Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ve Stiftung Mercator Girişimi'nin düzenlediği "Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşmasının 61. Yılında Türkiye-Almanya / Avrupa Birliği (AB) İlişkileri" paneli dün (28 Kasım) İstanbul'da Karaköy Minerva Han'da yapıldı.
İPM Direktörü Fuat Keyman'ın moderatörlüğündeki panelde, Almanya eski Cumhurbaşkanı (2010-2012) ve Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili siyasetçi Christian Wulff ve Yeşiller eski Milletvekili (2013-2017) ve Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Özcan Mutlu, İşgücü Anlaşması'nın 61. yılında Türkiye-Almanya ve Türkiye-AB ilişkilerini ele aldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan İPM Araştırma ve Akademik İlişkiler Koordinatörü Senem Aydın-Düzgit, İPM ve Stiftung Mercator işbirliğinde, iklim krizinden şehirleşmeye, çatışma çözümünden kutuplaşma ve demokrasiye farklı konularda işbirliği yaptıkları çalışmalara değindi.
Aydın-Düzgit'in ardından söz alan Fuat Keyman, sözlerine Özcan Mutlu'nun iki ülke arasındaki göç anlaşmasının 60. yılı vesilesiyle yazdığı "Almanya Nasıl Vatan Oldu?" kitabından bahsederek başladı.
"Almanya'daki 'biz' kavramını oluşturan bir öge"
Özcan Mutlu'nun kitabının "Almanya'ya gitmiş, Almanya vatanı olmuş 27 Türkiyeli Alman ile yapılmış röportajları içerdiğini" hatırlatan Keyman, kitaba Almanya'nın mevcut Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in yazdığı önsözden şu değerlendirmeleri paylaştı:
"Cumhurbaşkanı Steinmeier, kitaba yazdığı önsözde, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'nın ekonomik olarak gelişmesinde oraya giden vatandaşlarımızın büyük bir katkı sunduğundan bahsediyor.
"Steinmeier, bu kişilerin Almanya toplumunun zenginleşmesinde önemli katkıları olduğunu, Almanya'nın bir parçası olduklarını ve Almanya'da bugün 'biz' kavramını oluşturan ögelerden biri olduklarını söylüyor."
Keyman, ardından, Mutlu'nun kitabından yola çıkarak Türkiye-Almanya ve AB ilişkileri üzerine konuşmak üzere sözü Christian Wulff'a bıraktı.
"Bu kadar çok şey paylaşan çok az iki ülke var"
Panelde söz alan Almanya eski Cumhurbaşkanı Wulff, Almanya'dan Türkiye'ye göç eden Türkiyelilerin çocuklarının ve torunlarının hissettiği "arada kalmışlık" duygusuna atıfla başladığı konuşmasında, bu "arada kalmışlığın" iki dil, iki köken, iki kültür anlamına geldiğini ve esasında hem kişiler için hem de her iki toplum için bir avantaj olduğunu söyledi.
"Dünyada iki ülkenin birbirlerine sınırı olmasa da bu kadar çok şey paylaştığı çok az durum biliyorum. Burada inanılmaz derecede güçlü ve derin bir bağlantı mevcut" diyen Christian Wulff, iki ülke arasındaki bağların Cumhuriyet öncesi döneme dayandığını hatırlattı.
Burada "asıl yakın temasın" 61 yıl önce imzalanan işgücü anlaşması sayesinde olduğunu kaydeden Wulff, bu kişilerin çocuklarının bugün araştırmacı, bakan, sporcu gibi farklı alanlarda varlık gösterdiğini söyledi:
"Almanya'ya gelen ilk nesil, 'ekonomik mucizeye' (Wirtschaftswunder) katkıda bulunurken, sonraki nesiller bugünkü başarıya katkıda bulunuyor.
"Dün Berlinli bir Türkiyeli'den bir WhatsApp mesajı aldım. 'Biz okula gitmedik, eğitim almadık ama şu videoya bak: Kızım Berlin Steglitz'de bir lisede (Gymnasium) okul orkestrasında çalıyor.' Onun sözleriyle söylemem gerekirse, bunun 'harika' (krass) olduğunu söyledi."
Almanya'da işe alınma süreçleri gibi bazı durumlarda "göçmen kökenli kişilerin ayrımcılığa uğrayıp dezavantajlı duruma düşürülebildiğini" belirten Wulff, "Almanya'nın bu konuda çalışması gerekiyor" dedi.
Christian Wulff sözlerine son verirken Rusya-Ukrayna savaşından iklim kriziyle mücadeleye kadar Türkiye ve Almanya'nın pek çok alanda daha yakın işbirliği içinde olması gerektiğinin altını çizdi.
