Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilişinin 61. yılında Türkiye'de insan hakları alanında yaşanan ihlalleri ve gelişmeleri kamuoyuyla paylaştı.
Geçen 61 yıla karşın, dünyada bildirgede yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzenin oluşmadığının altını çizen TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan'ın 2009 yılıyla ilgili dünya ve Türkiye ile ilgili genel değerlendirmeleri şöyle:
Dünya
İşsizlik: 2008'deki neo-liberal politikalar sonucu baş gösteren ve 2009'da da etkisini gösteren küresel ekonomik kriz daha da derinleşti. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) verilerine göre dünyadaki işsiz sayısı 230 milyonu aştı. İşsizlikle birlikte, yoksulluk giderek derinleşti ve geniş kitleler beslenme, temiz içme suyuna ulaşma, sağlık ve barınma gibi en temel yaşamsal haklardan mahrum bırakıldılar. Bu olumsuzluklardan en fazla etkilenenler ise kadınlar ve çocuklar oldu.
Ekoloji: Sanayileşme ve aşırı tüketim hırsıyla birlikte dünyanın ekolojik dengesi bozuldu ve doğal felaketler arttı. Çevre hakkı her zamankinden daha fazla savunulması gereken bir hak olurken, atmosfere bırakılan gazların artması baş edilmesi gereken en önemli çevre sorunu oldu.
Güvenlik kaygısı ve "terör" tehdidi: 11 Eylül saldırılarının ardından devletler "terör" tehdidini olağanüstü boyutlarda işleyerek, tüm dünyayı bir güvenlik korkusu içine soktular. Yaratılan bu ruh haliyle polisiye önlemler arttırıldı, militarist ve otoriter yönetim anlayışını güçlendirirken, toplumu da "özgürlük mü? Güvenlik mi?" ikilemiyle karşı karşıya bırakarak gerçekleştirdikleri hak ihlallerne onay vermeye zorladılar.
Türkiye
Basın açıklamasını okuyan Türkdoğan'ın, ihlaller yaşanırken, umut verici gelişmelerin de yaşandığı bir yıl olarak tarif ettiği 2009'da Türkiye'yle ilgili şu değerlendirmeleri şöyle:
Demokrasi: Türkiye pek çok uluslar üstü insan hakları belgesinin taraf olmasına karşın bu belgelerde yer alan hak ve özgürlükleri yaşama geçiremedi, demokrasiyi tahsis edemedi. Demokrasinin çoğulculuk, açıklık ve katılımcılık ilkeleri açısından Türkiye'nin sisteminde ciddi sorunlar bulunmakta. Bunun önündeki en büyük engel ise Kürt sorunu ve ondan kaynaklanan şiddet ve çatışma ortamı. Bu engeli aşmak için başlatılan demokratik açılım çalışmaları çok değerlidir.
TRT 6'nın Kürtçe yayına başlaması, cezaevlerinde Kürtçe konuşulabilmesi küçük adımlardır. Alevi açılımında çalıştaylar dışında henüz bir ilerleme olmadı. Ermeni açılımında iki ülke arasında imzalanan protokollerin Meclis'e sevk edilmesi tarihsel öneme sahip. Ancak bunun Azerbaycan politikasına bağlanması düşündürücüdür.
Siyasi partiler yasası: Düşünce ve dil yasakları devam ediyor. Anti demokratik seçim barajı uygulaması ve parti kapatmalar sürüyor. Meclis üzerine düşen sorumluluğu yerine getiremeyerek Anayasa Mahkemesi'ni ağır bir tarihsel sorumluluk altına koymuş, askeri ve yargı vesayetini sona erdiremedi.
Sivil-asker ilişkileri: Askeriyenin siyasal ve toplumsal yaşam üzerindeki vesayetinin sürdürmesine karşılık olarak, darbe teşebbüslerinin ve çeşitli yasa dışı askeri faaliyetlerin soruşturulmaya başlanması ve davalar açılması önemli gelişme olarak değerlendirilebilir.(BÇ)