Hedef ortaya çıkan tasarrufun iklim değişikliğini yavaşlatmada önemine dikkat çekmek.
Enerji ihtiyacına beş dakikalık mola
Beş dakikalık "enerji tüketmeme" eylemiyle amaçlanan ortaya çıkacak enerji tasarrufuyla karar mercilerinin dikkatini çekmek.
Eyleme katılmak çok kolay:
"Evde ya da işteyseniz sigortalar, şalterler aşağıya inecek. Arabadaysanız yol kenarına çekeceksiniz."
Türkiye iklim değişikliği mücadelesinin neresinde?
Hükümet iklim değişikliğini 2007'nin başında ancak gündemine aldı. Geçen üç ay içinde mecliste iklim değişikliğiyle ilgili çalışma yapılması için bir komisyon kuruldu. "Ulusal iklim değişikliği planı" raporlaştırıldı. Enerji, çevre ve tarım bakanlıkları bir araya geldikleri toplantıda kamuoyuna "bireylerin iklim değişikliğini karşı gündelik hayatlarında alabilecekleri tedbirler" anlatıldı.
Ancak hâlâ Türkiye'de bir "küresel ısınma haritası" çıkarılmış değil. Sera gazı salımlarının tüm dünyada en yüksek oranda üreticisi olan ABD'nin imzalamadığı Kyoto Protokolü'ne imza vermeyen diğer ülkeler arasında Türkiye de var.
Ayrıca BM'in sera gazı envanterlerine ilişkin raporunda yer verdiği bilgiye göre Türkiye 1990- 2004 arasında tüm dünyada "en hızlı" şekilde sera gazı salımını artıran ülke.
Küresel ısınmanın etkilerini yavaşlatmak için 3 Aralık 2005'de üç bin kişinin katılımıyla Kadıköy'de yapılan eylemin ardından geçen yıl da Kasım ayında İstanbul, Ankara ve İzmir'de Türkiye'nin Kyoto Protokülü'ne imza vermesi talebiyle geniş katılımlı bir miting daha düzenlenmişti.
Son olarak Kyoto Protokolü'nün yürürlüğe girdiği 16 Şubat'ta başlayan "Türkiye Kyoto Protokolü'nü imzalasın" imza kampanyası yaklaşık iki hafta içinde hedeflediği yüz bin imzaya ulaştı bile. İmzalar 16 Nisan'da TBMM'ye iletilecek.
İklim değişikliğine karşı "ben ne yapabilirim?" diyorsanız
"Bildiğiniz Havaların Sonu Küresel İklim Değişimi ve Türkiye" kitabının da yazarı olan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ana ilkenin "az tüket, yeniden kullan, geri döndür" olduğunu vurguluyor; kişilerin bu süreçte yapabileceklerini de şöyle sıralıyor:
* Bilgilenme: Kadıoğlu, ilk işin iklimle ve havayla ilgili bilgilenmek olduğunu söylüyor. "Ancak bilgi olursa fikir yürütebiliriz. Türkiye'de eğitimdeki coğrafya kitaplarında yer alan iklimle ilgili bilgilerin çoğu yanlış."
* Enerji tasarrufu: Tükettiğimiz enerji fosil yakıtların yakılmasından geliyor. Daha az enerji kullanmak, bu tüketimin, dolayısıyla sera gazı salımlarının azalmasına da katkıda bulunmak demek. Kadıoğlu, pratik önerilerini sıralıyor: "Kışın pencere açmak yerine kaloriferi kısın. Eski klasik ampuller yerine, enerji tasarruflu ampulleri kullanın. Önemli olan boşa enerji harcamamak. Elektronik cihazları uzaktan kumandayla kapatıp beklemede bırakmayın, düğmeden kapatın. İstanbul'da 13 milyon kişinin bunu yapması çok şey fark ettirir."
* Ağaç dikme: Kadıoğlu sera gazı yutaklarının artırılması için bireylerin ağaç dikmelerinin katkısı olduğunu söylüyor.
* Su kullanımı: Kadığolu, bireylerin su kullanımını düzenleyebileceğini anımsatıyor: "Diş fırçalarken suyu boşa akıtmayın. Bizim klozetlerde, sifonlarda kullandığımız su, içme suyu. Oysa birçok ülkede, burada kullanılmış olan su yeniden kullanılıyor. Evlerde ve hatlardaki su kaçakları giderilmeli."
* Ulaşım: Kadıoğlu, ulaşımdan kaynaklanan sera gazı salımlarının da azaltılabileceğini söylüyor. "Gereksiz seyahatlerin kısılması önemli. Otobüsle, trenle gidilecek mesafeye uçakla gitmemeli. Uçak yakıtlarının yüzde 70'i karbondioksitten oluşuyor. Uçaklar fosil yakıtları en çok tırmanırken yakıyor.
"Uçaklar, sera gazı salımlarının yüzde 3,5'una neden oluyor, ama bu payın artması bekleniyor. Bu nedenle ulaşımın ülke düzeyinde planlanması da gerekiyor."
Kadıoğlu, üç kilometre içindeki alanda araç kullanmak yerine yürümeyi öneriyor. Hatta, yemek yemek için yapılan seyahatlerin azaltılmasını da önerirken, birçok ülkede gerçekleştirilen "evde yemek yapmayı öğrenin" kampanyalarını anımsatıyor.(EZÖ/NZ)