Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) ve Londra Zooloji Derneği’nin (ZSL) iki yılda bir hazırladığı Yaşayan Gezegen serisinin 2020 Yaşayan Gezegen Raporu çıktı.
Rapora göre, Covid-19 gibi hayvan kaynaklı hastalıkların ortaya çıkışında da etkili olan çevre sorunları, yarım asırdan daha kısa bir sürede, dünya genelinde memeli, kuş, çift yaşamlı, sürüngen ve balık popülasyonlarının ortalama üçte iki azalmasına yol açtı.
Londra Zooloji Derneği tarafından sunulan Yaşayan Gezegen Endeksi (YGE), doğa tahribatı ve yaban hayvanlarının yasadışı veya kontrolsüz ticareti gibi etkenler, dünyanın salgınlara karşı kırılganlığını artırdığını ortaya koydu.
4 bin 392 tür ve 20 bin 811 popülasyona ilişkin verilerden hareket eden Yaşayan Gezegen Endeksi, izlenen popülasyonlarda, 1970 ve 2016 yılları arasında, ortalama yüzde 68 düşüş tespit etti. Doğa tahribatı ve yaban hayvanlarının hayatlarına müdahale bu düşüşteki başlıca nedenler arasında da yer aldı.
Türkiye’de durum ne?
Rapora göre, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de doğal alanlarımızı ve tür popülasyonlarımızı hızla kaybediyoruz.
Örneğin, Ereğli ve Hotamış Sazlıkları, Seyfe, Tersakan ve Eşmekaya gölleri olmak üzere Anadolu’daki pek çok göl son 20 yıl içinde kurudu. Acil önlem alınmadığı takdirde Tuz Gölü, Beyşehir, Eğirdir, Akşehir, Burdur, Eber, Kulu Gölü ve diğerlerini de kaybedebiliriz. Büyük Menderes, Gediz, Ergene gibi önemli akarsularımız da her geçen gün biraz daha kirlenerek doğal yaşam için elverişsiz hale geliyor.
Son 30 yıl içinde İstanbul’un ormanları çeşitli nedenlerle yüzde 17,5 azaldı. Son günlerde ülke genelinde sıklaşan orman yangınları yalnızca ağaçları değil burada yaşayan canlı popülasyonlarını da olumsuz etkiliyor. Biyoçeşitlilik açısından çok zengin bozkır ekosistemleri aşırı otlatma ve erozyon riskiyle karşı karşıya.
Karalardaki düşüş
Doğal hayatın durumunu dünyanın dört bir yanından 125'ten fazla uzmanın katkılarıyla değerlendiren rapor, dünya genelinde karasal türlerin popülasyonlarındaki keskin düşüşün ana sebeplerini şöyle sıralıyor:
Doğal yaşam alanlarının, tarım alanlarına dönüştürülerek yok olması ve bozulması (ormansızlaşma, sulak alan kaybı gibi).
* Genç Karayip manatisi-Deniz İneği (Tatlısu kaynağında kışın soğuğundan korunuyor, Florida, ABD.)
Tatlı su habitatlarındaki yaban hayatı
1970 - 2016 yılları arasında 4 binden fazla omurgalı türünün 21 bine yakın popülasyonunu izleyen YGE, tatlı su habitatlarında bulunan yaban hayatı popülasyonlarının yüzde 84'lük bir düşüş yaşadığını gösteriyor.
Yılda yüzde 4'e karşılık gelen bu oran, bir habitat türünün ortalama popülasyonunda görülen en keskin düşüş.
Örneğin, Çin'in Yangtze Nehri'nde yumurtlama dönemindeki mersin balığı popülasyonu, akarsu üzerine inşa edilen baraj nedeniyle 1982 ve 2015 yılları arasında yüzde 97 oranında azalmış durumda.
Biyoçeşitlilikteki düşüş eğilimi tersine nasıl çevrilir?
2020 Yaşayan Gezegen Raporu, dünyadaki doğal alan kaybını önlemek için gerekli çaba gösterilmediği takdirde küresel biyolojik çeşitliliğin azalmaya devam edeceğini gösteren öncü bir modelleme de içeriyor.
