Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan "terör ve şiddet olayları kapsamında yaşam hakkı ihlallerinin incelenmesi" alt komisyonu, 24 Mayıs 1993'te Bingöl'de 33 erin hayatını kaybettiği saldırıdan sağ kurtulan dört erden ikisini dinledi.
Osman Partal ve Erkan Omay, 19 yıl önceki olayda korumasız ve silahsız olarak iki otobüsle nakledildikleri sırada pusuya düşürüldüklerini söyledi ve arkadaşları için "Kurtulabilirlerdi" dedi.
PKK, 24 Mayıs 1993 günü Elazığ - Bingöl karayolunda asker sevki yapan iki aracı durdurmuş, acemi eğitim sonrası birliklerine gitmekte olan erleri kurşuna dizmişti. Saldırıdan dört asker, Omay ve Partal ile Erdal Özdemir ve Erdem Doğan yaralı olarak kurtuldu.
Gazetelerdeki haberlere göre, Partal olayın öncesini ve o esnada yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Malatya İl Jandarma'dan çıktıktan sonra Turgut Özal Parkı'nda koruma bekledik. Askeri bir yetkili gelip, 'İleride eskort eşlik edecek devam edin' dedi, ama eskort gelmedi. Yollarda devriye gezen jandarma da yoktu."
"Ateşin ortasında kaldık"
"Saat 03.00 civarıydı, bizi yol kenarına dizdiler. Bir anda mermiler yağdı, arkadaşlar şehit oldu. Ben kendimi arkaya attım. Anamız babamız bizi askeriyeye teslim etti, sahipsiz değiliz diyorduk. Maalesef boşa çıktı. 10 dakika taradılar."
"PKK'liler, çatışma sırasında bizi açık alana bıraktılar ki askerler vursun diye. Skorsky'ler taradı. Ateşin ortasında kaldık."
"Yaralılar kalmasın diye, kafalarına ateş ettiler. Ben bu esnada yolun aşağısındayım. Yere yattım, 'Buradan kurtulma şansım yok, bari cenazem köye ulaşsın' diye grubun içinde kalmayı denedim. Allah'ın takdiri, yaşıyorum. Sakat kalmadım, ama ruhum çok yaralı."
"Ellerinde bir liste vardı, diğer otobüsten haberdarlardı"
Otobüsü pusuya düşüren PKK'liler arasında Şemdin Sakık'ın da bulunduğunu ve otobüs şoförüne "Diğer otobüs nerede?" diye sorduğunu söyleyen Partal, katliamın ardından 10 kadar askerin sağ olduğunu ancak yardım getirmek için yola çıkıp geri geldiğinde sadece bir askerin sağ kalmış olduğunu gördüğünü ifade etti.
Partal, "Yolu kesen PKK'lilerin elinde bir liste gördüm" dedi. Omay da durdurulan ikinci otobüste olduğunu söyledi.
"Bizi paldır küldür alıp dağa götürdüler. Sakık da aralarındaydı. Skorsky helikopterler gelince ellerimizi çözüp kaçtılar. Ortada kaldık. Bir değneğe mendil bağladım, asker olduğumu söyledim. Ellerini kaldır gel dediler. Sonra komutan alnımdan öptü. 33 arkadaşımız pisi pisine öldü" dedi.
Partal, olayın üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen psikolojik sorunlarının sürdüğünü, zaman içerisinde mesleğini yapamaz hale geldiğini anlattı.
Ateşkesi bozmak için miydi?
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın, avukatına "Ateşkesi bozmak için bize 33 askeri öldürttüler" dediğini hatırlatan Hüseyin Kalkan'ın, bianet'e 24 Ocak 2009'da yazdığı yazısının başlığı, "Ateşkes Özal'ın, 33 Askerin Öldürülmesi Devletin Projesiydi" idi.
