Önce sivil toplum kuruluşları arasında bir soruşturma aşaması planlayan Girişim, ciddi bir hesap sorma bilinci ve sorumluluğu geliştiğini görürse, darbecileri sorgulama ve yargılama yöntemini gündeme getirecek.
78'liler Vakıf Girişimi'nin, 12 Eylül yasaları nedeniyle binlerce kişiyi mağdur eden ve toplum yaşamının dışına iten yasakların kalması için verdiği mücadele, yasakların 4 Mart 2004 tarihinde kalkması ile başarıya ulaştı.
Hedef darbecilerin yargılanması
Girişim, 12 Eylül ile hesaplaşmak ve militarizmi sorgulama mücadelesinde bu ilk aşamadan sonraki hedefini "12 Eylül'ün ve darbecilerin yargılanması" diye belirledi.
Bu bağlamda "78'liler arasında iletişimi sağlamak, ülke ve dünya sorunları hakkında 78'lilerin birikimini ortaya koymak, 78'lilerin tarihini güncelleştirmek, militarizmi sorgulamak, 12 Eylül'le hesaplaşmak" için Girişim, "78'liler Tükenmez" adlı aylık bir dergi çıkarmaya başladı.
78'ler Vakıf Girişimi'nin mesajı
78'liler Vakıf Girişimi Başkanı Celalettin Can, "Darbecilik kesin bir şekilde mahkum edilmedikçe, Türkiye'de demokrasiye istikrar kazandırmak mümkün olamaz, Vakfımızın kuruluş gerekçesi ve topluma da vermek istediği en temel mesaj budur," diyor.
"Ülkede militarizmin tasfiye edilmesi ve bunun bir parçası olarak darbe rejiminin ve darbecilerin sorgulanması, suçlarının açığa çıkarılarak topluma ve halka karsı toplum vicdanında mahkum edilmeleri bir daha aynı şeylerin bu ülkede yaşanmamasını amaçlıyoruz," diyor Can ve soruyu kendisi soruyor:
Nedir bu yaşanmaması gereken ?
* Türkiye'de 80 öncesinde bir ölçüde nispi demokratik bir ortam söz konusuydu Olaylar bahane edilerek, hatta bazı olaylar örgütlenerek - Kahramanmaraş katliamı gibi - darbe örgütlendi. Darbe devrimci ve demokratlara toplumsal muhalefete karsı olmaktan öte en başta bu ülkenin demokratik rejimine (artık ne kadar demokratik olduğunu tartışmak ayrı bir konu) karşı bir darbeydi.
İşkence - kukla mahkeme ve zindan üçgeni
* Darbeciler demokrasiyi rafa kaldırdılar. Anayasayı iptal ettiler. Beş generalin ağzından çıkan söz tüm yasaların yerine geçti. Hiçbir askerin, herhangi bir militaristin şöyle bir hakkı yok: "Ben bu ülkeyi sivillerden, sivil politikacılardan daha fazla seviyorum," demeye hakkı yok.
* Darbeciler bu hakkı kendilerinde gördüler 1980 ile 1983 arasında, askeri, polisi gizli veya açık resmi güçleri teyakkuz halinde tutarak 100 binlerce insanı gözaltına aldılar, işkence altında tuttular, yine 100 binlerce insanı cezaevine attılar. Cezaevlerinde anti-terörist kampanyalar adı altında toplumun en diri, en eğitimli kesimlerini yoğun işkence, göz dağı, askerleştirme, kendi değerlerine yabancılaştırma ameliyesine tabii tuttular Kukla mahkemeler kurdular. Haksız ve hukuksuz binlerce hüküm ile milyonlarca yılı bulan hükümler verdiler 100 binlerce insana. İşkence - kukla mahkeme ve zindan üçgeni içerisinde toplumun özgürlük sesini boğmaya çalıştılar. Dışarıda da aynı insanların ailelerini mağdur ettiler.
* 1980-83 arasında toplumsal muhalefetin en diri kesimlerine bu şekilde muamele ederken, toplumun her alanında faşizan idari düzenlemeler getirdiler. Bunun önündeki tüm engelleri haksız hukuksuz zorbaca yöntemlerle tasfiye etmeye çalıştılar. Ardı sıra hayatın her alanında militarizmi, güç kültürünü devlet kültürünü yaranmacı kültürü egemen kıldılar.
