İnsan Hakları Derneği (İHD) 2016-2017 Yılı Hapishaneler Raporu’nu bugün açıkladı.
İHD verilerine göre, 22 Haziran 2017 itibariyle, cezaevlerinde 357’si ağır olmak üzere toplam 1025 hasta mahpus var.
Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre ise 2017 yılı Şubat ayı itibarı ile Adli Tıp Kurumu raporuyla ağır ve sürekli hastalığı belgelenen tutuklu ve hükümlü sayısı 841’e ulaştı.
İHD’nin hasta mahpuslar listesinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Hapishanelerde 220 bin mahpus bulunuyor
Yine Adalet Bakanlığı’nın bilgi verdiği son tarih olan 1 Kasım 2016 itibariyle cezaevlerinde toplam 197 bin 297 tutuklu/hükümlü/hükümözlü kişi bulunuyor. İHD’ye göre, bu sayı şu anda 220 bin civarında.
Mahpus sayısı 2015 yılında 178 bin 89, 2014’te 154 bin 179’du.
İHD, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara geldiği 2002 yılında bu sayının 59 bin 429 olduğunu ifade etti, “Denetimli serbestlik uygulamaları ve çıkarılan örtülü OHAL affına rağmen dramatik yükseliş devam ediyor” açıklamasını yaptı.
“Sağlığa erişim hakkı sağlanmalı, tecrit kaldırılmalı”
İnsan Hakları Derneği, bugün genel merkezlerindeki basın açıklamasında, taleplerini şöyle sıraladı:
* Türkiye’deki mevzuat uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak da mahpus haklarına uygun hale getirilmeli;
* Başta İmralı F Tipi Hapishanesi olmak üzere tecrit kaldırılmalı ve cezaevlerinde insani yaşam standartları oluşturulmalı;
* Mahpusların sağlığa erişim hakları sağlanmalı, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmeli, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemler alınmalı ve ağır hastalığı olanlar derhal serbest bırakılmalı;
* Adli Tıp Kurumu’nun resmi bilirkişi olarak varlığına son verilmeli, bağımsız bilirkişilik kurumu kabul edilmeli ve İstanbul Protokolü hükümleri uygulanmalı;
* Cezaevleri; sivil toplum kuruluşlarının, bağımsız izleme kurullarının, özel olarak da hasta mahpuslar sorunuyla ilgili olarak İHD, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türk Tabipler Birliği (TTB) gibi kuruluşların denetimine açık hale getirilmeli, OPCAT’a uygun bağımsız ulusal önleme mekanizması kurulmalı;
* 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun cezanın infazının hastalık nedeniyle ertelenmesine ilişkin 16. Maddesi’nin ve ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum mahpuslarla ilgili 25. maddesinin ağır hasta mahpusların serbest bırakılmasını engelleyen hükümleri değiştirilmeli;
* Cezaevlerindeki başta işkence ve kötü muamele iddiaları olmak üzere hak ihlalleri etkili bir şekilde soruşturulmalı ve sorumlular yargı önüne çıkarılmalı;
* Bugüne kadar cezaevlerinde yaşamını yitiren hasta mahpuslarla ilgili olarak etkin bir soruşturma yapılarak ihmal ve sorumluluğu olanlar hakkında cezai yaptırımlar uygulanmalı.
“Örtülü OHAL affıyla durum, adliler lehine değiştirildi”
İHD’nin açıklamasında, kanun hükmünde kararname ile yapılan değişiklik de anlatıldı:
“17 Ağustos 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 671 sayılı OHAL KHK’sının 32. Maddesi ile 5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a geçici 32. Madde eklenerek, adli suçluların büyük çoğunluğunun yararlanacağı şekilde şartla salıverme süresi 2/3’ten, 1/2’ye indirildi.
“Bununla birlikte cezalarının son bir yılı kalanların yararlanacağı denetimli serbestlikle ilgili düzenlemedeki süre, cezalarının son iki yılı kalanlar biçiminde genişletilerek adeta ‘örtülü OHAL affı’ çıkarıldı.
“671 sayılı KHK ile durum adli mahpuslar lehine değiştirildi, siyasi mahpuslar bakımından ise aynı bırakılarak ağırlaştırıldı.
“Siyasi iktidar bu uygulama ile kendi içinde kurduğu dengeyi (!) bile bozdu ve böylece ayrımcılığı iyice artırdı.
“Suç ve cezaların infazı aşamasında yaratılan ayrımcılığın ortadan kaldırılması için Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 5. Maddesi’nin acilen kaldırılarak TMK’nın 3 ve 4. Maddelerine göre verilen suçlardaki yarı oranında artırım sona ermeli.
“TMK’nın 17. Maddesi’ne göre TMK kapsamında işlenen suçların infazında koşulu salıverme süresi olan ¾ oranı yeni KHK’daki gibi ½’ye çekilmeli, 5275 sayılı kanunun 107. Maddesi’nin 4. Fıkrası kaldırılarak ayrımcılık sona erdirilmeli.
“TMK 17. Maddenin son fıkrası ‘uzatılmış ölüm cezası’ içerdiğinden ötürü bir an önce kaldırılmalı.” (AS)