10 Ağustos günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandıkların yüzde 99,83'ü açıldı. Geçerli oyların yüzde 51.8'ini alan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı oldu. Çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38,44 alırken HDP adayı Selahatin Demirtaş yüzde 9,76'ya ulaştı.
Sosyalist partilerden seçim sonuçlarını değerlendirmelerini istedik. İşte değerlendirmeler:
DSİP: Milliyetçi cephe yenildi
Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP): "Bu sonuç, barış sürecinin ve bu sürecin gerçek sahibi olanların adayı Selahattin Demirtaş'ın zaferidir. Öte yandan bu sonuç, bir dizi milliyetçi, ulusalcı ve faşist partinin ortak adayı İhsanoğlu'nun açık başarısızlığıyla, onu destekleyen partilerin 2014 yerel seçimlerinde aldıkları 20.6 milyon oyun 5 milyon azalmasıyla birlikte düşünüldüğünde, milliyetçi cephenin açık yenilgisi, hatta çöküşü anlamına gelmektedir.
"Erdoğan ise ilk turda cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan oy oranını yakaladı ama % 51.7 oranında aldığı oy, başkanlık hevesine yolu açan, istediği gibi at koşturmasına imkan tanıyan bir oran değil.
"Milliyetçi cephe yalnızca çatı adayının çöküşüyle değil, aldığı her oy ırkçılığa vurulan bir darbe olan Selahattin Demirtaş'ın yükselişiyle de büyük bir darbe yedi.
"Yıllardır kapatıldığı dört duvar arasında barış için, akan kanın durması için, savaş alanlarında gençlerin ölmesini engellemek ve Kürt sorununun çözümünde demokratik adımların atılmasını sağlamak için mücadele eden Abdullah Öcalan, artık müzakere sürecinde çok daha güçlü. Seçim sürecinde kazanan, aynı zamanda barış için mücadele eden Abdullah Öcalan olmuştur.
"Bugün her kimlikten ve inançtan 4 milyon genci, kadını, emekçiyi, işsizi, LBGTİ bireyi seçim sandığında buluşturan kampanyayı, 2015 genel seçimlerine taşımak için örgütlenmek zorundayız.
"Örgütlenmek zorundayız çünkü Ermeni soykırımıyla hesaplaşmak, çevre katliamını engellemek, çözüm sürecinin Kürt halkının lehine ilerlemesini sağlamak, iş cinayetlerini, kadın cinayetlerini durdurmak, hırsızlığı, yolsuzluğu yargılamak, ırkçılığı ve milliyetçiliği daha da geriletmek için kaybedecek tek bir saniyemiz bile yok."
EMEP: Boykot Kararı Erdoğan'ın kazanmasını kolaylaştırdı
Emek Partisi (EMEP): AKP ve çevresi tarafından bu seçimlerden alınan sonucu bir başarı olarak göstererek AKP'yi ülkenin kaçınılmaz seçeneği olarak sunmaya çalışıyor. Bu seçimde CHP seçmeninin küskünlükle veya partisinin kararını protesto etmek için sandığa gitmemesi ya da bazı kesimlerin boykot tutumunun etkisiyle Cumhurbaşkanlığı için kritik düzeyde de olsa yeterli oy oranını yakalayan Erdoğan için bu seçim sonucunun mutlak bir başarı olduğu söylenemez. Kimi solcu kesimlerin boykot ve tutumsuzluk kararı, bu seçimlerde Erdoğan'ın CB olmasını kolaylaştırmıştır.
CHP-MHP ve etrafında oluşan siyasi cephenin seçeneği olarak ortaya çıkan ve aslında Erdoğan ile aynı ideolojik zeminden gelen İhsanoğlu'nun aday gösterilmesinin, hem halkın beklentilerine cevap vermediği hem de "Erdoğan'a karşı ne olursa olsun birleşme" taktiğinin siyasette bir karşılığı olmadığı, formülün tutmadığı görülmüştür.
Kuşkusuz, bu seçimde, esas olarak, partimizin de içerisinde yer aldığı demokrasi ve barış güçlerinin adayı HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş ise bu güçlerin yerel seçimlerde aldığı oyu neredeyse ikiye katlayarak büyük bir başarı elde etmiştir. Bugün emek alanında yaşanan sorunlar ile inkar edilen, asimile edilen, görmezden gelinen, ezilen tüm kimliklerin ve toplumsal kesimlerin sorunları iç içe geçmiş durumdadır ve Demirtaş'ın oy oranı, halkın sorunlarına doğru ve açık bir yanıt veren partinin ya da adayın şansının büyük olduğunu göstererek siyaset sahnesinde yer alan bütün partilere de bir ders vermiştir.
