"301. maddeyle bazı kurumlara kutsallık ve dokunulmazlık getirilerek bunlara eleştiriler, hiyerarşik şekilde cezaya tabi tutuluyor."
Zarakolu, Güneydoğu Anadolu'da boşaltılan 14 köyün hikayesini anlatan gazeteci Zülküf Kışanak'ın "Yitik Köyler- Bin Yılların Mirası Nasıl Yakıldı" başlıklı kitabına da 301. maddeden yeni dava açıldığını bildirdi.
Kışanak, 18 Ekim'de, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargıç karşısına çıkacak.
İzmir Barosu avukatlarından Mehmet Nur Terzi de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) özellikle politikacılara yönelik eleştirilerde eleştiri eşiğini çok daha yüksek tuttuğunu hatırlatıyor: "Bizim hakimlerimiz ezberleriyle hareket ediyorlar.
"Uygulayıcıların AİHM standartlarını öğrenmeleri, benimsemeleri ve uygulamaları halinde sorun çözülür," diyor.
Zarakolu: Yargıcın ideolojik eğilimine göre karar kapısı açık
TCK 301. Maddesinin "son derece lastikli bir dille" kaleme alındığını ve "her tarafa çekiştirilebilecek bir yapı"sı bulunduğunu savunan Zarakolu, "301. madde, hukuki olmaktan çok ideolojik bir içerik ve yönelim taşıyor. Karar vericilerin ideolojik eğilimlerine göre farklı kararlar çıkması mümkün" dedi.
Uluslarlara Yayıncılar Birliği (İPA) Yayınlama Özgürlüğü Komitesi üyesi ve Uluslararası PEN Türkiye Merkezi Sekreteri de olan Zarakolu, önceki TCK'da da 159. maddenin yayıncılara karşı en yoğun kullanılan düzenlemelerden biri olduğunu hatırlatıyor:"Şimdi de 301. Madde yayıncılık üzerine böyle bir tehdit oluşturuyor."
"Meclise hakarete ceza az, orduya çok!"
301. Madde'de eleştiriyle hakaret arasındaki sınırın son derece belirsiz olduğunu söyleyen Zarakolu, maddenin mantığı da eleştirdi: "Maddede bir hiyerarşi gözetiliyor.
"Örneğin Meclis, Bakanlar ve hükümete yönelik eleştiriler daha az hakaret kabul ediliyor. Soyut 'cumhuriyet', 'ordu', 'güvenlik güçleri' kavramı ise bir çeşit dokunulmazlık zırhına büründürülüyor"
"Anlatılar hakaret olarak okunabilir"
Bu durumda, geçmiş olaylarla ilgili belgesel anlatıların ve insanlığa karşı işlenmiş suçların anlatımının rahatlıkla hakaret olarak yorumlanabileceğini düşünen Zarakolu, Avrupa'da benzer düzenlemeler bulunmadığına dikkat çekiyor: "Bu sorunlar özel hukuk alanı içerisinde hakarete dair düzenlemelerle çözülüyor."
Zarakolu, "Tamamen totaliter devletlerde görülebilecek, devleti kutsayan, devletin kurucularını tanrılaştıran bir çeşit yaklaşımın ürünü" dedi.
Terzi : "AİHM, siyasilerin eleştirilmesine daha çok koruma sağlıyor
bianet'in sorularını yanıtlayan Avukat Mehmet Nur Terzi ise, 301. maddenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğünü güvence altına alan 10. maddesinin sınırlarını zorladığını düşünüyor.
Terzi, "AİHM, özellikle politikacılara yönelik eleştirilerde eleştiri sınırlarını çok daha geniş tutuyor. Bir politikacıya veya siyasiye yönelik eleştiri daha fazla koruma altındadır. Basının bu alanda görevini yerine getirmesi de daha fazla koruma görüyor" diyor.
301 AİHS'nin 10. Maddesi'ne uygun olmak zorunda
Anayasanın 90. maddesi gereğince Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesini eksiksiz uygulamak zorunda olduğunu ifade eden Terzi, ulusal mahkemelerin önlerine gelen vakalarda Strasbourg Mahkemesi'nin bu kriterlerini uygulamak zorunda olduklarını açıkladı.
Terzi, "Gerçekte ifade özgürlüğü kapsamında görüyorlarsa ceza veremeyecekler. Verirlerse Türkiye aleyhinde çıkan yüzlerce davada olduğu gibi aleyhte karar çıkar. Ama bu hakaret serbesttir anlamına gelmez. Burada, ifade özgürlüğünü kıstasları devreye girer" dedi.
Terzi'ye göre, 301. maddede uygulama öne çıkıyor: ""Soyut olarak, belli kavramlara hakaret etmek ne demek? Çok anlaşılır bir şey değil."
"'Alenen aşağılayan' deyimi var. Mahkeme bunu ifade hürriyeti kapsamında mı değerlendirecek yoksa eski alışkanlıklarıyla devleti koruyan mantığıyla hareket ederek hemen ceza mı verecek?
"Uygulayıcıların AİHM standartların öğrenmeleri ve benimsemeleri ve uygulamaları halinde sorun çözülür. En iyi yasayı da koysanız bile uygulayıcılar kötüyse yine durum kötüdür." (EÖ/EK)