Bu öykü Memduh Şevket Esendal'ın "Temiz Sevgiler" adlı 1965 basımı kitabında yer aldı. Ancak öykü 1940'larda yazılmıştı.
Vilayet memurları yemeğe çıkıyorlar. İstatistik müdürü Salim Bey, merdivenlerden inerken ayrı ayrı kalemlerden çıkmış birkaç genç önü sıra iniyor, konuşup görüşüyorlardı. İçlerinden biri, birazcık durup elini göğsüne vurarak, arkadaşlarına meydan okur gibi:
- Ben feministim, feminist... dedi
Sonra arkalarından gelen Salim Beyi görüp seslerini kestiler, yol verdiler.
Salim Bey geçti gitti, ama bu “feminist” sözü aklına takıldı. Çokça kullanılan bir söz. Manası ne olsa gerek? “kadıncı” demek mi? Yemekten sonra dairede çalışırken yine aklına geldi. “bir bilenden sormalı” diye düşündü.
Akşamüstü, Merkez Kahvesi’nde tavla seyrederken yeniden hatırladı. Yanındaki masada oturan orta mektep hocalarından Aytaç Beye sordu:
- Aytaç Bey, feminist ne demektir?
Aytaç Bey, dirseğini masaya dayamış, elini kalpağının içine sokmuş, dalgın tavla seyrediyordu.
Uykudan uyandırılmış gibi gözleri süzük, döndü. Salim beye baktı “Beni imtihan mı edeceksin?” demek ister gibi:
- Sanki bilmiyor musun? dedi.
- Biliyorum ama, yine de soruyorum. Biliyorsan söyle.
Aytaç Bey dalgın:
- Birader, dedi. Hem biliyorsun, hem de yine soruyorsun?
“Beni mantara bastıramazsın” demek ister gibi, kaşlarını yukarı kaldırıp başını öteye çevirdi.
Söylesen ne olur? dedi. Belki bir bilmediğim var da onu öğrenmek istiyorum.
Öteki, yüzünü çevirmeyerek:
- Bilmiyorum birader, dedi.
Tavla oynayanlardan biri, Kerim Bey, eski “Sahil Sıhhiye” memurlarından, eşi akranı arasında bilgiç geçinenlerden bir adam. Aytaç Beyden sordu:
- Ne soruyor?
- Hiç canım, alay etmek istiyor!
Salim Bey kızar gibi oldu.
Hiç alay etmek istemiyorum, dedi, “feminist ne demektir?” diye soruyorum. “Ne olur, sorulmaz mı?”
Kerim Bey, pulları düzelterek:
- Yani, feminist ne demektir bilmiyor musunuz? dedi.
- Farz edelim ki bilmiyorum, yahut biliyorum da yine soruyorum.
- Güzel, feminist sizce ne demektir?
- Bence ne demekse demek, ben sizden soruyorum.
- Biz söyleyeceğiz ama, siz bildiğinizi bir söyleyin bakalım.
- Ben bildiğimi söyleyecek olsam, sizden hiç sormam.
Kerim Beyin arkadaşı sıkıldı:
- Lakırdıyı sonra edersin, dedi, at bakalım.
Kerim Bey oyuna başlayarak:
- Bilen sormaz, dedi. Bilmeyen de biliyorum demez. Hep yek oyna! Sen söyle de, yanlış varsa biz düzeltelim.
Salim Bey sustu. Bu kelimeden sezinlediği manayı iyice, açıkça bilmediği için söylemek istemiyordu. Karşısındakiler de onun gibi olmalıdır ki onlar da söylemekten çekindiler. Lakırdı da böyle kaldı. Yalnız bu kısa konuşma, Salim Beyi biraz kızdırdı. Kendi kendine, “Söylemeyiniz siz, ben onu soracak adamı bulurum.” O günlerde eski Fransızca hocalarından Cemil beye rast geldi. Biraz hoşbeşten sonra ondan sordu:
- Cemil Bey, bu feminist ne demektir?
- Feminist, işte feminin var ya? Fem, Fam ikisi bir asıldandır. Malum, kadın demek.
