Ekoloji Kolektifi Derneği, "Ekolojik Haklar" serisinin ikinci kitabı “Doğa ve Kent Hakları için Siyasal Stratejiler” kitabını yayınladı.
Fevzi Özlüer ve Aykut Çoban’ın derlediği kitap iklim, doğa ve kent için yürütülen mücadelelere odaklanıyor.
Kitapta Aykut Çoban’ın “Toplumsal ve iklimsel adaletsizlik sarmalında iklim siyaseti”, Tolga Şirin’in “Gelecek kuşaklardan doğanın haklarına: Bolivya ve Ekvador anayasaları”, Hande Atay’ın “ekolojik kriz karşısında yeni bir hukuk arayışı: uluslararası suç önerisi olarak ekokırım”, Ceren Gamze Yaşar’ın “Kent hakkı tartışmasında kır nerede duruyor? Nasıl dahil olmalı?” ve Yaşar Adnan Adanalı’nın “Yerel yönetimlerde katılım: tiranlık mı yoksa müşterek siyasetin inşası mı?” isimli beş makale yer alıyor.
Ekoloji Kolektifi Derneği, kitapta iklim adaletsizliğini işaret eden bazı verileri derledi.
Harita 1’de dünyadaki 4.7 milyar yetişkinin servetlerinin dağılımı gösterilmektedir. 100 bin doların üzerinde servete sahip olanların, Kuzey ülkelerinde, özellikle de ABD, Kanada, AB ülkeleriyle Japonya ve Avustralya’da toplandıkları görülmektedir. Bir milyon doların üzerinde servete sahip olanlarınsa yüzde 41’i Kuzey Amerika, yüzde 32’si Avrupa’dayken, yalnızca binde üçü Afrika kıtasında ve binde 6’sı Hindistan’dadır.
Çizelge 1’de, servet piramidinin tabanını oluşturan yetişkinlerin yüzde 68’i, tüm servetlerin yalnızca yüzde 3’üne sahipken; yüzde 8.4’lük bir kesim, servetlerin yüzde 84’üne sahiptir. Bir başka deyişle, dünyadaki toplam servetin neredeyse yarısı, en zengin yüzde 1’in elinde toplanmışken, toplam yetişkinlerin yarısının neredeyse hiçbir serveti, yani mülkü, hisse senedi ya da bankada parası yoktur.
Benzer bir durum Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’de kabaca 50 milyon yetişkinin üçte ikisi 10 bin doların altında servete sahipken, binde ikilik bir kesim 1 milyon dolardan daha çok servete sahiptir. En az serveti olan üçte ikilik kümeyle, bir milyar dolardan fazla serveti olan 40 kişilik kümenin serveti arasında, 100 bin katlık bir fark vardır.
Birden çok veri setlerine göre oluşturulan Çizelge 2’de de izlenebileceği gibi, yer yüzeyi, deniz yüzeyi ve deniz suyunun üstündeki hava sıcaklıkları belirgin biçimde artmaktadır. O kadar ki, 1880-2012 arasında Dünya yüzey sıcaklığı 0.85 C derece artmıştır. (3) 2013 yılı küresel yüzey sıcaklığı, 20. yüzyıl ortalamasının 0.99 C derece üzerindedir. Yer yüzeyi ve okyanuslar birlikte ele alındığında ve 1880’den günümüze en sıcak geçen yıllar sıralandığında ilk on, 1998-2013 yılları arasında yer almaktadır. (4) Isınmaya bağlı olarak Kuzey Buz Denizi buz kütlesi erimekte ve Çizelgeye de yansıdığı üzere 1950’lerden günümüze hacmindeki küçülme son yıllarda rekor üstüne rekor kırmaktadır. Buzullardaki erimenin bir sonucu olarak deniz seviyesi yükselmektedir. Küresel deniz seviyesi 1880 yılına göre 20 cm daha yüksektir. 2000’li yıllarda on yıl ortalama değeri alındığında, yıllık 3 milimetrelik bir artış düzeyine ulaşmış durumdayız.
Çizelge 3 de, çeşitli ülkeler ve bölgeler bakımından kişi başına CO2 emisyon miktarları arasındaki uçuruma dikkati çekmektedir. Afrika kıtasında kişi başına düşen emisyon bir tondan daha az iken, Avustralya ve ABD’de 17 tona yakındır.
Ülkeler arasındaki farklılıklara benzer biçimde, emisyonların toplum içinde sınıfsal olarak da farklılaştığı vurgulanmalıdır. Örneğin Hindistan’da kentte yaşayan en zengin yüzde 10’luk kesimin yarattığı emisyonun, kırda yaşayan en yoksul yüzde 10’luk nüfusun yol açtığı emisyondan 24 kat daha fazla olduğu belirtilmiştir. Başka bir hesaplamaya göre, dünya nüfusunun en zengin yüzde 11’i, CO2 emisyonlarının yarısından sorumludur.
Harita 2, iklimdeki değişmeyi emisyon düzeyi yüksek gelişmiş kapitalist toplumların yarattığını, buna karşılık değişimin etkilerine ise Güney’in az gelişmiş toplumlarının maruz kaldığını göstermektedir. Harita 2’nin alt bölümündeki dünya resminde yer alan kırmızılıklar iklim değişikliğinden etkilenme bakımından kırılganlığın yüksek olduğunu, mavilikler düşük kırılganlığı, beyazlıklar ise nüfusun görece az olduğu yerleri göstermektedir. (NV)
Kitabın pdf'i için tıklayın.