ETHA editörü Pınar Gayıp, Evrensel muhabiri Eylem Nazlıer, Direnişteyiz.org muhabiri Esra Soybir, Mücadele Birliği muhabiri Serpil Ünal, Gazete Patika muhabiri Yadigar Aygün ile gazeteci Zeynep Kuray’a meslektaşlarının gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını protesto ettikleri için açılan davanın ilk duruşması bugün görüldü. Davanın bir sonraki duruşması 16 Nisan'a bırakıldı.
Gazetecilerin gözaltına alınmasını protesto eden gazetecilere dava
Gazeteciler, 29 Nisan’da Kadıköy’de Süreyya Operası önünde aynı günlerde Diyarbakır ve Ankara merkezli soruşturmalarda gözaltına alınan meslektaşları için açıklama yapmak istemiş ancak henüz eylem başlamadan gözaltına alınmışlardı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gazetecilerin gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını protesto ettikleri için gözaltına alınan Pınar Gayıp, Eylem Nazlıer, Esra Soybir, Serpil Ünal, Yadigar Aygün ve Zeynep Kuray'ın 6 aydan 3 yıla kadar hapsini istiyor.
İstanbul 22. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuksuz yargılanan gazeteciler ve avukatları katıldı.
Ayrıca, İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) Meral Nergiz Şahin ve Gülendam Özdemir ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul il yöneticileri ve DİSK Basın-İş Yönetim Kurulu üyesi İzel Sezer de davaya gözlemci olarak katıldı.
Evrensel Genel Yayın Yönetmeni Hakkı Özdal, EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, İHD yöneticisi ve eski HDP milletvekili Oya Ersoy, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nden İbrahim Irmak ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği'nden Elfazi Toral da davayı takip etti.
"Polis bize yasak kararı olduğunu söylemedi"
Duruşmada ilk olarak Pınar Gayıp savunmasını yaptı. Kürt gazeteciler için eylemi organize ettiğini ve polislerle müzakerelerde bulunduğunu söyledi.
Gayıp, bir saat önce eylem alanına gittiğini ve polis amiri ile görüştüğünü ve herhangi bir “yasaklama” kararı olmadığını kendilerine söylediklerini belirtti.
Alana gittiklerinde eylemin yasak olduğunu öğrendiklerini ifade eden Gayıp,“yol kesme” iddiasının olduğunu, aslında yolu kesmediklerinin altını çizdi. Gayıp, polisler tarafından “işkenceye ve cinsiyetçi küfürlere” maruz kaldıklarını vurguladı. Polislerin “dağılın” anonsunun ablukaya alındıkları sırada söylendiğini belirtti. Gayıp, “Yasak nedeni Kürt gazetecilerle dayanışma çağırımızdır. Çünkü gün içinde ana akım medya o dönem arkadaşlarımızı terörist olarak ilan etti” dedi.
"Bir alanda ablukaya alındık. Haber takibi için oraya gelen arkadaşlarımız darp edilerek caddenin ortasına atıldı. Bize de polis işkence etti. Cinsiyetçi küfür ettiler, ters kelepçe taktılar. Bize ihtar yapıldığını iddia ediyorlar iddianamede ancak böyle bir şey olmadı."
Kuray: Meslektaşlarımıza destek olacağız tabiki
Daha sonra Gazeteci Zeynep Kuray konuştu. “Bu davayı 10 Ocak’a koymanızın manidar olduğunu düşünüyorum” diyerek sözlerine başlayan Kuray, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben meslektaşıma destek veremeyeceksem bunu kim yapacak? Tabii ki meslektaşlarımıza destek vereceğiz. Duvardan inmiş yasakları kabul etmiyorum. Açtım pankartı durdum. Beş dakika önce yasak değildi, nasıl şimdi yasak oldu dedim. Buna tepki gösterdim.”
Hakim, Zeynep Kuray’ın sözünü keserek “Orada ne anlatmak istediğinizi anladım, savunmada ne yapılmak istendiğini bilmiyorsunuz. Oradaki toplanma ve durum burayı ilgilendirmiyor. Basın açıklaması gibi bir savunmayı zapta geçirmemin bir anlamı yok” dedi.
Kuray da “Bizim orada neden bulunduğumuzu anlatmamız gerekiyor. Bunu nasıl anlatmayalım?” dedi.
"Kolluk suçlu"
Kuray savunmasına şöyle devam etti:
“Biz yasal hakkımız olan açıklamayı yapmak istedik. Çember içinde darp edildik. Basın açıklaması da yapmamıştık sadece pankart açmıştık. Herkes benzer eylem yaparken bize yasaklanmasını anlamıyorum. Kürt gazetecilerle dayanışmamızın kriminalize edildiğini düşünüyorum. Biz suçlu değil. Burada kolluk suçludur.”
Kuray savunmasına şöyle devam etti:
“Biz yasal hakkımız olan açıklamayı yapmak istedik. Çember içinde darp edildik. Basın açıklaması da yapmamıştık sadece pankart açmıştık. Herkes benzer eylem yaparken bize yasaklanmasını anlamıyorum. Kürt gazetecilerle ilgili kriminalize edildiğini düşünüyorum. Biz suçlu değil. Burada kolluk suçludur.”
"Polis beni taciz etti"
Sonrasında gazeteci Yadigar Aygün konuştu, şöyle dedi:
“Arkadaşlarım zaten olanı anlattı. Biz orada işkence gördük. Bana ters kelepçe yapıldı. Kalp hastası olduğumu söylediğim halde kelepçelerim açılmadı. Beni taciz ettiler. Görüntü var diyorlar, bu görüntülerin verilmesini istiyorum. Bugün orada eylemler yapılıyor. Neden o gün biz eylem yapamadık? Neden yasaklandı? Bir anda kendimizi ablukada bulduk. Suçlamayı kabul etmiyorum.”