WWF ile 40'tan fazla STK ve akademik kurumun ortaklaşa yazdığı modelleme bugün Nature'da yayınlanan “Biyolojik Çeşitlilikteki Düşüş Eğilimini Tersine Çevirmek için Bütünsel Bir Strateji Gereklidir” başlıklı makaleye dayanıyor.
* Akyatan yavru yeşil kaplumbağası (Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de doğal alanlar ve tür popülasyonları hızla azalıyor. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Tarım ve Orman Bakanlığı 7. Bölge Müdürlüğü işbirliği ile 15 yıldır, Adana - Akyatan kumsalında yeşil deniz kaplumbağalarının (Chelonia mydas) etkin korunması için izleme ve koruma programı yürütüyor.)
Modelleme, insan kaynaklı doğa kaybını durdurmanın ve biyoçeşitlilikteki düşüş eğilimi tersine çevirmenin ancak daha cesur ve daha iddialı koruma çabaları benimsenirse ve gıda üretim ve tüketimimizde köklü değişiklikler yapılırsa mümkün olacağını gösteriyor.
Modelleme, önlemlerin tek tek değil birlikte uygulanmasıyla, doğal habitatlar üzerindeki baskıların daha hızlı bir şekilde hafifletilebileceğini gösteriyor.
BM Genel Kurulu öncesinde dünya liderlerine çağrı
2020 Yaşayan Gezegen Raporu, 15-30 Eylül 2020 tarihlerinde Türkiye’nin başkanlığında dünya liderlerinin katılımıyla düzenlenecek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 75. Oturumu öncesinde yayınlandı.
Oturum kapsamında dünya liderlerinin, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Paris Anlaşması ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD) başlıklarında kaydedilen ilerlemeyi gözden geçirmesi beklenen Biyolojik Çeşitlilik Zirvesi de düzenlenecek.
WWF 2020 sonrasına yönelik eylem planlarının görüşüleceği bu zirvede “Doğa ve İnsan için Yeni Bir Başlangıç” yapmaları için dünya liderlerine çağrıda bulunuyor.
Lambertini: Gidişatı tersine çevirmek için ortak hareket
2020 Yaşayan Gezegen Raporu’nu değerlendiren WWF Küresel Direktörü Marco Lambertini "İnsanlığın neden olduğu doğa yıkımının sadece yaban hayatı popülasyonları üzerinde değil, aynı zamanda kendi sağlığımız ve hayatımızın tüm yönleri üzerinde de felakete varan etkilere yol açtığını açıkça ortaya koyuyor" dedi:
"Kanıtları görmezden gelemeyiz; yaban hayatı popülasyonlarındaki bu ciddi düşüş, doğadaki düzenin bozulduğuna ve doğal sistemlerin çökmesiyle birlikte dünyamız için alarm zillerinin çaldığına dair önemli bir kanıt.
“Yaban hayatının her noktasındaki azalma -denizlerimiz ve nehirlerimizdeki balıklardan tarımsal üretimimizde önemli bir role sahip arılara kadar- beslenmemizi, gıda güvenliğimizi ve milyarlarca insanın geçim kaynaklarını doğrudan etkilemekte.”
* Nilüfer (Dünyanın bilinen en küçük nilüferi Nymphaea thermarum, Ruanda’da bir sıcak su kaynağının taşmasıyla oluşan çamurlu alanda yaşıyordu. 2008’de sıcak su kaynağını besleyen akarsuyun yatağı tarımsal faaliyetler için değiştirildiğinde, bu türün son bireyi kurudu ve öldü. Şu an için bir grup bitki doğal yaşam alanının dışında, Kraliyet Botanik Bahçeleri’nde varlığını sürdürüyor. Oldukça hassas olan doğal yaşam alanının yeniden canlandırılması ve bitkinin evine dönmesi bekleniyor.)
