Taş fırın erkeği Gürtuna
Güldal Akşit, çalışma yaşamında da erkeklerle birlikte olduğunu, onun için kabinede tek kadın bakan olarak zorlanmadığını anlatıyor.
Ali Müfit Gürtuna evde karar konusunda erkeğin bazen önde olduğunu ama kadınların çok değerli olduğunu, meseleye kadın-erkek olarak değil, insan olarak baktığını söylüyor.
Reyhan Gürtuna, eşinin ne layt, ne taş fırın erkeği olduğunu ama gerektiğinde herkesten fazla taş fırın erkeği olmayı bildiğini belirtiyor.
"Keşke ayakkabılarımı değiştirseydim!"
Yaşar Nuri Öztürk tam olarak ne söylüyor anlayamıyorum ama okurlarının daha çok kadın olduğunu, Avrupa'da kendisiyle ilgili on tez hazırlandığını, tezi hazırlayanların dokuzunun kadın olduğunu öğreniyorum. Bir de sözü Güldal Akşit'e getirerek "Bakın," diyor, "Eğer burada bir erkek bakan olsaydı umursamazdım ama kadın bakanımız burada, ben Ankara'dan ayağımdaki ayakkabılarla geldim. Şimdi bakanımızı görünce diyorum ki, keşke ayakkabılarımı değiştirseydim. Hakikaten kadınların olduğu her yerde ortam değişiyor."
Nihayet KA-DER
Ankaralı bir avukat dinleyici sözü alıp, KA-DER Başkanı'na soru yöneltinceye kadar uzun konuşmalar sürüyor ve incir çekirdeğini de doldurmuyor. Üstüne üstlük sahnenin tam ortasında kocaman bir Ali Müfit Gürtuna yazısını görmeye tahammül edemiyorum ve "zap" yapıyorum.
Ara sıra Siyaset Meydanı'na döndüğümde eski bir madeni paranın üzerinde resmi olan bir kadın, Mevlana Dernekleri Federasyonu'nun ikinci başkanı olan başka bir kadın, arada Yaşar Nuri, arada Gürtuna filan program böyle gidiyor Ali Kırca da espri üzerine espri yapıyor; aslında erkeklerin dünyayı yönettiklerini sandığını ama alında kadınların erkekleri yönettiğini filan söylüyor. Çok nadiren iyi bir şey olduysa da ben kaçırmışım.
Reha Muhtar da sahnede
Ertesi gün TGRT'de bir başka 8 Mart programına gözüm takılıyor; konuklar Reha Muhtar ve yine Reyhan Gürtuna. Gürtuna,yakında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sığınak açacağını, kadınların geçici olarak burada kalabileceğini ama çok endişesi olduğunu, çünkü kadın ve erkeğin bir arada aileyi oluşturduğunu filan anlatıyor. Aslında sığınaklara pek inanmadığını söyleyip, sakıncalarını sıralıyor.
Reha Muhtar'ı ise dinlemeye tahammül edemiyorum.
Bu programlarda kadınların mücadelesinden, bu mücadelenin içinde yer alanlardan, taleplerinden, gündemlerinden tek bir iz yok. Bunların adı da 8 Mart programları...