Maysoon Zayid, ABD’de yaşayan Filistinli bir komedyen.
Eman Muhammed, Gazze’nin tek kadın fotomuhabiri.
Manal al-Sharif, Suudi Arabistan’da araba kullanmaya “cüret eden” ilk kadın.
Janine di Giovanni, yakın tarihimizin tüm savaşlarına şahitlik etmiş bir gazeteci.
Leanor Longden, şizofreni tanısı koyulduktan sonra okuduğu psikoloji bölümünü dereceyle bitiren, “sesler duymayı” bir şizofreni semptomu değil, yaratıcı bir hayatta kalma stratejisi olarak tanımlayan, yepyeni bir bakış açısı sunan bir araştırmacı psikolog.
Alice Dreger, anatomi ve bioetik üzerine çalışan, anatominin kader olmadığını savunan bir öğretim görevlisi ve hasta hakları savunucusu.
Courtney E. Martin, feminist bir blogger. Yeni jenerasyon feminist aktivistlerin çalışmalarını takip ediyor, “Benim feminizmimle anneminki farklı” diyor.
Hepsi birbirinden farklı alanlardan, hatta farklı coğrafyalardan yedi kadın, TED dinleyicilerine hikayelerini anlatıyor. Hepsi birbirinden enteresan ve etkileyici konuşmalar.
1984’te kar amacı gütmeden teknoloji, eğlence ve tasarımı birleştiren bir konferans olarak başlayan TED, artık farklı disiplinlerden ve kültürlerden binlerce kişiyi biraraya getiren küresel bir topluluğa dönüştü.
TED, TEDx ve TEDwomen etkinliklerinden seçtiğimiz yedi konuşmayı, Türkçe altyazılarıyla yayınlıyoruz.
Maysoon Zayid: Filistinliyim, Müslümanım, kadınım, engelliyim
“Sonunda seçmelerde kilolu, etnik, engelli oyuncuları seçmediklerini fark ettim. Sadece kusursuz insanları seçiyorlardı. Ama istisnalar vardı. Büyürken Whoopi Goldberg, Roseanne Barr, Ellen izleyerek büyüdüm. Ve bu kadınların bir ortak noktası vardı: Komedyen olmaları.”
Komedyen ve aktivist Maysoon Zayid’in konuşması gerçekten ilham verici. Sürekli titremesine sebep olan serebral palsiyi bir engel olarak kabul etmeyip, çocukluğundan beri hayatta her şeyi yapabileceğine inanan ve yapmak istediği her şeyi başaran bir kadının eğlenceli hikayesini dinliyoruz.
ABD doğumlu ve Filistin asıllı Zayid, komedi şovlarından elde ettiği gelirle Gazze’de yetim ve engelli çocuklara yönelik sanat programları düzenliyor. Zayid, Filistin’de sahneye çıkan ilk Müslüman kadın olarak da tanınıyor.
Eman Muhammed: "Hayır" tabelası oldukça açıktı
“Bir kadının ‘erkek işi yapmaması gerektiğini’ açıkça ifade ettiler. Üç meslektaşım beni hava bombardımanının olduğu yere götürecek kadar ileri gitti. Oraya yaşananı belgelemek için gitmediğimizi ancak üçü zırhlı araca geri dönüp gülerek uzaklaştıklarında anladım.”
Gazze’nin tek kadın fotomuhabiri Eman Mohammed, kendisinin ve Gazzeli tüm kadınların erkek egemen sisteme karşı varolma mücadelesini anlatıyor.
Aralık 2013’te yolu İstanbul’dan geçen Eman Mohammed ile biz de buluşmuş, fotomuhabirliğine nasıl başladığını, Gazze’de kadın fotomuhabiri olmayı, iki çocuğu varken 7/24 savaşın ortasında çalışmanın zorluklarını, savaş fotoğrafçılığında kadın gözünün farkını konuşmuştuk.
Manal al-Sharif: Yasaklarla savaşan kadınlardan biri olmak
“Bildiğim kadarıyla Suudi Arabistan'da kadınlar her zaman yasaklar hakkında şikayet etmişlerdir, fakat birisinin bu konuda bir şeyler yapmaya çalışmasından beri 20 yıl geçmişti. Bir arkadaşım "Ama size araba kullanmayı yasaklayan bir yasa yok" dedi. Araştırdım,ve haklıydı. Suudi Arabistan'da mevcut bir kanun yoktu. Bu sadece sert dini fetvalarla kabul edilmiş ve kadınlara empoze edilmiş bir gelenek ve görenekti. Bunu farketmek 17 Haziran fikrini, kadınların direksiyonu kapıp araba sürmelerini, ateşledi. Haziranın 17'si geldi. Caddeler polis ve ahlak polisi arabalarıyla doluydu. Fakat birkaç yüz cesur Suudi kadını yasağı çiğnedi ve o gün araba sürdü. Hiçbiri tutuklanmadı. Tabuyu kırdık. Sizce hangisiyle yüzleşmek daha zor, baskıcı hükümetler mi yoksa baskıcı toplumlar mı?”
Manal al-Sharif’i Suudi Arabistan’da araba kullanan kadın olarak tanıyoruz. Ülkede kadınların araba kullanmasını yasaklayan yazılı bir kanun olmadığını farkedince Women2Drive kampanyasını başlatıyor.
Mücadelesini ve yaşadıklarını anlatan Manal al-Sharif, baskıcı toplumlarla mücadelenin baskıcı hükümetlerle mücadeledn daha zor olduğunu; toplumun kurallarına meydan okumaya cüret edenlerin cezalandırıldığını ama değişimi de onların getirdiğini anlatıyor.