ESP: HDP güçlendi
Ezilenlerin Sosyalist Partisi: "Alınan oylar barışa ve kardeşliğe verilen oylardır. Tayyip Erdoğan ve Ekmeleddin İhsanoğlu'nun eski ve yeni statükoyu temsil eden adaylar olarak, bu seçimin karşıdaki tek cephesini oluşturdular. AKP tarafından kurulmaya çalışılan tek adam diktasının, başkanlık sisteminin bir adımı olarak Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı başta AKP medyası olmak üzere tüm burjuva medya tarafından müjde olarak verildi. Kurulmaya çalışılan bu diktatörlüğün karşısında halklarımızın mücadele edecekleri umut veren bir mevzisi olarak HDP güçlü bir biçimde belirmiştir.
"Türkiye'de yaratılan kutuplaşma siyaseti ve eski yeni statükocu güçler arasındaki çekişme halklarımızın gerçek alternatife olan ihtiyacını da gözler önüne sermiştir. Halklarımız, Sayın Selahattin Demirtaş özgülünde HDP'ye ve onun ilkelerine güven duyduğunu ifade etmiştir."
HTKP: Gericilik yarışı bitti, meşruiyet krizi sürüyor
Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP): "Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında AKP rejiminin meşruiyet krizi sürüyor. AKP'ye dönük tepkinin teslim alınamadığı bir kez daha ortaya çıkarken, şimdi bu tepkinin örgütlenmesi ve yeni bir cumhuriyet için mücadeleyi yükseltme zamanı.
"Seçimde ortaya çıkan sonuç, AKP öncülüğünde kurulmaya çalışılan gerici rejimin meşruiyet sorunu yaşadığını bir kez daha göstermiştir. Halkın en az yarısının ikna olmadığı bu rejimin, istikrara kavuşması mümkün görünmemektedir. Gezi eylemleriyle başlayan Haziran Direnişi'nin açıkça gösterdiği gibi, halkın büyük bir bölümünün ikna olmadığı 2. Cumhuriyet rejimi, kalıcı bir düzen tesis edememiştir. Bu tablo bu seçimde de değişmemiştir.
"Seçimde; boykot, sandığa gitmeme ya da bilinçli bir tercihin ürünü olan geçersiz oylarla kendini ortaya koyan tepki önemlidir. Yaklaşık 15 milyon yurttaşımız sandığa gitmemiş, 750 bin yurttaşımız geçersiz oy kullanmıştır. Seçime katılım üzerinden yüzde 52, seçmen sayısı üzerinden ise yüzde 37'ye denk düşen bir oy oranı; hırsızlığı, zorbalığı ve emek düşmanlığı tescilli bir kişinin suçlarının üzerini örtmeye yetmeyecek, cumhurbaşkanlığı için gerekli meşruiyeti sağlamayacaktır. İktidar ve devlet olanaklarının tamamını kullanan Recep Tayyip Erdoğan'a halkın yüzde 60'ından fazlası onay vermemiştir. 2. Cumhuriyet rejimi bu zemin üzerinden yol alamaz!
"HDP'nin adayı olan Selahattin Demirtaş, seçimde önemli bir çıkış yapmıştır. Bu çıkışın hangi yönde ilerleyeceği, AKP rejiminin ülke içindeki ve bölgedeki politikalarına karşı köklü bir mücadele sergilenip sergilenmeyeceğiyle ilgilidir. Sosyalistler açısından Türkiyeli bir siyaset, Türkiye'nin gerici, işbirlikçi, özgürlük ve emek düşmanı bir rejime mahkum olmadığı haykırıldığı derecede değer taşır.
"Ülkemizin ve halkımızın bir başkana değil, yeni bir cumhuriyete ihtiyacı var. Bu ülkenin bereketli toprakları, yeni bir cumhuriyeti yaratacak birikime fazlasıyla sahiptir."
ÖDP: Demirtaş tüm muhalefeti kapsasaydı...
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP): "Erdoğan, adaletsiz ve eşitsiz olmayan bir seçim sonucunda Cumhurbaşkanı oldu. Devletin tüm imkanları seferber edildi. Ele geçirilmiş medyanın ve yandaş anket şirketlerinin manipülasyonları ekranları doldurdu. Erdoğan, her ağzını açtığında etnik, mezhepsel ve cinsiyetçi ayrımcılıkla halkı tehdit etti. Erdoğan bütün bunlara rağmen ancak sınırda ve azınlık oylarıyla seçilebildi. Halkın çoğunluğu Erdoğan'a HAYIR dedi.