"PKK'nin 20 Mart 1993'te ilan ettiği ateşkes, bir Turgut Özal projesiydi. Özal, mekik diplomasisi ile PKK'yi ateşkese ikna etmişti. Bu ateşkes, Kürt siyasetini askerin vesayetinden kurtarma planının bir parçasıydı. Ancak Özal'ın ömrü bu projeyi sonuna kadar götürmeye yetmedi. PKK, 15 Nisan 1993 tarihinde ateşkesin süresini iki ay daha uzattı. Ancak iki gün sonra Cumhurbaşkanı Özal'ın ölüm haberi geldi. Öldü veya öldürüldü."
"Yaralı kurtulan askerlerin anlattığına göre, ilk ölen askerler operasyon güçlerinin ve helikopterlerin ateşi sonucu öldüler. Yaralı kurtulan asker Omay, Hürriyet'ten Gülden Aydın ile 31 Ağustos 2005'te yaptığı söyleşide, 'Bizi hedef olarak ortada bıraktılar. Askerlerimiz yanlışlıkla içimizden 9 eri şehit etti bu yüzden' demişti."
"Olayın akışı, askerlerin bir kısmının operasyon güçleri tarafından öldürüldüğü, diğerlerinin öldürülmesi için PKK'lilerin zorlandığını gösteriyor. En az dokuz Türk askeri, Türk ordusu tarafında öldürüldü. Ama kimse bunun sözünü etmedi."
Kalkan, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın olayla ilgisinden de bahsediyor:
"Yeşil, uzun süredir bölgededir. Bir taraftan ateşkesi bozmak için planlar yapmaktadır, bir taraftan da 14 Nisan'da başlaması kararlaştırılan Eşref Bitlis operasyonu için verilen görevleri yerine getirmektedir."
"Helikopter iki saat sonra geldi"
bianet Proje Danışmanı Nadire Mater'in "Mehmedin Kitabı" isimli kitabında da olaydan sağ kurtulan Denizlili bir asker, yaşadıklarını şöyle anlatmıştı:
"Biri yirmi bir kişilik, biri yirmi üç kişilik iki otobüstük. Korumamız öğleye kadar vardı. Doğan Güreş o zaman komutanımızdı, öğleden sonra korumayı çekti. Akşam altıda PKK'nın eline geçtik. Bingöl'e on kilometre kadar kala rampadan inişe geçiyoruz."
"PKK kayaların arkasından çıktı. Otobüsçüye işaret etti, 'Yanaş' dedi. Bizi indirdiler. İlk anda onları köy korucusu sandık. Kimlik kontrolü yaptılar. İki kişi dışında görünüşte hepimiz sivildik. Otobüsümüz de sivildi, şoför de... Kimlikler askeri. Bizi alıp, köye götürdüler."
"Yardım geç geldiği için çoğu arkadaşımız can çekişerek sabaha karşı öldü. Benim üzerimde Ahmet adında bir arkadaş vardı, ölü, vurulunca üzerime düşmüştü. Yara almayan arkadaşlardan birine, 'Ahmet'i üzerimden al' dedim. Almadı. 'Biz, haber etmeye gidelim' dedi."
"Yaralanmayan arkadaşlar dağları aşıp en yakındaki karakola gitmişler. Karakol yeterli değilmiş, yardım gelmedi. Sabah altı buçuk yedi civarında haber vermişler. İki saat sonra helikopter geldi."
33 asker Ergenekon davasında
33 askerin öldürüldüğü olaydan yaralı kurtulan er Özdemir de Ergenekon Savcılarına verdiği ifadede "saldırının Ergenekon tarafından yapılmış olabileceğini düşündüğünü" söylemişti.
Özdemir, savcıya, 2006'da bir televizyon programına telefonla katıldığını, dönemin Jandarma Asayiş Bölge Komutanı emekli Orgeneral Necati Özgen'e, "50 askeri niçin silahsız ve korumasız olarak gönderdiniz? Emri siz vermişsiniz, niye bize sahip çıkmadınız?" diye sorduğunu da anlattı. (AS)