vakıfların her biriminde kadınların görev alması gerektiğini söyledi.
Yahudi vakıflarında kadın başkan yok
Deniz Saporta da hiçbir Yahudi cemaatinde kadın başkan yer almadığını ancak kadınların da yönetimlerde yer aldığını söyledi.
"Ben Türk Yahudi toplumunun çatı gibi temsil ediyorum aslında. Doğrusu şu ki, başkanlarımız hep erkek ve erkeklerle bir arada çalışıyorum. Ama porfesyonel yöneticilerimizin çoğu kadın. Vakıflarımızın hepsi sinagog vakıfları olarak adlandırılıyor. Onların başkanları da erkek. Ama temel kurumlarımızın yöneticileri hep kadın. Başkanlar erkek, ama boyun dönmezse o baş da dönmez. Hahambaşığı erkek ama ben kadın olarak yöneticiyim mesela. Erkekler kağıtta görünüyor ama kadın sayısı fazla."
(AÖ)