"Hikayemizin bilinmediğini fark ettim"
Wulff'un ardından söz alan Yeşiller eski vekili ve Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Özcan Mutlu, sözlerine başlarken Türkiye'den Almanya'ya göç geçmişi olan pek çok Almanyalı yurttaşın karşılaştığı bir soruyu hatırlattı: "İsminiz kulağa Almanca gibi gelmiyor. Aslen nerelisiniz?"
18 yıl boyunca eyalet ve federal meclis düzeyinde vekillik yaptığını ve kendisinin de bu soruyla karşılaştığını söyleyen Mutlu şöyle konuştu:
"Her seferinde şunu fark ettim. Hikayemiz ve geçmişimiz dünyada bilinmiyor. Aynı sorunu Türkiye'de de yaşadım. 'Misafir işçilere' (Gastarbeiter), onların çocuklarına, torunlarına Türkiye'de 'Alamancı' denip gülünüyor. Almanya'da ise 'yabancıyız.' En kötü durumda, 'Pis Türkleriz'."
Mutlu, işgücü anlaşması kapsamında Türkiye'den Almanya'ya göç eden kişilerin ilk zamanlarda "Almanların yapmak istemediği işleri yaptığını" ve Almanya'ya gidebilmeleri için doktorların yaptığı incelemelerde "dişlerinin hepsinin olup olmadığına kadar bakıldığını" hatırlattı.
Mutlu özetle şöyle konuştu:
"Peki, Almanya neden vatanımız oldu?"
"Bugünkü durum ise Türkiye'de de Almanya'da da neredeyse hiç dikkat çekmeyen, neredeyse hiç takdir edilmeyen müthiş bir başarı hikayesi.
"Bu öyle bir başarı hikayesi ki elindeki tek bi bavulla tek kelime Almanca bilmeden, Almanya'nın kültürü hakkında hiçbir şey bilmeden, nasıl bir maceraya atıldıklarını bilmeden Almanya'ya gelen kişilerle başlayan hikayede bugün Uğur Şahin, Özlem Türeci ve Fatih Akın var.
"Bu kitap, aynı zamanda her iki ülkenin de kazanç sağladığı bir hikayeden bahsediyor. On yıllarca 'Alamancılar' Türkiye'de milyarlarca Mark, milyarlarca Euro yatırım yaptı. Benzer bir şekilde, Türkiye'den göçmüş 90 bin yurttaş, Almanya'da açtıkları işyerlerinde bir milyondan fazla kişiye iş olanağı sundu... Bunları çok az insan biliyor. Bilenler de çoğu zaman sessiz kalıyor.
"Peki, Almanya neden vatanımız oldu? Elimizdeki istatistiklere baktığımız zaman 900 bin kişi kendi evlerinde oturuyor. Yani Almanya'da mülk edindiler. Neden bir insan farklı bir ülkede mülk edinir? Çünkü orada yaşamak istiyordur, orada kalacaktır ve kök salacaktır.
"Kitapta 27 hikaye var. Bu hikayelerde aşçılardan spikerlere, sporculardan bilim insanlarına isimler yer alıyor. Kitapta yazan hikayelerin bir çoğunda ailenin komşusu, çocuğun elinden tutup, liseye gönderilmesi gerektiğini söyleyip, çocukların hayatında hayati bir dönüm noktasını oluşturmuş. Bu başarılar ailelere dışarıdan Almanlar'dan destek gelmezse olmazdı."
"Çifte vatandaşlık, sembolik açıdan da önemli"
Konuşmaların ardından panelin soru-cevap bölümüne geçildi. Almanya eski Cumhurbaşkanı Wulff, Fuat Keyman'ın Türkiye-Almanya ve Türkiye-AB ilişkilerinin nasıl geliştirilebileceği ile ilgili sorusunu yanıtladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'a atıfla, "Dünyada sınırları tartışmaya açan siyasetçiler var" diyen Wulff, "Türkiye'nin Avrupa'ya yaklaşmasını istiyorum ama sınırları tartışmaya açtığınızda, İsveç'e [NATO üyeliği konusunda] karşı çıktığınızda ve Rusya'dan roket [savunma sistemi] aldığınızda bu beni rahatsız ediyor" dedi.
Özcan Mutlu da Almanya'da Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve liberal Hür Demokrat Parti'den (FDP) oluşan "trafik ışığı" koalisyon hükümetinin getirmeye hazırlandığı ve çifte vatandaşlık almayı kolaylaştırması öngörülen yasal düzenlemeye ilişkin soruyu yanıtladı.
Mutlu, düzenlemeye karşı çıkan CDU lideri Friedrich Merz'i eleştirerek söz konusu düzenlemenin sembolik açıdan da önemli olduğunu, 'misafir işçilerin' tanınması anlamına geleceğini söyledi. (SD)