Cemil bey düşündü. Sonra şikayete başladı:
- Birader, dedi, bizim dilimiz de dil mi? Hangi tabiri ararsan da bulursun? İşte buyurun, şu feminist mesela! Ne diye tercüme edeceksin?
- Yok, ben tercümeden ziyade, asıl şu manasını öğrenmek istedim.
- Maluum. Maluum ya! Ancak benim arz ettiğim de... Çünkü monşer, lisan bir ifade içindir, doğru değil mi? Biz dilimiz var diye ortaya çıkalım, mukabil olmadı mı? Doğru değil mi?
Hakkınız var...
Geçen sene, bu ıstılahlar için bir komisyon topladılar. Ben orada bütün bunları söyledim. Birkaç kere toplanıldı. Ayrıca bir komisyon yapılmasına karar verdiler. Sonra tahsisat yoktur, gelecek sene bütçesine para konulacak diye bir lakırdı çıkardılar, öyle kaldı. İşin içine bir kere bütçe karışınca, sen alt tarafını anlayıver. Şimdi ne kadar çoluk çocuk varsa, maarife dolmuşlar, böyle ciddi işlere bakan yok. Doğrusu ben de artık aldırmıyorum. Hangi birine bakarsın! Hem bir de bakmışsın, testiyi kıran da bir suyu getiren de!...
Selamlaştılar. Ayrıldılar. Salim Bey düşündü, “Araya lakırdı karıştı, feministi anlayamadık” dedi.
Birkaç gün sonra, bir akşamüstü, bilmem hangi dairenin hangi kaleminin müdürü, genç ediplerimizden R. Raif Beye rast geldi... Konuşarak yürümeye başladılar. Söz arasında, bir siyasi düşünce Salim Bey, feministi ondan da sordu:
- Kuzum Raif Bey, dedi, bu feminist ne demektir?
- Feminist? Feminizm, azizim nasıl arz edeyim... Kadınlığı başlayan ve bizden ayıran bütün kayıtlar ve şartlar... Bir kadın niçin erkek değildir? Bu yoklukları, bunların acılıklarını ben de şehirde duymayan kalmadı sanıyorum! Sonra ben bunu erkeklerin zavallılıklarını, diye izah etmiştim. Siz bilmem, benim “Nergis” mecmuasına yazdığım yazıları gördünüz mü? Bu fikirler, o makalelerle çok ince işlenmişti. İtiraf etmelidir ki şimdi ne öyle bir mecmua çıkıyor, ne de öyle yazan var. Biz de sustuk. Çünkü okuyan yok.
Salim Bey sustu. İçinden, “Bunu bilen elbette vardır ya, ben rast gelmedim” diye düşündü. Ve ondan sonra her önüne gelene sormaya başladı.
- Recai Bey, sen çok bilgiçsin, feminist nedir?
- Tuvalet sabunu!
- Nasıl tuvalet sabunu? Ben sana bu kelimenin manasını sordum!
- Ben de sabun soruyorsun sandım.
- Kabahat bende, seni bilirim de, yine soruyorum.
Birkaç gün sonra yine bir başkasına:
- Hikmet Beyefendi, affedersiniz, bir istirhamım vardı. Feminist nedir?
- Azizim, bir meslek. Bir de gazetesi vardı sanıyorum. Bir gazete çıkarıyorlardı... Tarihi, efendim. 1800... Evet 1874–75 olacak. Evet ama, bir kere de evde bakar arz ederim. Haaa, yok pardon, o “Feninia” idi. Evet, hatırımda yok, evde bakar arz ederim.
Bazı şeyler böyledir. Tilkinin kuyruğu gibi, kapanın bir biçimsiz yerine sıkıştı mı, çıkmaz. Salim Bey, bu rahatsızlıkla, bu feminist’i o kadar sordu ki, sonunda adı Feminist kaldı. Dahası, ona bu adın nereden kaldığını bilmeyenler, onu bu meslek sahiplerinden biri sandılar; kadınlar müsamerelerinde konferans vermeğe çağırıyorlar, yeni çıkan gazeteler kadın sahifeleri için ondan yazı istiyorlar. (MŞE/HK)
* Görsel, 9. Sınıflar için dil anlatım dersi materyalinden.