6. Amed Tiyatro Festivali başladı.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyum tarafından işlerini son verilen ve iki yıldır ayakları üzerinde durmak için direnen Amed Şehir Tiyatrosu oyuncuları tiyatro festivalinin startını verdi.
Kürtçe tiyatroya alan açma hedefiyle yola çıkan festival bu yıl Düşlerden Özgürlüğe sloganıyla başladı. Oyuncu Rugeş Kırıcı', açılış konuşmasında şöyle dedi:
“Sophokles 2500 yıl önce Antigone'nin çığlığını anlattığından beri ölüler savaş meydanlarında tarihi kanatırcasına çürümeye terk edilirken sanatçılar bunu anlatmaya çalıştılar.
Sanat; yaşayandan çok öleni, olacaktan çok olanı, büyük anıtlardan çok bir kartalın insafında terk edilmiş veya bir tepede çürümeye bırakılmış kahramanları anlattı daha çok. Sanat muzaffer orduların büyük hikayelerinin anlatıcısı olmaktansa savaş meydanlarının unutulmuş, haksızlığa uğramış, yıkık kentlerin molozları altında veya bir at arabasına bağlanarak sürüklenen Truvalı Hektor'u anlatmayı ve bunun bedelini ödemeyi seçti. Bununla kalmadı elbette. Bugün de Taybet Ana olarak gördük Truvalı Hektor’u Cizre sokaklarında.
2500 yıldır değişmeyen bir şeyler var. Gömülemeyen ölüler, adları unutulan muzaffer ordular var ve sanatın savaş meydanında yatan mahzun kanlı cesetlerden yana tavrı...
Düşlemekle başladı sanatın tavrı.
O halde!..
Düşlerde özgürleşmekle başlayalım bugün, yarınlarımıza!
Şimdi,usul usul düşlemeliyiz bu sahnelerde insanca yaşamayı. Özgürlüğü demokrasiyi...
Savunucusu olmalıyız.
Karanlığa bir ışık yakmanın repliklerini haykırmalıyız.
Bir daha sokaklarda cansız bedenlerimizi seyretmek zorunda kalmamak için daha çok haykırmalıyız.
Yüzyıllık kadim kültürler yok olmasın diye repliksiz haykırmalıyız gerekirse...
Surun dar küçelerinden geçip her taşında binlerce yıllık halkların izlerini anlatmalıyız bu sahnelerde.
Avlularında yükselen her dilden şarkının sesimizle buluştuğunu düşlemeliyiz.
Derin dondurucuda donan insanlığın çığlığı olmalıyız.
Savaşın, sömürünün, sürgünün, adaletsizliğin, acının, yokluğun yarattığı bir karmaşa içinde yitip gitmemek için oyun kurmalıyız.
Bu dönemin karanlığının bir masal olmadığını anlatmalıyız geleceğe.
Bazen bir cümleden bir yaşamı var etmek için çıkmalıyız bu sahneye.
Düşlemeliyiz,
Güneşe daha yakın olmayı...
Güneşe yaklaşmak yakıcıdır ama yanmayı göze almak gerek bazen karanlığı yok etmek için.
Düşlemeliyiz,
Gerçeğin peşinden gitme gücünü yakalamak için.
Sanatın insanlara sunduğu umudun ve hayal kurabilme gücünün, özgürlüğün ta kendisi olduğunu hatırlamalıyız.
Bütün olanlara ve koşullara rağmen
özgürlük yolu olabileceğine dair bir inanç ve umut vaat ettiğini yeniden düşlemeliyiz.
Düşlemeliyiz,
Özgürlüğün sadece bir düş olmadığını!
Düş var olan en gerçek şeydir.
Tiyatro gerçektir!
Biz onurlu bir yaşam için düşledikçe kötülük bizim için sahnede yalnızca bir roldür. Çoğu zaman bir kabus içinde yaşasak da düşlerimiz engin bir denizdir. Bazen fırtınalı, bazen deli dalgalı, bazen güneşli ama illaki mavi. O sebeple hep beraber bu sahnelerde iyiye, güzele dair ortak bir düş kurmaya devam edeceğiz.”
4 Mayıs'tan 13 Mayıs’a kadar sürecek festivale İstanbul, Van, Süleymaniye, Kerkük ve Mahabad’dan tiyatrolar katılıyor. Bu yıl Amed Şehir Tiyatrosu ile Du Çem Cafe ve Sanat Evi’nde seyirciyle buluşacak topluluklar arasında ise Kanî Theatre, Çıplak Ayaklar Kumpanyası, Hanoya Hawar, Gölge Tiyatro Topluluğu, Teatra Mencel de yer alıyor.
Festivalin açılışı Pınar Dinçol’un yürüttüğü “Maske Oyunculuğu Araştırmaları-Sahnede Şiirsellik” adlı atölye çalışması sonucunda çıkan oyunla başladı. Ardından Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın Sar adlı tek kişilik performansıyla devam etti. (BD/BK)