Belediye başkanları, siyasetçiler, avukatlar, gazeteciler, sanatçılar… 600’den fazla insanın gözaltına alınmasına, bir kısmının tutuklanmasına ya da tahliye edilmemesine neden olan o tanığın ismi Ümit Akbıyık.
Savcılığa göre kırsala gitmeyi kabul etmediği için etkin pişmanlıktan yararlanan bir PKK’li, haber sitelerine göre HDP’nin Gençlik Meclisinde siyaset yapan bir gençti. Şimdilerde açık tanık.
Kimlere derseniz işte bazı örnekler: Gazeteciler Beritan Canözer, Abdurrahman Gök, Mehmet Şah Oruç, Hakkı Boltan, Ahmet Kanbal, avukatlar Halise Dakalı, Burhan Arta, Özüm Vurgun, Serhat Hezer, Şerzan Yelboğa, tiyatro sanatçıları Yavuz Akkuzu, Özcan Ateş, Elvan Koçer Yıldırım, sivil toplumdan Veysel Moray, Muhittin Muğuç, Doğan Hatun, Rıfat Roni, Sezgin Bayram, siyasiler Özlem Gündüz, Halil Delen, Havva Bildik, Habat Mimkara ve hatta Selçuk Mızraklı.
HDP’nin Gençlik Meclisiyle başlayan kariyer
Öncesine dönelim. Akbıyık hakkındaki haberler ilk olarak 2018’de çıkmaya başladı. HDP’nin Gençlik Meclisinde siyaset yapan bir kişi olarak ismini duyurmaya başlamıştı.
Eylemlere gidiyor, basın açıklamaları yapıyor, demeçler veriyordu. 25 Kasım 2018’de HDP Gençlik Meclisin yönetim kuruluna seçildi. Polis şiddeti ve gözaltılar da devamında geldi.
İlk olarak 2 Mayıs 2019’da, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle cezaevlerinde açlık grevine giren tutukluların annelerinin yaptığı eyleme katıldığı için gözaltına alındı. Bir gün sonra ifadesinin alınmasının ardından serbest kaldı.
Bir ay sonrası. Ilısu Barajı’nın açılmasıyla birlikte sular altında kalacak olan Hasankeyf için mücadele veren bir isimdi. İlçede basın açıklaması yapmak isterlerken gözaltına alınan 33 kişi arasına girdi. Polis, gözaltı otobüsünün içinde biber gazı sıktığında da oradaydı.
Hasankeyf protestosundan iki hafta sonra Diyarbakır Şehirlerarası Otogarı'nda gözaltına alındı. Bu gözaltıdan üç hafta sonra da HDP’nin uyuşturucuyla mücadele etmek için düzenlediği etkinlikte polisten şiddet gördü. Polis Akbıyık’ın bacağına yakın mesafeden plastik mermi sıktı. Akbıyık’ın her iki bacağının dört ayrı bölgesinde ödem oluştu.
Tarihler 29 Ağustos 2019’u gösterirken bir kez daha gözaltına alındı. Bu kez Mardin’deydi. Bu gözaltı sonrası 15 ay kadar herhangi bir haberi medyaya yansımadı. Ta ki 27 Kasım 2020’ye kadar… Bu kez ev baskınıyla gözaltına alınanlar arasındaydı. Üstelik bulunduğu evde misafirdi. Darp edildiğini söylüyordu. Serbest kaldı.
Bu kez 19 Haziran 2021’de HDP İzmir Örgütü’ne yapılan saldırıda öldürülen Deniz Poyraz için Batman’da yapılmak istenen açıklamada öne çıktı. Polisin müdahalesi sonucunda 16 kişiyle birlikte gözaltına alındı.
İki ay sonra 14 Ağustos’ta bu kez gazeteciler ve siyasilerle birlikte gözaltına alındı. Fakat bu kez farklıydı. Dosyada gizlilik ve avukat yasağı vardı. 5 gün gözaltında kaldı.
Yaklaşık bir ay sonra 10 Eylül 2021’de HDP’nin toplumsal sorunlara dikkat çektiği bir etkinliğe katıldı. Hatta Kürtçe basın açıklamasını okuyan kişi Ümit Akbıyık’tı.
11 ay kendisinden yine haber alınamadı. Bu kez 13 Ağustos 2022’de “Şehri karıştıracaklar, bomba patlatacaklar/molotof atacaklar” ihbarıyla gözaltına alınan 40 kişi arasındaydı. Üç gün sonra serbest kaldı.
Gözaltıdan gözaltına aldırana
Ne olduysa da bu gözaltıdan sonra oldu. Yaklaşık 8 ay sonra Nisan 2023’te Diyarbakır’da gözaltına alınan gazeteci, siyasetçi, sanatçı ve avukatların dosyasında ismi geçiyordu. Ancak bu kez gözaltına alınanlar arasında değildi. Açık tanıktı. Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 216 kişi hakkında verdiği gözaltı kararının gerekçesi Akbıyık’ın anlatımlarıydı.
Akbıyık ifadeyi yılbaşının hemen ertesinde vermişti. Gözaltına alınanlara Akbıyık’ın beyanları soruluyordu.
Akbıyık Kürt medya kuruluşlarının, PKK’nin ideolojisini benimseyerek "örgüt propagandası yaptığını" iddia ediyordu. Ya da 2017 Newroz’unda Kemal Kurkut'un öldürülmesini fotoğraflayan Abdurrahman Gök'ün Pel Prodüksiyon’da çalıştığını iddia ediyordu. Ancak Gök Mezopotamya Ajansı muhabiriydi.
