Toplu iş sözleşmesinde (TİS) anlaşma sağlanamadığı için Greif grubuna bağlı fabrikaları 2014 yılında 60 gün süreyle işgal eden işçilere, aradan geçen dört buçuk yılın ardından Ağustos ayında dava açıldı.
TIKLAYIN - Greif İşçileri Fabrikayı İşgal Etti
191 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün Gaziosmanpaşa'daki yeni adliye binasında görüldü. Duruşmaya haklarında dava açılan işçiler, avukatları ve davacı Greif şirketinin iki avukatı katıldı.
Kimlik tespitinin ardından duruşmaya geçilmesiyle birlikte işçilerin sanık müdafii avukatları salonun bu yargılama için çok küçük olduğunu, bu kadar kişinin davanın görüldüğü salona sığmayacağını bu nedenle daha büyük bir salona geçilmesi veya duruşmanın ertelenmesi yönünde görüş belirttiler.
Duruşmayı vekaleten yürüten hakim ise bu konudaki talepleri reddetti. Tek tek savunma alacağını belirterek bunun genel işleyişi etkileyeceğine hükmetti.
Bazı işçiler ise çalıştıklarını ve izin almalarının sıkıntı olduğunu belirterek bir an önce savunma yapmak istedi.
İçeriye 20'şer kişilik gruplar halinde alfabetik sıraya göre alınan işçilere "polise mukavemet" ve "iş ve çalışma hürriyetinin ihlali" suçlamaları sorularak savunma yapmaları istendi.
İçeride adım atacak yer kalmaması nedeniyle avukatların bazıları ve içeriye alınan tüm işçiler duruşmayı ayakta takip etti.
Savunma yapan işçiler suçlamaları kabul etmediklerini ve grev haklarını kullandıklarını belirterek beraatlerini istedi. Bir kişinin savunması yaklaşık beş dakika sürdü.
Emniyette kopyala yapıştır ifadeler
Olayın ardından işçilerin emniyette verdikleri ifadeler okunup, işçilere ifadeleri kabul edilip edilmediği soruldu. İşçiler ise emniyette verdikleri ifadenin, okunan ifadeyle aynı olmadığı beyanı üzerine avukatlar emniyette alınan ifadelerin kopyala yapıştır ifadeler olduğunu söyledi.
Hakimin fabrikadaki çalışmaya engel olunmasına dair sorularına ise işçiler özetle şu savunmayı yaptı:
1500 kişilik fabrikada 44 taşeron firma
"TİS'de anlaşma olmamıştı. 1500 kişilik iş yerinde 44 tane taşeron firma vardı. Hemen herkes taşeron işçiydi ve kadrolu işçilerle aynı işi daha ucuza yapıp daha az dinleniyorduk. Temel olarak istediğimiz şey taşeronun kaldırılarak, çalışanların kadroya geçirilmesi ve en az yüzde 30 zamdı.
"İsteklerimiz gerçekleşmeyince grev kararı alındı. Fabrikaya herhangi bir zarar verilmedi. Üretim zaten durmuştu. Biz fabrikaya ve makinalara zarar gelmesin diye zaten kimseyi üretim hattına sokmuyorduk. Misafirlerimizi çay ocağında ya da yemekhanede ağırlıyorduk.
"O nedenle fabrikaya ya da fabrika malzemelerine en ufak bir zararımız olmamıştır. Grev kararını da hep birlikte aldığımız ve hep birlikte iş bıraktığımız için çalışmayı engellemek gibi bir durumda söz konusu değildir.
"Patron fabrikayı kapattım dedikten sonra polis baskını oldu.Eğer bir şey olduysa o zaman olmuştur. Bizler grev bitene kadar fabrikadaki görev yerlerimize, çalışma sahamıza sahip çıktık"
Greif avukatları iddianamenin dışına çıktı
Greif avukatları, duruşmanın başında grevle ilgili olarak siyasi ve örgütsel nedenler sunmaya çalıştılar fakat sanık müdafii avukatları iddianameyi hazırlayan savcının iddiaların doğruluğu yansıtmadığını belirterek bu suçlamaları dosyadan çıkardığını aktardılar.