Janine di Giovanni: Hikayelerimden birini hatırlarsanız, işimi iyi yapmışım demektir
“Şam'a ilk vardığımda, insanların savaşın patlayacağına hiç de inanıyor görünmedikleri o tuhaf anı farkettim. Bosna'da da aynen böyleydi ve neredeyse savaşın geldiği bütün ülkelerde de. İnsanlar savaşın geleceğine inanmak istemiyorlar, bu yüzden terketmiyorlar, ayrılabilecekken ayrılmıyorlar. Kalıyorlar çünkü herkes evinde kalmak ister. Ve ardından savaş ve kaos çöküyor.
“Savaşlar böyle başlar. Bir gün hayatınız sıradan akışındayken, bir partiye gitmeyi planlıyorken, çocuğunuzu okula bırakıyorken, dişçinizden randevu alıyorken. Birden telefonlar kesilir, televizyonlar çekmez, sokakta silahlı insanlar vardır, barikatlar vardır. Hayatınız geçici ölüm durumuna geçer. Ve durur.”
Janine di Giovanni, savaşı, yıkımın ortasında yaşananları, savaşın sonrasını ve neden savaş haberleri yapmaya devam ettiğini anlatıyor.
Giovanni yıllardır savaş ve çatışma bölgelerinde muhabirlik yapıyor. Şimdiye kadar Afganistan, Irak, İsrail, Cezayir, Gazze, Zambabwe, Puanda, Pakistan, Fildişi Sahilleri, Bosna, Kosova, Librya, Somali, Nijerya ve Sierra Leone’den bildirdi. Giovanni’nin hayatı ve çalışmaları üzerine Bearing Witness ve No Man’s Land adlı iki belgesel çekildi.
Eleanor Longden: Şİzofreni değil hayatta kalma stratejisi
“Duyduğum seslerin travmatik yaşam olayları, özellikle de çocukukta yaşadıklarıma karşı verilen anlamlı bir tepki olduğunu ve bu nedenle seslerin düşmanım değil, çözülmesi mümkün duygusal sorunlara dair bir içgörü kaynağı olduklarını anladım. Örneğin, evime saldırmakla tehdit eden sesleri gerçek, nesnel bir tehlike yerine dünyaya karşı hissettiğim korku ve güvensizlik duygusu olarak yorumlamayı öğrendim.”
Eleanor Longden, psikoloji öğrencisiyken kendisine şizofreni tanısı konulmasından, 26 ülkede şubesi olan Sesler İşitme Hareketi Uluslararası Platformu Intervoice’e uzanan hikayesini anlatıyor.
Longden kafanın içinde sesler duymayı bir şizofreni semptomu değil bir hayatta kalma stratejisi, “akıldışı şartlara karşı aklı başında bir tepki”, keşfedilmesi gereken bir deneyim olarak tanımlıyor.
Alice Dreger: Anatomi kaderimiz değil
“Cinsiyetin çok farklı çeşitlemeleri vardır. Cinsiyet arası kişiler cerrahlarca ‘normalleştirilir’. Bu tıbben gerekli değildir ama psikolojik olarak daha iyi hissederler. Pek çok durumda bu insanlar çok sağlıklıdır. Bu çesit operasyonlara girmelerinin sebebi sosyal katogorilerimizi tehdit etmelerindendir. Ya da sistem genel olarak belli anatomilerin belli kimliklerle gelmesi temeline dayandırılmıştır. Mesele birçok yerde bir erkekle evlenmek için Y kromozomuna sahip olmamak gereklidir, ve bir kadınla evlenmek için Y kromozomuna sahip olmalısınız. Bilim anatomiyle ilgili bu kadar iyi ilerlerken, anatomi üzerine kurulan demokrasinin parçalara ayrıldığı bir noktaya geldiğimizi kabullenmek zorunda mıyız?”
Alice Dreger tarih ve anatomi üzerine çalışıyor, aynı zamanda bir hasta hakları savunucusu.
Anatomik olarak kadın ve erkek olarak belirlenen cinsiyetlerin geçişkenliğine dikkat çeken Dreger, cinsiyetleri toplumun ve sistemin yarattığını söylüyor, “Neden bedenimiz yerine kafamızı değiştirmiyoruz” diyor.
Courtney E. Martin: Benim feminizmim / Annemin feminizmi
“Benim feminizmim anneminkine minnettar, ancak onunkinden çok farklı. Annem ‘ataerkillik’ der. Ben ‘değişen roller’ derim. Irk, sınıf, cinsiyet, yetenek, bunların hepsi kadın olmanın ne demek olduğuyla alakalı. Maaş tarafsızlığı? Evet. Tamamiyle bir feminist mesele. Ancak bana göre göç de öyle. Annem ‘protesto yürüyüşü’ der. Ben ‘online örgütlenme’ derim. Feminist blog yazarlığı, farkındalık yaratmanın 21. yüzyıl versiyonu. Ama bizim bir de direkt politik etkimiz var. Feministlik yapmak Walmart raflarından ürün çekilmesini sağlayabildi. En büyük başarılarımızdan biri Iowa'nın ortasında yaşayan genç kızlardan, ‘Jessica Simpson'ı google'da arattım ve sitenize rastladım. Feminizmin erkek düşmanlığı ve salaş sandaletler olmadığını anladım’ diyen mailler alıyor olmamız. Yani, yeni jenerasyonu tamamen yeni bir yolla aramıza alabiliriz.”
Courtney E. Martin, 30 yaşında bir blogger olarak bize çocukluğundan bu yana feminizmle ilişkisini ve genç feministleri anlatıyor. Dünyada en çok ziyaret edilen feminist web sitesi Feministing.com’un kurucularından olan Courtney E. Martin’in, sekiz genç kadın aktivistle yaptığı röportajlardan oluşan bir de kitabı var. (ÇT)