“Zamanımız daralıyor”
Lambertini bu bağlantıdan hareketle biyolojik çeşitlilikteki azalma eğilimini tersine çevirmenin aciliyetine de dikkat çekti:
"Küresel bir salgının ortasında olduğumuzu bilerek, on yıl içinde biyolojik çeşitlilik ve yaban hayatı kayıplarını durdurmak ve gidişatı tersine çevirmek için eşi görülmemiş ortak bir hareket başlatmamız gerekiyor. Zamanımız daralıyor. Geleceğimizi, sağlığımızı ve kaynaklarımızı koruma altına almak, her dakika daha büyük önem kazanıyor.”
Terry: Gidişat tersine çevrilebilir
Londra Zooloji Derneği Doğa Koruma Direktörü Andew Terry, Yaşayan Gezegen Endeksi’nin küresel biyoçeşitliliği ölçen en kapsamlı araçlardan biri olduğunu belirtti:
“Son 50 yılda ortalama yüzde 68'lik bir düşüş felaket demek ve insan faaliyetlerinin doğal dünyaya verdiği zararın açık bir kanıtı. Eğer bu şekilde devam edersek popülasyonlar azalmaya devam edecek, doğal hayat yok olmaya sürüklenecek ve hepimizin bağlı olduğu ekosistemlerin bütünlüğü tehlikeye girecek.
“Öte yandan, koruma çalışmalarının işe yaradığını ve türlerin yok olmanın eşiğinden geri döndürülebileceğini de biliyoruz. Kararlılık, yatırım ve uzmanlık ile bu gidişat tersine çevrilebilir.
WWF-Türkiye: Korunan alanların oranı yüzde 30’a ulaşmalı
Raporu değerlendiren WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar ise, “Doğanın bugünkü ve gelecek kuşakların ihtiyaç duyduğu kaynakları karşılayabilmesi için onarılması yönünde umutlanacaksak, Yaşayan Gezegen Raporu dünya liderleri için eşsiz kanıtlar sunuyor” diye konuştu:
“Doğaya yapılacak en karlı yatırım, eldeki biyolojik çeşitliliğin, nadir ve tehdit altındaki türlerin, canlı popülasyonlarının ve doğal alanların koruma altına alınmasını sağlamak. Ülkemizde halen yüzde 8,7 seviyesindeki korunan alanlarımızın 2030 küresel hedefi olan yüzde 30 seviyesine çıkarılması için 2020 yılı sona ermeden gerekli adımları atmalıyız. Ancak biyolojik çeşitlilikteki düşüş eğilimini tersine çevirmek için doğa koruma çalışmaları yetmez.
“Bunun yanı sıra başka alanlarda da atılması gereken adımlar var. Tarım, hayvancılık, sanayi, enerji, ormancılık, madencilik, turizm, şehircilik dahil bütün sektörleri çevresel açıdan daha sürdürülebilir hale getirmek ve bu sektörlerin faaliyetlerinden kaynaklanan biyoçeşitlilik kayıplarını en aza indirmek için acilen harekete geçmemiz gerekiyor.”
WWF hakkında5 milyonun üzerinde destekçisi ve 100'den fazla ülkedeki küresel ağı ile dünyanın en büyük ve en deneyimli bağımsız doğa koruma kuruluşlarından biri. WWF'in misyonu biyolojik çeşitliliğin korunması, yenilenebilir doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının sağlanması ve aşırı tüketim ile kirliliğin azaltılması suretiyle doğal çevredeki bozulmanın durdurulması ve insanın doğa ile uyum içinde yaşadığı bir geleceğin kurulması. ZSL hakkında1826'da kurulan Londra Zooloji Derneği (ZSL), doğal hayatın zenginleşerek büyüyebileceği bir dünya için çalışan uluslararası bir kuruluş. ZLS misyonunu, dünya çapında yürüttüğü bilimsel çalışmalar ve koruma girişimleri aracılığıyla ve Londra ve Whipsnade hayvanat bahçelerini ziyaret eden milyonlarca kişinin desteğini alarak gerçekleştirir. |
(TP)