Hakim, 191 sanık işçinin savunmalarını alabilmek ve süreci hızlandırabilmek adına öğle arası vermeyeceğini ve işçileri dinlemeye devam edeceğini belirtmesi üzerine bu karar avukatlar ve sanık işçiler tarafından desteklendi ve duruşmaya ara verilmedi.
Duruşmaya gelen herkesin savunmasını alan hakim bir sonraki duruşma günü olarak 15 Nisan 2019 tarihini belirledi.
Av. Şimşek: 2014'ten beri dosyada herhangi bir işlem yapılmadı
Duruşma sonrasında bianet'e görüş veren işçilerinin avukatlarından Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Bülent Şimşek, davası görülmekte olan olayın Şubat 2014'te olduğunu, Mayıs 2014'ten Kasım 2017'ye kadar dosyada herhangi bir işlem yapılmadığını belirterek şunları söyledi:
Olay Şubat 2014'te oluyor, Mayıs 2014'te polis ifadeleri alıyor, fezlekesini tamamlıyor ve savcılığa iletiyor. Kasım 2017'ye kadar da soruşturma dosyasında herhangi bir işlem yapılmıyor.
Kasım 2017'ye gelindiğinde savcı diyorki; bu müştekileri bir daha dinleyelim. Dosyanın ilk şikayetçileri arasında taşeron patronları da vardı. Onlar zararları olmadıkları gerekçesiyle şikayetçi olmadıklarını belirtiyor. Şirket ise şikayetlerinin devam ettiğini belirtiyor.
Şikayetler tamamlandıktan sonra savcılık önce takipsizlik kararı veriyor. Ama ardından bugün görülen davadaki iddianame ile Ağustos 2018'de tekrar karşımıza çıkıyor ve işçiler "iş ve çalışma hürriyetini ihlal", "polise mukavemet" suçlamalarıyla yargılanmaya başlıyor.
Ne olmuştu?
Dünyanın en büyük endüstriyel ambalaj üreticisi Amerikan menşeli Grief Şirketi 2010'dan beri Sunjüt adı altında Hadımköy ve Dudullu'da üretim yapıyor.
O dönem 44 ayrı taşeron şirketin bulunduğu, 250'sinin kadrolu toplamda 1500 işçinin çalıştığı fabrikada işçiler; 2014 Şubat ayında Toplu iş sözleşmesinde (TİS) anlaşma sağlanamadığı için, ağır çalışma koşulları, düşük ücret ve taşeronluk sistemi gerekçesiyle greve gittiler.
Fabrikada üretim durdu ve grev 60 gün sürdü. Bu süreçte işçiler fabrikayı işgal etmekle suçlandılar.
10 Nisan tarihinde polis işçilere baskın düzenledi ve 104 kişiyi gözaltına aldı. İfadelerinin ardından serbest bırakan işçilere o dönem herhangi bir dava açılmadı. Fabrika da daha sonra işten çıkarmalar yaşandı fakat üretimine devam etti.
Mayıs 2014 tarihinde polis kendi soruşturmasını tamamladı ve savcılığa iletti. Savcılık ilk olarak işçiler üzerindeki tüm suçlamaları düşürdü fakat dosyayı kapatmadı. Kasım 2017'de savcılık müştekileri tekrar dinlemek istedi. 2014 yılında şikayetçi olan taşeron firmalar şikayetinden vazgeçti fakat Greif şikayetçi olduğunu yeniledi.
Bunun üzerine savcılık iddianame hazırladı ve aralarında greve katılmayan işçilerin de bulunduğu 191 işçiye "polise mukavemet" ve "iş ve çalışma hürriyetini ihlal" suçlamasıyla dava açtı. (HA)