İstanbul’da Sarıyer’e bağlı Kısırkaya köyünde açılacak binlerce kapasiteli hayvan barınağıyla ilgili hayvan hakları aktivistlerinin tepkileri ve barınağı inşa eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin açıklamaları sürüyor.
İstanbul Kent Savunması, Kuzey Ormanları Savunması, Sarıyer Kent Dayanışması, Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri ve Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nin çağrısıyla yarın (31 Ocak) saat 12.00’da Kısırkaya’da bir eylem düzenlenecek.
Eylem öncesinde Kısırkaya barınağı meselesini Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Burak Özgüner’e sorduk.
“Barınak denilince toplumun belleğine ‘beş yıldızlı otel’ algısı yerleşmiş durumda. Ancak özellikle devlet barınaklarını ziyaret edildiğinde buraların çoğunun, en temel yaşamsal ihtiyacın dahi karşılanmadığı yerler olduğunu gözlemlemek mümkün” diyen Özgüner, Kısırkaya barınağına yönelik tepkileri 9 soruda anlattı.
“Sokak hayvanı”nı nasıl tanımlarız?
Sokakta doğup büyüyen ve türlü sebeplerden hayatını kaybeden ya da insanlarca evlerden sokağa terk edilen, hayatları çoğunlukla bir gün ile en fazla 10 yıl arasında son bulan kent hayvanlarıdır.
Neden sokak hayvanlarının kentte yaşamalarını istiyorsunuz?
Çünkü sokak hayvanları yüzyıllardır sokakları insanlarla paylaşıyor ve Türkiye coğrafyası için bu, adeta eşyanın tabiatı durumunda...
Şehirden uzaklaştırılmaları neden yanlış buluyorsunuz?
Bu hayvanların kent sokaklarından tecrit edilmesi ya da yaşamalarına kolaylık sağlayan insan yerleşimlerinin dışına zorunlu göçe tâbi tutulmaları onları öldürmekle eşdeğer bir eylem.
Devletin sokak hayvanları için ne yapması doğru olurdu?
Yıllardan beri takip ettiğimiz ve son bulması için hayvan hakları ihlâllerinin birçoğunun müsebbibi ya da ortağı maalesef devlet. Yıllardır verdiğimiz hak mücadelesi bize öğretti ki sokak hayvanları için devlet iyi bir şey yapmıyor, yapamıyor. Devlet barınaklarının hâli içler acısı. Deneyimlerimiz bu sonuca varmamızı sağladı.
Mahallî ölçekte, devlet, sokak hayvanlarının sorunlarını çözmeye çalışan gönüllü ve STK'lara arazi tahsisinde bulunmalı ve buraların yönetimine kesinlikle karışmamalı. Ancak bu mahallî sığınaklarda yaşatılmaya çalışılan hayvanların yaşamsal ihtiyaçlarına destek olmalıdır.
Hayvanların, yasalar nezdinde "mal" statüsünden çıkartılıp "hisli canlılar" olduğu ve onlara karşı işlenen her türlü suçun insanlardaki gibi yargılanması eşitlik ilkesi gereği sağlanmalıdır. Çünkü çekilen acı da korku da yaşanan travma da tamamen aynı, acılar arasında hiyerarşik bir sıralama ya da karşılaştırma yapmak istemem ancak hatta hayvanların yaşadıkları düşünüldüğünde onlarınki çok daha travmatik genelde.
Barınak nasıl bir yer olmalı?
Barınaklar ya da sığınaklar, toplumsal şiddetin mağduru haline gelmiş, sokakta ciddi yaşamsal tehlike ve tehdit altında olan kent hayvanlarının yaşatılabileceği, her türlü yaşamsal ihtiyacın karşılandığı ve mağdur durumda olan hayvanın rehabilitif bir sürece tâbi tutularak sosyal yaşama geri döndürülebileceği yerler olmalı. Buralarda çalışan gönüllü ve personelin, hayvana karşı duyarlılığı olmalı ve en azından "sığınak" niteliğinde olması gereken bu tesislerde hayvana şiddetin sıfır olması gerekiyor.
Yönetmeliklere göre barınak kriterleri neler?
Buna dair birçok kriter var. Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın yürürlükteki genelgeleri bu kriterleri çok açık bir şekilde belirtiyor. Ancak Türkiye'deki hiçbir barınak bu kriterlere ve prosedürlere uymuyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın denetçileri ise denetimlerinde hemen hemen her barınağa "mevzuata uygundur" diyor.
Kısırkaya bu kriterlere uyuyor mu?
Kısırkaya henüz açılmadığından, sadece Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği'nin 22. maddesinde belirtilen arazi seçimi kriterlerine göre bu tesisi değerlendirebiliriz.
Kısırkaya'nın arazi seçimi, bu madde geçen neredeyse hiçbir koşulu sağlamıyor. Tesisin denize nazır olması ve söz konusu arazi ve çevresi hakkındaki rant iddiaları düşünüldüğünde, tesis hakkındaki endişelerimiz daha da artıyor.
Burası eskiden mera alanıydı. Doğal alanların yapılaşmaya açılmasının Kısırkaya ve çevresine etkisi ne olacak?
Sadece mera alanı değil, aynı zamanda ikincil derece sit alanı idi. Tesisin hemen yanındaki Kısırkaya Plajı ise geçen sene dozerlerle yıkıldı ve şu anda atıl durumda. Hem mera hem de plaj, köyün ortak kullanımındaydı. Doğal alanlar, şu anda dahi yeterince tahrip edilmiş durumda ve bölgenin ekosistemi tükenmek üzere.
Devlet sokak hayvanlarını toplamaya başlarsa, hayvan hakları savunucuları ne yapabilir?
Devletin bu hamlesi karşısında, yine hukuk yoluna başvurulabilir ancak bugüne dek özellikle yerel yöneticilerin yargılandığı ya da devletin, yöneticileri bu konudaki mevzuata aykırılık veya görev ihmali nedeniyle yargılanmasına izin verdiği tek bir davaya dahi tanık olamadık. (ÇT)