Aygün, şöyle dedi:
“Züleyha Gülüm milletvekili de sordu 'Bir dakika içinde mi aldınız bu yasak kararını' dedi. Ona da bir açıklama yapamadılar. Bize işkence ettiler.Polis bize orantısız güç kullandı."
"Beni taciz ettiler. Bir yurttaş olarak soruyorum biz neden sokakta eylem yapamıyoruz. Ben her zaman Kürt basını savunacağım. Ben de 4 yıl Kürt medyasında çalıştım. Ben suç işlemedim. Asıl suç işleyenler bize işkence eden polislerdir. Beraatimi istiyorum.”
"Asıl suçlu açıklamayı engelleyenlerdir"
Gazeteci Serpil Ünal da şu savunmayı yaptı:
"Arkadaşlarımız detayları anlattı. Arkadaşlarımızın elleri morardı. Altı saat boyunca işkence gördük. Bizim açıklama yapmamızın nedeni de önemlidir. Biz daha önce büyük operasyonla gözaltına alınan Kürt gazeteci arkadaşlarımız için ordaydık. Bizim de haber yapmamız engelleniyor. Elbetteki gazeteci arkadaşlarımızın haklarını savunmak için hakkımız var. Biz eylemi dahi gerçekleştiremedik. Açıklamayı izleyen arkadaşlarımız da yola atıldı. Önlerinde polis barikatı var. Biz suç işlemedik, asıl suçlu yasal bir basın açıklamasını enlgelleyenlerdir."
Polisten gazeteci Nazlıer’e: Susmayı öğreneceksin
Eylem Nazlıer de şöyle savunma yaptı:
“Gözaltına alınırken ters kelepçe yaptılar. “Ters kelepçe yapamazsın” dediğimde “Susmayı öğreneceksin” dedi ve beni araca fırlattılar. O olaydan sonra da merdiven çıkarmıyorum, doktora gittiğimde onu olaydan sonra olabileceğini söyledi. İlk beni gözaltına aldılar, ben diğer arkadaşların darp edilerek araça getirildiğini gördüm."
"Serpil arkadaşı darp ettiklerinde sağlık sorunları olduğunu söylediğimde uzun saçlı, çekik gözlü ‘amirim’ dedikleri rütbesini bilmiyorum. Gözaltı aracının kapısı kapatarak Araç içinde de darp etti. Gözaltına alınan 6 kadın gazeteci darp edilip, sinkaflı küfürlere maruz kaldık.”
“8 yıldır gazetecilik yapıyorum.Bizi gözaltına alan polislerin hepsi bizi tanıyordu. Bu yüzden de polisin büyük bir öfkesi vardı. Ve o hınçla bizi aldılar, araç içinde darp ettiler. Bütün eylemlerde elimizden geldiğince hak ihlallerini, polisin işkencesini görünür kılıyorduk çünkü.”
“5 dakika sürecek bir açıklamaydı. Savaş alanına çevirdiler orayı. Sadece gözaltına alınan arkadaşlarımızın, gözaltına alınma gerekçelerinin mesleki faaliyetler olduğunu ve gazeteciliğin yargılanamayacağını söyleyecektik.Maalesef bunları dile getiremeden gözaltına alındık.
“Susmayacağız"
“Duymuşsunuzdur gazeteci Metin Göktepe’yi. 8 Ocak 1996’da gözaltında işkenceyle katledildi. 90’ların karanlığın katlediliyorduk, şimdi de gözaltı tutuklamalarla sindirilmeye çalışılıyoruz. Göktepe’nin çalıştığı gazetede çalışıyorum. Bedel ödeyen bir gazetede. Bunun ağırlığını çok iyi biliyorum. Bunu bildiğim için o gün o eyleme katıldım. Biz Gazeteci Metin Göktepe’nin geleneğinden geliyoruz."
"Savunmamın başında polisin bana söylediği ‘susmayı öğreneceksin’ cümlesini kabul etmiyorum. Meslektaşlarımı, mesleğimi savunmaya devam edeceğim.
“İddianameye gelecek olursam iddiaların hiçbirini kabul etmiyorum. Bizi gözaltına alan, işkence uygulayan polislerin yarılanması gerekiyor."
"Türkiye’de cezaevleri gazetecilerle dolu. Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün geldiği durum ortada. Sokakta bizler gazetecilik faaliyeti yürütürken polisin şiddetiyle karşılaşıyoruz. Ama herkes bilsin ki bu baskılara karşı susmuyoruz, korkmuyoruz, yazmaya devam ediyoruz.”
Yargılanan gazeteciler Gayıp, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması'nı (HAGB) kabul etmedi.
"Beraatlerini istiyoruz"
Gazetecilerin avukatları da şöyle dedi:
“Müvekkillerin beyanına katılıyorum. Hukuksuz bir şekilde gözaltına alındılar. Biz tüm görüntülerin dosyaya girmesi gerektiğini düşünüyoruz. İddianamede yasaklama kararından söz ediliyorsa bunun dosyaya eklenmesini istiyoruz. Müvekkillerin beraatini istiyoruz.”
Ara Kararlar
Mahkeme, Kadıköy Kaymakamlığı ve Emniyet müdürlüğüne müzekkere yazıları yazılmasına karar verdi. Dava 16 Nisan'a bırakıldı.
(EMK)