Ancak yeterince yer olmadığından Vakıf binasından sürüldüm, oradan oraya atıldıktan sonra kendimi Dereboyu'ndaki evde buldum.
Babamın tavuk kümesi olarak başlattığı, kümesi çok beğenip üstüne güvercinlik yaptırttığı, güvercinliğe bayılıp üstüne bir de kendine çalışma odası çıktırttığı, daha yaşasaydı gökdelen yaptırtacağı üç katlı temelsiz ve kalorifersiz evin güvercinlik katında yaşıyorum.
Aziz Nesin üşümez de
Babam kendi oturduğu yerlere ve kütüphanelere kalorifer yaptırtmamıştı. "Kitaplarla ben üşümeyiz" diye düşünüp kömür parasından tasarruf etmişti. Aziz Nesin üşümez ve Aziz Nesin'e bireycikler olmaz, ama kitaplar üşümeseler de nemden çürürler.
Kütüphaneye kalorifer yaptırttık. 26 bin kitabı ve belge dolu 1500 dosyalık arşivi korumak bedava olmuyor. Aziz Nesin'in yaşadığı yerler hâlâ kalorifersiz.
Her gün 400-500 kilo kömür yakılıyor Vakıf'ta... Yasemin Tutal, Nesrin Kapkaçcı, Yılkarbon ve Atakaş şirketleri, Ali Meral ve Yedikulespor sayesinde, eğer çok sert geçmezse, bu kışın sonunu kömür almadan getirebileceğiz.
Aziz Nesin 88 yaşında
Mahkemeden henüz bir haber çıkmadı. Ama hiç merak etmiyorum sonucu. Kaybetmemiz olası değildir. Kendimizi çok iyi savunduk duruşmada, mübaşir bile bir an kendini kaybedip avukatımızı alkışlamıştı. Rakibimizin performansını soracak olursanız... Tahmin edebileceğiniz gibiydi...
19 Aralık Cuma gecesi, saat 20'de Aziz Nesin'in 88. doğum gününü kutluyoruz. Yer: Ahırkapı Lokantası, Armada Oteli, Ahırkapı, İstanbul. Davetiye için 0533 711 85 61 ya da 0212 291 49 89.
Anma yok, ucuz söz yok, nutuk yok, hüzün hiç yok, "iyi ki doğdun" nağmesi kesinlikle yok, sadece biz bize eğleneceğiz. Yalnız, gecenin ilerleyen saatlerinde halay çekenleri, göbek atanları ve Öner Yağcı'nın türküsünü engellemeye kimsenin gücü yetmez (bu kadar güzel bir çirkin ses hiç dinlememişsinizdir.)
Dereboyu'na gezi
Geçen mektubumda arazimizi acımasızca yiyen dereyi baharda ıslah edeceğimizi yazmıştım. Vakıf binasının projesini çizen Tan Oral Dereboyu'na da bir proje çiziyor.
Oraya, göz yaşartıcı ne kelime, hüngür hüngür ağlatıcı romantizmde bir gezi alanı yapmayı tasarlıyoruz. Bunun için de taşa, toprağa ve inşaat mühendisine gereksiniyoruz.
Çoluk çocuk çalışarak yolumuzu yaptık. Artık geceleri çamura batmadan, taşlara takılmadan, bisikletlere, kaydıraklara çarpmadan yolumuzu bulabiliyoruz. En çok da Umut çalıştı yol yapımında.
Kürek Umut'un elinde
Umut'tan söz etmiştim daha önce, hani Vakıf'a bir elinde taş, bir elinde sopa bir canavar olarak gelmişti de daha sonradan çocuğa dönüşmüştü, hani sünnetçisiyle pek iyi geçinemeyen, işte o küçük Umut o kadar memnundu ki kendinden, küreği sallarken...
Tek kusuru var Umut'un: Kızları dövüyor. Sekiz kız bana gelip Umut'u şikayet ediyor: "Alyabi (Ali Abi demektir), Umut bizi dövüyor..." Siz de onu dövün, diyorum, sekiz kızsınız... Dövemiyorlar... Elbet kızları sevecek yaşa da gelecek. Heyecanla bekliyoruz.
Hazır yolu yapmışken bir de bir ekmek fırını ve kamp ateşi çukuru yapalım dedik. Uzun yaz geceleri kuzu çevireceğiz, sonra da bir güzel ateş yakıp yalnız yıldızlara türkü yakacağız.
Mutluluk için çamur
Seramik atölyemizin tornası baş döndürücü bir hızla dönüyor. Seramikçilerimiz Esengül, Gülcan ve Saliha eşi benzeri görülmemiş güzellikte şeyler yaratıyorlar. Meğer mutluluk için sadece çamur yeterliymiş.
Yaptıklarını hediye fuarında satıp Vakf'a gelir sağlayacaklarmış... Yapmayın etmeyin diye yalvarıyorum, fayda etmiyor, cânım seramikleri yok fiyatına satacaklar. Sanattan hiç anlamıyorlar!
Sadece Umut değil, hepimiz canavar gibiyiz, canla başla çalışıyoruz.
Sevgiler. (AN/NM)