Gebze’de yeniden görülmeye başlanan tecavüz davasında, mahkeme sunulan iki raporu çelişkili bularak Adli Tıp Genel Kurulu’na gönderdi.
Raporların birbiriyle çelişmediğini belirten avukat Meriç Eyüboğlu “Mahkemenin raporları Adli Tıp Genel Kurulu’na göndermesi şu anlama geliyor: Müvekkilimiz 8 yıl sonra yeniden Adli Tıp Genel Kurulu’na gidecek, hem fiziki muayene olacak hem de yaşadıklarını tanımadığı insanlara yeniden anlatacak. Bu maalesef kadınlara ve kız çocuklarına tecavüz dosyalarında sık yaşadığımız ve eleştirdiğimiz bir şey. Travmaya neden olan olayı tekrar tekrar anlatmak zorunda bırakılmak, yaşanan travmanın etkileri sarıp hayata yeniden başlamak önünde bir engel. Tam da bu nedenle, feminist avukatlar olarak, kadınların ve çocukların tecavüzü başvuru anında sadece bir kere anlatması gerektiğini savunuyoruz” diye konuştu.
Eyüboğlu, sanığın daha önce yerel mahkemeden ceza aldığını ancak bu cezanın Yargıtay’ca bozulduğunu hatırlatırken, sanığın Kartal Adliyesi’nde başka bir tecavüz dosyası daha bulunduğunu vurguladı.
13 yıl ceza aldı, Yargıtay bozdu
2009’da Gebze’de iş insanı A.A., bir kadına tecavüz etti. Kadın 24 saat içinde şikayette bulundu. 2011'de dava açıldıktan sonra duruşmaları avukatı olmadan, kendisi takip etti. 2013'te mahkeme sanığa 13 yıl hapis cezası verdi. Ancak sanık tutuklanmadı.
Yargıtay ise kadının davranışlarının "tecavüz öncesi ve sonrası kimi davranışlarının hayatın olağan akışına uygun bulunmaması" gerekçesiyle cezayı bozdu.
Yeniden görülmeye başlanan davayı Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu takip etmeye başladı. İlk duruşmada sanık avukatları, kadın örgütlerini davayı “istismar etmekle” suçladı; mahkeme salonunda “Bu davayı Özgecan Aslan’ın ismini kullanarak gündem etmeye çalışıyorlar ama iki davanın alakası yok” dedi.
Avukat Eyüboğlu: Raporlar çelişkili değil
Avukat Eyüboğlu dava yeniden görülmeye başladığından bu yana yaşanan süreci şöyle aktardı:
“Yeniden görülmeye başlanan davada, mahkemeye İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan alınan raporu sunduk. Raporda kadının mevcut durumunun, anlattığı tecavüz öyküsüyle uyumlu olduğu söyleniyor. Ayrıca saldırı nedeniyle yaşadığı psikolojik sıkıntılara dikkat çekiliyor. Çok ayrıntılı bir rapor. Bilimsel makalelere referansla bir tartışma yapıyor ve sadece Adli Tıp değil, psikiyatri konsültasyonunu da içeriyor.
“Adli Tıp Kurumu raporunda da müvekkilin şikayetlerinin yaşadığı olayla uyumlu olduğu fakat varolan semptomların doğrudan tecavüz olayı nedeniyle mi, yoksa başka bir nedenle mi olduğunun tespit edilemeyeceği söyleniyor.
“Daha önce avukatı olmadığı için etkili bir soruşturma yürütülmemiş. Tanıklar bile dinlenmemiş. Olay yaşandıktan sonra gittiği işyerinde onu ilk gören kişi, bir süre yanında kaldığı kişi mahkemeye ifade verdi. Özetle suçun sabit olduğuna dair bir tartışma yürüttük.
“Mahkeme sadece İstanbul Üniversitesi’nin raporuna dayanarak bir karar verebilirdi. Fakat mahkemeler bu tip dosyalarda herhangi bir inisiyatif kullanmıyorlar ve dosyayı Adli Tıp Genel Kurulu’na gönderiyorlar.
“Adli Tıp Kurumu raporuyla İstanbul Üniversitesi raporu arasında bir çelişki yok. Üniversite raporu müvekkilin anlatımlarıyla yaşadıklarının uyumlu olduğunu söylüyor ve bunun verilerini sunuyor. Adli Tıp Kurumu raporu ise anlatılanların müvekkilin durumuyla uyumlu olduğunu söylerken, üzeri kapalı bir rapor.” (ÇT)
* Fotoğraf: Twitter / @feministgundem