* Böyle bir yol izleyerek ve bunu yıllarca sürdürerek, daha doğrusu militarizme yerleşik kimlik kazandırarak toplumsal sürecin doğal mecrasını neredeyse kurutma aşamasına getirdiler.
Militarizm sorgulanmazsa demokrasi olmaz
* İşte bu ülkede militarizm - güç kültürü - devlet kültürü, en kısa şekliyle 12 Eylül askeri rejimi şayet sorgulanmazsa, tasfiye edilmezse, toplumsal ve siyasi hayattan silinmezse, toplumsal sürecin o doğal mecrasının yeniden canlanması, oradan insanin ve insana ait değerlerin yeniden fışkırması ve Türkiye'nin geleceğinin önündeki engellerin kalkması imkansızdır. Bu başarıldığı oranda bu ülkede insan gelişebilir toplum gelişebilir ve Türkiye'yi geleceğe taşımak mümkün olabilir.
Celalettin Can 78'lilerin en temel mesajı bu olduğunu ve 4 yıldır bu topluma kamuoyu aracılığıyla bunu anlatmaya çalıştıklarını vurguluyor ve devam ediyor:
* Sanırım yasaklar konusunun da güncelleştirilmesiyle kamuoyunda belli bir hatırlatma ve sorgulama bilinci uyandı. Ama bu bir başlangıçtır; bu temele dayanarak 78'liler 12 Eylül rejiminin ve darbecilerin bu ülkeye verdiği zararla ilgili ve sorgulama ve demokratik hesaplaşma mekanizmalarının nasıl geliştirilmesiyle ilgili bir soruşturma başlatma aşamasına girdi. Avukatlara emekli ve savcılara hakimlere insan hakları çevresine ve hayatın her alanındaki sivil toplum hareketi lider ve öncülerine 12 Eylül suçları ile ilgili ve nasıl yargılanmayla ilgili sorular soracağız, aldığımız cevapları Tükenmez'e ve kamuoyuna yansıtacağız.
78'liler misyonu
* Sadece bununla da yetinmeyeceğiz. Latin Amerika'da, İspanya ve Yunanistan'da yaşanan darbe rejimleriyle ilgili ve darbecilerin yargılanmalarıyla ilgili rol oynayan savcı ve hakimlere benzeri sorular soracağız. Kendi darbecilerini nasıl yargıladılar,nasıl bir süreç yaşadılar? Bu deneyimi Tükenmez aracılığıyla paylaşacağız.
* Belli bir soruşturma sürecinden sonra gerçekten darbecilerin suçları ile ilgili ciddi bir hesap sorma bilinci ve sorumluluğu gelişirse ve bunu gözlemleyebilirsek yine bu çevrelerle işbirliği ve diyalog içerisinde kamuoyunun gündemine darbecilerin sorgulanması ve yargılanması ile ilgili en uygun ve kabul edilebilir yöntemleri getireceğiz.
* Hadiseye bu perspektiften bakarsak 78'liler çok önemli tarihi bir rol oynamaya adaydır. En azından mesajı budur ve misyonunu bu şekilde çizmiştir.
78'liler Tükenmez
Celalettin Can, bu mücadele çerçevesinde yayınladıkları ve ilk sayısı geçtiğimiz günlerde çıkan "78'liler Tükenmez" dergisine TÜKENMEZ adını koymakla isabetli bir adım attık," diyor:
"Ve biz bu adımı atarken kendimizi bugün yaşayan ve her biri kendi inançları, seçimleri yönünde mücadele edenlerin politik hareketlerinin yerine koymadık. Onların da içinden geldiği bir kuşağın özgün özelliklerine dayandık. Onların üstüne örtülmek istenen ölü toprağına razı olmadık. Dergimizin adını Tükenmez koyarken, inatçı bir mücadelenin, bizim Vakıf girişimimizin alanına giren bir hedefe, "yasakların kaldırılması" hedefine kilitlendik, somut kazanımlar elde ettik ve elde ettiğimiz mütevazı kazanımların bize verdiği hakla bu dergiyi yayımladık." (YS/BB)