Hakimlik, Ümit Akbıyık’ın beyanından ibaret olan dosyada, kuvvetli suç şüphesi bulunduğu ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağına gerekçesiyle gazeteciler Beritan Canözer, Mehmet Şah Oruç, Abdurrahman Gök ve Remzi Akkaya’yı tutukladı.
Akbıyık, avukatlar için de "örgütün talimatıyla nasıl ifade vermeleri gerektiğini" söylediklerini ileri sürüyordu. Örgütün bir ‘zindan komitesi’ olduğunu iddia eden Akbıyık, komitenin cezaevleri iç koordinasyonundan sorumlu olduğunu, İnsan Hakları Derneği, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED), Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) cezaevleri dış koordinasyonunda faaliyet yürüttüğünü savunuyordu. Örgütün avukatların her birine yıllık 250 bin ile 400 bin TL nakit para ödediği iddia da vardı.
Gözaltında alınanlardan birisi de Diyarbakır’da gazetecilerin davalarına bakan Resul Temur’du. Temur'a, Akbıyık'ın Özgürlük İçin Hukukçular Derneği üyesi olduğunu söylediği ve "ÖHD'nin basın komisyonunda" olduğunu iddiası ve ücretsiz avukatlık hizmeti verip vermediği ve bazı müvekkillerinin dosyaları soruldu. Temur, Akbıyık’ı tanımadığını söyledi.
13 yıllık meslek hayatının 11 yılında basın hukuku çalıştığını söyleyen Temur “Ümit Akbıyık isimli şahıs ihtisas yapmış olduğum bu alanı kriminalize ediyor” diyecekti.
İçişleri Bakanlığı gözaltılardan sonra "Dağda, şehirde her daim enselerindeyiz” diye kendi reklamını yaptı. Masumiyet karinesini hiçe sayarak avukatları ve gazetecileri hedef gösterdi.
Mehmet Emin Aktar gözaltılar ve tutuklamalar üzerine 28 Nisan’da Diyarbakır Adliyesi önündeki eylemde “İlk defa ismini duyduğumuz birinin beyanları var ama kanıt yok” diye konuşacaktı.
İlerleyen günlerde hakkında gözaltı kararı olan 216 kişiden hakkında adli işlem yapılanların sayısı 193’e kadar çıktı. Gazeteciler Ahmet Kanbal, Ferhat Çelik, Hakkı Boltan gibi gazeteciler de gözaltına alınanlar arasındaydılar. Üstelik ifade vermeye gittiklerinde…
Ahmet Kanbal serbest kaldığında “İçişleri Bakanı Soylu’nun propaganda amacıyla atacağı bir tweet, yayınlayacağı 3-5 kelime için bir operasyon gerçekleştirdi” diyecekti.
Beritan Canözer, Mehmet Şah Oruç, Abdurrahman Gök ve Remzi Akkaya hakkında iddianameler hazırlandı. 20 yıla yakın hapis istemiyle davalar açıldı. Canözer iddianame sonrası tahliye edilirken Oruç, Gök ve Akkaya halen hapiste.
Gök ve Oruç’un ilk duruşmaları 14 Eylül’deydi. Tahliye edilmediler. Mahkeme Akbıyık, dinlenmediği için gazetecilerin tutukluluğunun devamına hükmetti. Üstelik o sırada Akbıyık, aynı adliyede başka bir duruşmada ifade veriyordu.
Selçuk Mızraklı'nın tahliye edilmeme nedeni
Gök ve Oruç’un duruşmasından iki gün önce de Akbıyık bu kez yerine kayyım atanarak tutuklanan Diyarbakır Belediye Başkanı Selcuk Mızraklı’nın dosyasında ortaya çıktı. Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ümit Akbıyık'ı 4 Eylül haftasında dinlediği anlaşıldı.
Akbıyık’ın 12 Ocak 2023’te verdiği ifade üzerine de savcılığın bir iddianame hazırlandığı, bu nedenle Mızraklı’nın tahliye edilmediği öğrenildi.
Akbıyık, belediyenin kentte yapılan bir sinema festivalinin giderlerini karşıladığını iddia ediyor, savcılık da Mızraklı’yı “örgüt üyesi olmakla” suçluyordu.
Mızraklı buna karşılık “Hicran Berna Ayverdi adlı bir iftiracının iftiralarıyla bir belediye başkanı tutuklandı. Ümit Akbıyık adlı başka bir iftiracının iftiralarıyla bu devam ettiriliyor” diyecekti.
Diyarbakır’da konuştuğum gazeteciler ve avukatlar Akbıyık’ın 600’den fazla kişi üzerinde beyanda bulunduğunu anlattılar. Soruşturma aşamasındaki dosyalar üzerinde gizlilik kararı olduğu için ifadelerini bilmiyoruz. Ancak iddianamesi hazırlanan kişilerin dosyalarında ismi geçiyor Akbıyık’ın.
Üstelik 2012 itibariyle örgüte katıldığını, örgütün çeşitli yapılanmalarında görev aldığını anlatıyor. Sonra da örgüt tarafından kırsala katılım yapması noktasında zorlandığını, kırsalda görev almayı kabul etmeyerek Diyarbakır TEM Şube Müdürlüğüne geldiğini ve tüm bildiklerini anlatmak istediğini söylüyor.
Sonra da açık tanık oluyor. Ancak ifadelerinde ilgi çeken bir şey var. Anlatımları genellikle “bana sormuş olduğunuz Abdurrahman Gök” gibi ifadelerle başlıyor.
Diyarbakır’da konuştuğum avukatlar savcılığın tanığı yönlendirdiği görüşünde. Zaten bir kişinin 600 kişi hakkında detaylı ifade verme ihtimali nedir? Bana göre imkansıza yakın.
(HA)