"Bu sonuçla Erdoğan Cumhurbaşkanı olsa da işi hiç de kolay olmayacaktır. Ülkemizin geleceğini tümüyle teslim almaya yönelen politikalarına karşı önemli bir itirazın olduğu bu seçimde de görülmüştür.
"Öte yandan CB seçim sonuçları AKP'yi onun benzeri bir çizgide önleyebileceğini düşünen sağa açılma stratejisinin de iflasını ortaya koymuştur. Bu sonuçlar kriz içerisinde ilerleyen mevcut durumu değiştirmemiştir. Ancak, değişmesi gereken bir durumu açık biçimde ortaya koymuştur. Birleşik bir direniş seçeneğinin yaratılması seçim sonuçlarının da önümüze koyduğu en acil görevdir.
"Selahattin Demirtaş'ın başarısı bu anlamda bir işaret olarak okunabilir. Türkiye'nin bütününe seslenebildiği oranda etki alanını genişleten Selahattin Demirtaş'ın adaylığı tüm muhalefet dinamiklerini de kapsayan daha geniş tabanlı bir ortaklık olarak gelişebilseydi kazanılan başarının çok daha ötesine geçilebileceği görülmüştür."
SDP: Erdoğan'ın başkanlık hedefi zora girdi
Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP): "Demirtaş seçimin tartışmasız esas kazananıdır. Oylarımız Türkiye ve Küdistan'da ortalama yüzde 50 oranında arttı ve temsil ettiğimiz ilkeler halk tarafından hüsnü kabul gördü.
"Erdoğan geçen yerel seçimde aldığı oya denk bir oy elde etti. İttifak adayı İhsanoğlu ise ittifak güçlerinin oy toplamına dahi erişemedi. Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmış olmasının temel sebebi ittifak güçlerinin basiretsizliğidir.
"HDP projesi batıda da güçlü destek gördü. Seçimlerde siyasi demokrasi mücadelesi ekseninde kurulan dil ve propaganda yöntemi, var olan pek çok imkansızlığa rağmen elde ettiğimiz başarının önemli sebebidir. Solun HDP'yi marjinalleştireceğine dair iddialar anlamını yitirdi.
"Seçimlere ön gelen günlerde bizatihi HDP'nin seçime girmesini bile Erdoğan'a destek olmakla özdeş tutan, hatta ikinci turda HDP'nin Erdoğan'ı destekleyeceğini iddia eden, bir uçta CHP'nin bir uçta sol bazı yapıların yer aldığı koalisyon iddialarıyla birlikte çöktü.
"Bu koalisyon seçime gitmeyerek ya da adaylarına oy vermeyerek ilk turda Erdoğan'ı koltuğa taşıdı.Chp'nin sağa açılma politikaları da çökerken, Kürt hareketinin sosyalist solla ittifak politikaları destek gördü. Erdoğan'ın 2015 sonrası başkanlık hedefi zora girmiş, koalisyon hüsrana uğramış durumda. HDP ise güçlenerek ve iddialarıyla yola devam ediyor."
SYKP: AKP gerçekliğine göz yuman kaybetmeye yazgılı
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP): Uzun süredir Türkiye’nin demokratikleşmesinin biricik yolunun Kürtlerin özgürlük ve eşitlik mücadelesiyle, işçilerin, Alevilerin, demokrat Müslümanların, kadınların, LGBTİ’lerin, gençlerin özgürlük ve eşitlik mücadelesinin asgari demokrasi programı etrafında birleşmesi olduğunu savunuyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına ilişkin yapacağımız ilk tespit seçimin asıl kazananın Demirtaş’ın adaylığında HDK/HDP’nin bu çizgi olduğudur.
İkinci tespit ise Erdoğan reel anlamdaki oy kaybına rağmen halen kitlelerden ciddi bir destek almakta, arkasındaki güçleri konsolide edebilmektedir. Bu gerçekliğe gözünü yuman, yokmuş gibi davranan, küçümseyen tüm yaklaşımlar kaybetmeye yazgılıdır.
Seçimin üçüncü sonucu ise tam bir zavallılık hikayesidir. Erdoğan’a karşı birleşen Cemaat, MHP ve CHP’nin uğradığı hezimettir. Bu ülkenin özgürlükçü ve demokratik güçlerine yanaşmak yerine faşist ve gerici güçlerine yanaşan CHP’yi derin hesaplaşmalar bekliyor şimdi. Buradaki gerçek demokratlar artık CHP’den kurtulmalı ve umudun adresinde kendilerine benzerlerle birlikte yürümelidir. Bu göze alınmadığı sürece sürünmeye ve sürüncemeye mahkumiyet kaderleri olacaktır. MHP ise tabanını AKP’ye kaptırmanın telaşıyla kadir-i mutlağı beklemeden Bahçeli’den kurtulmanın yolunu arayabilir.
