Erken bir değerlendirme yapmak gerekirse, seçim sonucuna ilişkin olarak şunlar söylenebilir:
Yüzde 10 protesto oyunun çoğu "sol"
1. Sonuçları partilerin aldığı oylara bakarak değerlendirmeden önce, kullanılan ve kullanılmayan oylara bakmakta yarar var: İlk sonuçlara göre, seçmenin yüzde 25'i sandığa gitmemiş ya da gitse de geçersiz oy kullanmış. Bu, yüksek bir oran. Genel beklentinin bu olmadığı, her şeye karşın oy kullanma oranının yüksek olmasının beklendiği biliniyor. Ancak, bu şaşırtıcı değil. Oy verecek seçenek bulamayan seçmen sandığa neden gitsin ya da neden zoraki bir seçim yapsın? Bu yüzde 25'in tamamının bilinçli bir protesto oyu olduğu söylenemeyebilir. Ama önemli bir bölümünün bilinçli bir seçim olduğunu düşünüyorum. Hiç olmazsa yüzde 10'unun. Bu oran içinde de sol oyların çoğunluğu oluşturduğunu söylemek yanlış olmasa gerek.
2. Bu böyleyse, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) aldığı oyları kullanılan geçerli oylara değil, en azından, kullanılmayan oyların hiç olmazsa yüzde 10'unu bilinçli protesto oyu kabul ederek, yuvarlak olarak 37 milyon oya oranlamak gerekir. Bu hesaba göre, AKP'nin kazandığı oyların oranı yüzde 29, CHP'nin ise yüzde 16.5'tir. Biraz da bağımsız oylar var Mecliste temsil edilen. Yani, seçmenin oylarının, yuvarlak olarak, yüzde 46'sı Mecliste temsil edilmekte, yüzde 54'ü temsil edilmemektedir.
İstikrar mı istiyordunuz? Buyurun size istikrar.
Seçimin galibi AKP, kaybedeni CHP
3. Bu seçimin sonucu, bir temsil krizi yaratmaktadır. Bu yargımın AKP'nin başarısını tartışmak gibi bir amacı yoktur. AKP, CHP ve seçilen bağımsızların elde ettiği oyların toplamı dikkate alındığında, ortaya çıkan somut durum budur. Bu sonuç adil değildir, demokratik değerler açısından kabul edilebilir değildir.
4. Seçimin tek galibi vardır: AKP. Bu galibiyetin sağlıklı olup olmadığı şu anda önemli değildir. AKP'nin aldığı oyların henüz AKP'ye ait olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak, bütün engellere karşın AKP, geçerli oyların yüzde 34.5'ini almayı başarmıştır. Bu oy, AKP'ye hak ettiğinden çok daha fazla milletvekili kazandırmıştır, bu doğru. Ama bu onun kabahati değildir. AKP kazanmıştır.
5. CHP ise kaybetmiştir. Baykal ve ekibi, beklenebileceği gibi, oylarını katladıklarını ileri sürerek başarılı olduklarını savunmakta. Ya alabilecekleri halde alamadıkları oylar? Ya aldıkları oylar içindeki, AKP'yi "kesmek" için "Baykal'a rağmen" verilen oylar? Ve, geleneksel olarak sola ait olduğu kabul edilen yüzde 35 oyun yüzde 15'i nerede? Evet, artık Baykal ve Baykalcılar'ın da dönemi bitmiştir. Sol, Baykal'ın yandaşlarını istememektedir. Anlayana, seçmen böyle söylemektedir. Anlamayana, bir dahaki seçimde anlatırlar.
"Kendi çıkarlarını bilmeyen partiler tasfiye edildi"
6. 1999'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 5 siyasal parti temsil edilmişti. Bunlardan üçü iktidarı, ikisi muhalefeti oluşturdular. İktidardaki üç parti, bunların içinde de en başta Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), başlarına geleceği göremedikleri için erken seçim kararı aldılar. Bu karara, yine önlerini göremeyen iki muhalefet partisi de katıldı. Hepsi tasfiye edildi. Kendi çıkarlarının nerede olduğunu bilemeyen bu partiler, ülkenin çıkarlarının nerede olduğunu nasıl bileceklerdi?
Peki, sonuçtan ders çıkardılar mı? Nerede? Yalnızca MHP lideri, partisini kurultaya götüreceğini ve genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı. Hemen istifa edip siyaseti bıraktığını ise açıklayamadı. Ecevit, hala, daha iyi çalışacaklarından söz ediyor. Daha iyi çalışsanız ne olur, çalışmasanız ne olur... Öbürlerinden ise ses seda çıkmıyor. Ama artık önemi yok. Onlar artık siyasal yaşamın tarihine ait şahsiyetler.
"İslami Parti" sorunu
7. Bir iktidar, bir de muhalefet partisi Mecliste. Sayısal olarak güçlü bir iktidar. Özellikle Batı'da "İslami Parti" olarak anılan AKP'nin bu güçlü iktidarı sorun yaratacak mı?
Elbette, Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olmamasından kaynaklanacak sorunlar var. Başbakan kim olursa olsun, Erdoğan'la başbakan arasında gerilim doğmaması olanaksız. Bu ne kadar gider? Bunu zaman gösterecek. Ancak, ortaya çıkan tablo karşısında, hükümetin kurulmasında fazla sorun beklenmemeli.
Meclis'te vekil yok
8. Hatta hükümetin hızla kurulması için çaba harcanmak zorunda. Yüksek Seçim Kurulu kesin sonuçları bir an önce açıklamalı. AKP, başbakan adayını hemen belirlemeli. Cumhurbaşkanı, hükümeti kurmak üzere başbakanı çabucak görevlendirmeli. Çünkü, yenisi kuruluncaya kadar göreve devam etmek durumunda olan hükümetin hiçbir üyesi, başbakanı dahil, milletvekili seçilemedi. Anayasaya göre ise, başbakanın milletvekili olması gerek. O halde, bu Hükümeti hükümet olma yükünden kurtarmak için hızlı davranmak gerekir.
9. Önümüzdeki dönemde, Cumhurbaşkanının ağırlığı artacak. Toplumun önemli bir kesiminin AKP ile ilgili kaygıları var. Haklı da olsa haksız da olsa bu böyle. Elbette, AKP'nin bu kaygıları giderme yükümlülüğü var. Ama asıl beklenti, Cumhurbaşkanından olacak. AKP'nin rejimi tehdit etmesi olası eylemlerini önlemesi Cumhurbaşkanından beklenecek. Aslında, bu bakımdan sistemin aldığı önlemler elbette var. Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler, Anayasa Mahkemesi'nin varlığı, rejime yönelik tehditleri rejim içinde ve hukuk çerçevesinde bertaraf edebilir. Paniğe kapılmaya gerek yoktur.
10. Ama, ne olursa olsun, seçmenin de verdiği oylara sahip çıkması gerektiği açıktır. Nihayet, AKP, seçmenin yüzde 70'inin, hadi diyelim yüzde 65'inin oylarını alamamıştır. Demokrasi de seçimden ibaret değildir. Önümüzdeki dönemde, sivil toplum örgütlenmesinin daha da güçlenmesi ve siyasete daha fazla müdahale etmesi gerekecektir. Siyaset toplumsallaşmak zorundadır.
Doğabilecek bir krizi önlemenin başka çaresi yoktur. Toplum bunu yapabilirse, seçmenin en hayırlı sonucu, siyasetin toplumsallaşmasına yol açması olacaktır. (ZÜ/BB/NK)