Eğitim Reformu Girişimi'nin (ERG) her yıl hazırladığı Eğitim İzleme Raporu açıklandı. Rapor eğitim alanında 2011'de yaşanan gelişmeleri değerlendirmenin yanı sıra 2012'de yasalaşarak zorunlu eğitimin süresini, yapısını ve içeriğini değiştiren düzenlemeleri de ele alıyor.
Raporun sunuş toplantısında "Türkiye'nin halen öncelik olarak eşitlik ve kaliteyi alan, katılımcı bir süreçte ve veriler temelinde oluşturulmuş bütüncül bir eğitim stratejisine sahip olmadığı" vurgulandı.
Bugün (6 Haziran) Sabancı Üniversitesi Karaköy İletişim Merkezi'nde gerçekleşen açıklamada ERG Koordinatörü Batuhan Aydagül 2011'de yaşanan değişikliklere değindi.
Bütüncül bir eğitim stratejisi eksikliğini; kaynaştırma eğitiminden hizmetiçi eğitime, okulöncesinden mesleki eğitime kadar geniş bir yelpazede karşılaşılan uygulama sorunlarını ve eğitimin çıktılarını düzenli olarak izlemeye ve yapılanları değerlendirmeye ilişkin bir mekanizmanın olmamasını eleştirdi.
Eğitim İzleme Raporu 2011'in koordinasyonunu yürüten Betül Keleş de raporda yer alan bir dizi veriyi aktardı, sorunlara dikkat çekti.
Keleş'in vurguladığı noktalar arasında eğitimde farklı kademelerde eşzamanlı olarak sürdürülen girişimlerin gerektirdiği bütçenin nasıl karşılanacağı konusundaki belirsizlik öne çıkıyor.
Hem ERG'nin hem TEPAV'ın (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı) hesaplamalarında 4+4+4 ile kurgulanan sistemin maliyeti nitelik artışını da içerecek biçimde bakanlığın bütçesinin tamamına ya da fazlasına denk düşüyor.
Rapora göre, "Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) bütçesinin iki katına çıkarılması gerekiyor. Oysa merkezi hükümet 2012-2014 arasında, merkezi yönetimin eğitim harcamalarının Gayrisafi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) oranını yüzde 3,8'den (2011) yüzde 3,6'ya (2014) düşürmeyi planlıyor. Dolayısıyla zaten düşük olan eğitim niteliği, nicelik artışı hedefi veya diğer öncelikler karşısında daha zayıflama riskiyle karşı karşıya kalıyor."
Okulöncesi de sonrası da sorunlu
Keleş'in değindiği sorunlar arasında şu noktalar da bulunuyor:
* Orta Vadeli Plan'da eğitime ayrılan payın eğitime bir yandan erişimi artırırken diğer yandan niteliği artırmaya yetmesi olanaklı görülmüyor.
* Okulöncesi eğitime erişimde 36-72 ve 48-72 ay yaş gruplarında yaygınlaşma oldukça yavaş seyrederken, 60-72 ay yaş grubunda 58 ilde net okullulaşma oranlarında düşüş yaşandı. Bu durum, okulöncesi eğitimi yaygınlaştırma çalışmalarının acilen gözden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor.
* 2011-2012'de 8. sınıflar için zorunlu olan Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi dersinin geçmişteki benzer uygulamalara göre oldukça ileri olduğu görülürken, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin yeni içeriğinin dersi yeterince nesnel, tarafsız ve çoğulcu kılamadığı saptandı.
* Yeni yasayla ortaokul ve liselerde sunulması düzenlenen seçmeli din derslerinin, ayrımcılık yasağı, çocuğun düşünce, din ve vicdan özgürlüğü ve çocuğun katılım hakkını ihlal etmemesi için titiz bir planlama süreci ve MEB'in her tür ayrımcı yaklaşıma "sıfır tolerans" göstermesi gerekiyor.
* Kaynaştırma eğitimine erişim genel olarak artmakla birlikte, ortaöğretimde akranlarıyla birlikte eğitim alan özel gereksinimli çocukların sayısı çok düşüktür. Ayrıca, ilköğretimde kaynaştırma eğitimi alan her 100 erkek çocuğa karşılık 64 kız çocuk bulunuyor ve bu rakam ortaöğretimde 61'e düşüyor. Bu durum, özel gereksinimli kız öğrencilerin, eğitime erişimde daha derin ve çok katmanlı eşitsizliklerle karşı karşıya olduğuna işaret ediyor. (YY)
Eğitim İzleme Raporu 2011'in tamamına ulaşmak için tıklayınız.