Bu tablo genel seçimlerle birlikte düşünüldüğünde, Türkiye sosyalistlerine, feministlerine, yurtseverlerine ve demokratlarına inanılmaz fırsatlar sunmakta ve sorumluluklar yüklemekte. Ya hep beraber bu fırsatları değerlendirip sorumluluklarımızı yerine getiririz ya da tarih hepimizden hesap sorar.
SYKP olarak bu imkanı emekçi ve ezilen halklarımız lehine sonuna kadar değerlendirmek için elimizden geleni yapacağız. Tüm demokrasi güçlerini de bölgedeki ve ülkedeki gelişmelerle birlikte pozisyonlarını gözden geçirmeye ve ortak mücadeleyi güçlendirecek bir konumlanışa yönelmeye davet ediyoruz.
TKP 1920: Sahte seçim meşruiyet sağlamaz
Türkiye Komünist Partisi 1920 (TKP 1920): AKP'nin sahte seçimini gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin baş temsilcisinin “kazanması” sadece “malumun ilamı”dır. Her türlü baskının ve seçim hilesinin uygulandığı; hukukun işlemediği; adaletin rafa kaldırıldığı; işçi ve emekçi halkın, sade yurttaşların iradesini yansıtan bir adayın seçime bile giremediği oligarşik bir oylamadan zaten başka bir sonuç çıkamazdı.
AKP'nin gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimi, dünya dolar milyarderleri şebekesinin gezegenimizi 1917 öncesine döndürme, yeryüzünü sosyalist devrimlerin ve ulusal kurtuluş devrimlerinin birikimlerinden arındırma projesinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Gün, emperyalizme ve uzantılarına karşı ülkemizdeki ve bölgemizdeki bütün sosyalist, devrimci, demokrat, ilerici ve yurtsever güçlerin birleşip mücadele etmesi günüdür.
YSGP: Demirtaş'ın alternatif siyaset dili başarıya ulaştı
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP): Bir yıldır farklı sosyal kesimler arasında giderek arttırılan gerilim siyasetine en güzel cevabı bu seçim sonucu verdi.
İlk olarak ana akım siyasette şekillenen yeni ve eski statüko savunucuları karşısında Demirtaş'ın yeni yaşam çağrısı toplumda geniş bir karşılık buldu. %9.8 oy oranını yakalayan Demirtaş'ın toplumu tüm farklılıkları ile kapsayan, demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir alternatif siyaset dilinin başarıya ulaştığını gösteriyor. Özellikle Batı'da yerel seçimlere göre %50 ve kimi yerlerde %100'e yaklaşan oy oranı artışı, 40 yıllık Kürt kimliği mücadelesinin devlet dili ile değil toplumsal barış ve demokratikleşme ile çözüme ulaşabileceğinin bir göstergedir.
İkinci olarak ana akım siyaset alanına dair toplumun verdiği mesajı, son 12 yılın en düşün katılım oranı olan %73,74, çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun %38 oranında kalan oyu ve Erdoğan'ın bu düşük seçime katılım oranı ile %51,8 oy oranında kalması üzerinden analiz edilmesi gerekiyor. Bu mesajlar, her iki akımda toplumu kutuplaştırılarak ve düşmanlaştırarak var olma anlayışına karşı yeni bir siyaset alanı ihtiyacının göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Erdoğan'ın tek adam olarak oluşturmak istediği yeni statükoyu, gerek Gezi, gerek 17 Aralık süreci ile başlayan anti demokratik ve özgürlükleri kısıtlayan uygulamalarını gözden geçirmesi zorunludur. Diğer yandan seçmenler, ne Kürt sorunun demokratik çözümü ne de demokratik bir Türkiye'yi sağlayacak yeni açılımları ve vizyonu tercih etmeyen, kutuplaşma siyasetinin bir tarafı olarak oylarını konsolide etmek isteyen ana muhalefete de bir ders vermiştir.
Seçim sonuçlarını ekolojiyi, kadını, emeği, barışı, özgürlükleri ve çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi merkeze alan yeni bir siyaset alanını ve muhalefet odağı için bir çağrı olarak görüyoruz. (YY-NV-ÇT-EA-EKN)