Canı isteyen dilediği eylemi ve söylemi örgütledi. Duyduğumuz ve yetişebildiğimiz her eylemde bulunmaya, taleplerimizi defalarca ve defalarca bıkmadan, usanmadan haykırma fırsatlarımızı coşkuyla, umutla ve inançla kullandık.
Nihayet erkeksiz 8 Mart
Kadınlar son iki hafta boyunca epey yoruldular. Malum 8 Mart'tı ve 8 Mart eylemlerini düzenlemek başlı başına bir işti. Ne olacak? Kaç kadın gelecek? Bir sorun çıkacak mı? Yeni ve vurucu sloganlar üretmek zorundayız. Ne desek acaba? Eylemin ana sloganı ne olacak? Bu ülkenin gündemleri neydi? Bu yıl ana temamız ne olacak? Pankartlar, dövizler, yürüyüş sıralaması...
Mitingde asla erkek olmayacak! Bunu başarabilecek miyiz? Bu konuda çevirdiğimiz geyikler.
Günlerimiz saatlerimiz böyle toplana toplana geçti kaç hafta boyunca. İçimiz kıpır kıpır, beynimizde kaygı şüphe, sinirlerimiz gergin... Hesaplar yapıyoruz erkeklerin gelişini engellemek için. Sonunda feministlerin inadı engin çıktı.
Erkekler kadınlara sonunda itaat etti. Bu yılki 8 Mart'ın en ilerici adımı 5 Mart Cumartesi günü Kadıköy'de yapılan mitingin tüm katılımcılarının erkeksiz miting konusunda yekfikir olmalarıydı.
Ama yine de ne olur ne olmaz diye temkinliliği elden bırakmak istemiyoruz ve kendimizce önlemler almaya çalışıyoruz. Zincirler kurmak, bu zincirleri oluşturacak kadınları belirlemeye çalışmak...
Öte yandan eylemin programı, kürsüde okunacak metinin yazılması, yürüyüş sıralaması ve daha başka işleri de paylaşıyoruz.
Çok heyecanlıyız. Meraktan çatlıyoruz öte yandan, nasıl bir 8 Mart olacak diye. Sonunda 8 Mart Kadıköy mitingimiz oldu. Hem de hiç sorunsuz ve hiç erkeksiz. Sonunda erkeklerin olmadığı bir 8 Mart'ı başarabildik. Oh be, buydu işte. Buydu! Havalara uçuyoruz ve bu ilk erkeksiz eylemin bundan sonraki 8 Martları da erkeksiz yapabileceğimizin sinyalleri olarak görüyoruz. Bu yeni bir kazanımdı.
Evet. Kazanımdı.
Bir başka kazanım ise, şimdiye dek kadın-erkek el ele 8 Mart kutlayan kimi karma kurumların da eyleme erkeksiz katılmış olmalarıydı. Mesela Emeğin Partisi bunlardan biriydi. Demek ki buralarda da bir takım dalgalanmalar oluyordu. Feminizm bu işte. Peşinen inanılan bir sürü şeyin alt üst edilmesiydi.
Yok biz "itaat etmiyoruz"
Bu yılki 8 Mart perspektifimiz şuydu; sloganlarımız sadece durum tespiti sınırında olmasın, aksine umudu ve karşı koyuşu hedeflesin diyerek yola çıktık. Örgütlülük ve itaat etmeme sloganlarımızın ardındaki niyet buydu ve aldığımız tepkiler ne kadar isabetli düşündüğümüzü gösterdi bizlere.
Özellikle itaat etmiyoruz sloganımız -ki bildiğim kadarıyla örgütlenme başlığının aksine eylem başlığı olarak ilk kez kullanıldı- duyanların "aklınıza sağlık, ne güzel bulmuşsunuz" dedikleri bir slogandı.
"Erkek düzenine itaat etmiyoruz" eylemi üç yıldan bu yana her 8 Mart akşamı yapılan ve bundan sonrası için gelenekselleşerek sürdürülmesi düşünülen ve yapılan, feministlerin örgütlediği yürüyüşün sloganıydı. 8 Mart akşamı Taksim'de yaptığımız ve tüm 8 Mart eylemlerinin finali de sayılabilecek bu eylem yaklaşık beş yüz kadının katılımıyla yapıldı.
Kazanımlarımız çoğalıyor
Bu 8 Mart bir çok konuda diğer 8 Martlardan farklıydı. Gördük ki kadınlar arasında yazılı ve sözlü yapılan tartışmalarda feminist kadınların fikirleri hiç de öyle kimilerinin iddia ettiği gibi havalarda uçuşmuyor. Bilakis tam hedefini buluyor. Yoksa 5 Mart Kadıköy'deki "Kurtuluş Ellerimizde, Kadınlar Örgütlü Mücadeleye" Mitingi ve 8 Mart akşamı Beyoğlu'nda yapılan "Erkek Düzenine İtaat Etmeyeceğiz" kadın yürüyüşü bu kadar sahiplenilmezdi kadınlar tarafından.
Bunca itaatsiz kadın -ki partilerinde Allah bilir ne tartışmalar yaşayarak erkeksiz bir katılım sağladılar- bir araya gelince ne olacaktı? Elbette itaatsizliğin öne çıktığı bir eylem yapılacaktı.
Ne mutlu itaatsiz kadınlara!
Ne mutlu, sadece kadın olarak yan yana gelebilmek için bile bunca savaş vermek zorunda kalan kadınların 8 Mart kadın dayanışmalarının başarılmış olmasına!
Kaç erkek tanıyorsunuz erkek erkeğe yan yana gelemeyen?
Dağınık değil, birlikte duralım
2005 8 Mart'ı kadınların erkekleri alt ettiği, kendilerini birbirleriyle kurmaya çalıştığı ve bunun ilk önemli, devrimci adımının atıldığı 8 Mart'tı. Kimi karma örgütler boş durmamışlar ve 8 Mart'ı gerçek özneleriyle baş başa kutlamayı başarmışlardı. İşte hiçbir basının yazamadığı buydu. Darısı diğer karmaların başına.
Şimdi biz kadınlar ne yapmalıyız?
Bu birliği korumak için örgüt kaygıları kadar kadın dayanışması kaygılarına da sahip çıkmalıyız. Artık erkeksizlik konusunda asla ödün vermemeliyiz. Bunu başardık. Geriye adım atmamalıyız.
Birlikte daha çok zaman geçirmeye dikkat etmeliyiz. Ve ortak ve kalıcı yan yana gelişlerimizi sağlayacak sürekli platformlarda ortak mücadeleye önem vermeliyiz. Bu yan yana duruşlar hem birbirimizi tanımamızı hem de ortak siyaset yaparken kimi sorunları daha kolay ortadan kaldırmamızı sağlayacaktır.
Ha gayret kadınlar. Çok şey yoluna girecek gibi görünüyor. Yeter ki bizler yorulsak da, kızsak da, kadın mücadelesine gücenmeden yol almayı sürdürebilelim. Bu nehrin suyunu daima arttırarak topraklarımızı besleyelim. Akan suyun önüne katarak savurup attığı patriarkal çer çöpleri hak ettikleri çöplüğe gömene dek.
Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Kadın Dayanışması! (GA/EÜ)