Sosyalist Demokrasi Partisi’nin (SDP) “Ya Gerçek Demokrasi Ya Hiç” başlıklı kampanyası çerçevesinde Adalı Kültür Merkezinin düzenlediği “Dünya Hepimize Yeter” başlıklı panelde 6-7 Eylül’ün tarihsel ve politik açılımlarının yanı sıra azınlıklar ve demokrasi sorunları tartışıldı.
Yazar Mıgırdiç Margosyan, Apoyevmatini gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis, Kayuş Çalıkman Gavrilof, avukat Eren Keskin ve yayıncı Ragıp Zarakolu’nun konuşmacı olarak katıldığı panelde ilk sözü toplantının ismi olan “Dünya Bize Yeter” isimli kitabın yazarı Sarkis Çerkezyan aldı.
"Özrü azınlıklardan değil kandırdıkları halktan dilemeliler"
6-7 Eylül 1955'e dair Çerkezyan “Acı büyük ve herkesin. Umarım bir daha böyle şeyler yaşanmaz” dedi ve bir anısını anlattı.
“O provokasyon devlet tarafından planlı bir şekilde yapılmıştı. Ben Ermeni olduğumu belli etmemek için evimin kapısının önünde oturmuş kahve içiyor ve yağmaları soğukkanlılıkla izliyordum. Ben kahve içerken yanıma bir binbaşı geldi ve ‘Delikanlı kahvenin tadını çıkartacak en iyi zamanı bulmuşsun. Her Türk sizin gibi olsa keşke. Ama artık evinizde için’ dedi.”
“Yaşananlar planlı olaylar zincirinin bir halkasıdır. ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ kampanyası, Varlık Vergisi olayların sonucudur” diyen Vasiliadis “halkın beyninin yıkanarak azınlıklara düşman edilmesi sonucunda yaşanan olaylardan halkın suçlanmaması gerektiğini” söyledi.
“Tarlabaşı’nda oturduğumuz evin kapıcısı Ahmet efendi bizi evleri yağmalayan güruhtan korumak için elinde bayrakla kapının önünde bekliyordu. Hızla içeri girdim, kapıyı kapadı. Kalabalık binanın önüne geldiğinde ‘burada gavur yok’ dedi. Bizi yağmadan kurtaran Ahmet efendi elindeki bayrağı bırakıp kazmayı aldı ve biraz ilerdeki Rumların evlerini yağmalamaya gitti. Yani bize dostluk görevini yaptı, yağmayla da vatani görevini.”
Vasiliadis "bu nedenle Ahmet efendinin suçlanamayacağını" söyledi.
“Bazen Rumlardan özür dileyin diyorlar. Asıl özrü kandırdıkları halktan dilemeliler.”
"Olayların verdiği acıyı hiç unutmadık"
“6-7 Eylüllerin devam ettiğini, sıranın Kınalıada ve Kurtuluş'ta olduğunu” belirten Gavrilof konuşma yapmak yerine “Hovagim’in hikayesini” okudu.
Gavrilof’un ardından sözü yayıncı Zarakolu aldı.
“Bugün artık istenilen, arınmış topluma kavuşulduğunu, Beyoğlu’nda binalar alan entelektüellere o binalarda Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin oturduğunun hatırlatılması gerektiğini” söyleyen Zarakolu boşaltılan Kürt köyleri gibi boşaltılan azınlık semtlerinin de olduğunu da sözlerine ekledi.
Keskin de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yürüttüğü ticaret deşifre edilmeden Ermeni tehcirinin, Kürtlere yönelik insanlık dışı uygulamaların ve 6-7 Eylül’ün konuşulamayacağını belirtti. Panelde son olarak yazar Margosyan konuştu.
15 yaşında ana dilini öğrenmek için Diyarbakır’dan İstanbul’a geldiğini ve olaylara tanıklık ettiğini söyleyen Margosyan “6-7 Eylül’ün verdiği acıyı hiç unutmadık” dedi.
Dinleyicilerden birinin “Size bu kadar acı yaşatılmasına rağmen hâlâ Diyarbakır’ı çok seviyorsunuz, neden?” sorusuna Margosyan “’Ya sev ya terk et’ dediler. Biz de sevdik” yanıtını verdi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) toplantı salonunda yapılan panele yaklaşık 100 kişi katıldı.(BÇ/EÜ)