Gazze'ye yardım taşıyan Mavi Marmara adlı gemide dokuz gönüllünün İsrail askerlerince öldürülmesi ve 60 kişinin yaralanmasıyla ilgili iddianame mahkeme tarafından kabul edildi.
İddianame üzerindeki incelemeyi tamamlayan İstanbul 7'inci Ağır Ceza Mahkemesi henüz dava tarihini açıklamadı.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Ekinci'nin hazırladığı 144 sayfalık iddianamede Eski İsrail Genelkurmay Başkanı ve üst düzey dört komutan suçlanıyor.
İddianamede, olayın meydana geldiği 31 Mayıs 2010 tarihinde İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi'nin şüpheli askerleri azmettirdiği ve Furkan Doğan, Ali Heyder Bengi, Cengiz Songür, Cengiz Akyüz, Cevdet Kılıçlar, Fahri Yaldız, Necdet Yıldırım, İbrahim Bilgen ve Çetin Topçuoğlu'nun silahla kasten öldürülmesine sebebiyet verdikleri belirtiliyor.
Şüpheliler hakkında talep edilen ceza "Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek" suçundan dokuz kez ağırlaştırılmış müebbet hapis.
İddianamede şüphelilere silahla yaralama suçuna azmettirmek, yağma suçuna azmettirmek, mala zarar vermeye azmettirmek gibi başka suçlar da isnat ediliyor. Bu suçlar için müşteki sayısı dikkate alınarak istenen ceza ise 18 bin 32'şer yıla kadar hapis.
Olay sonrası bitkisel hayata giren Oğuz Süleyman Söylemez'e yönelik eylemden ötürü ise şüphelilerin 13 ile 20 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları talep ediliyor. Bu cezayı gerektiren suç da yine ''canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürmeye teşebbüs suçuna azmettirmek'' olarak tanımlandı.
İddianamedeki mağdur ve müştekiler arasında ise 490 kişinin isimleri yer alıyor. Bunlar arasında Mavi Marmara'daki basın görevlileri de bulunuyor.
İHH İnsani Yardım Vakfı Yayın Kurulu Üyesi İsmail Arslan'ın bildirdiğine göre, iddianamede "İsrail devleti tarafından gerçekleştirilen eylemlerin meşru müdafaa kavramı çerçevesinde izah edilmeye çalışıldığı belirtildi."
İddianamede Türk Ceza Kanunu açısından meşru müdafaa kavramı irdelenerek şu ifadelere yer verildi:
"Eylem ile karşılaşan kişi, doğal olarak kendisini koruyacaktır. Ancak bu koruma, eylemin büyüklüğü ile orantılı olmalıdır. Elinde bayrak sopası, kaşık, çatal olan birisini saldırıda bulunduğu gerekçesi ile ağır silahlarla veya otomatik tüfeklerle tarayıp öldürmede meşru müdafaadan söz edilemez. Meşru müdafaa için somut olarak bir eylemin var olması ve haksız bulunması, eylemin belli bir yoğunluğa erişmesi, eylemin hukuk düzenine aykırı olması gereklidir. Olayda İsrail askerlerine karşı ağır silahların kullanılmasını gerektirecek müşteki mağdurlar tarafından herhangi bir saldırı olayı vuku bulmamıştır. Müşteki mağdurlarda herhangi bir silah bulunmadığı uluslararası raporlar ve yapılan gemi kontrolleri ile de açıkça tespit edilmiştir. Kullanıldığı belirtilen kaşık, çatal ve beyaz bayrak sopalarına karşı son derece gelişmiş silahların kullanılması meşru müdafaa kavramı çerçevesinde hukuki gerçeğe dayandırılması mümkün." (YY)