Anayasa Mahkemesi, önce parasının çalındığını daha sonra “çalındığını sandığı” parasının cebinden çıktığını söyleyen bir kişinin şikayetiyle mahkum olan çocuğun başvurusunda karara vardı.
Bugün açıklanan kararda AYM, Bakırköy Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde sadece bu suçlamayla 6 yıl 8 ay hapse mahkum olan çocuğun başvurusunu “kabul edilemez” buldu, “adil yargılanma hakkını ihlal edilmediğine” hükmetti.
Yaşı 18’den büyük olduğu için dosyası ayrılan ikinci sanığa, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesince 2 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti. AYM bu durumu da dikkate almadı.
Karara karşıoy yazan AYM üyeleri Osman Paksüt ile Celal Mümtaz Akıncı ise, başvurucu çocuğun “adil yargılanmamış olduğunu” ifade etti.
“Çalındı” sandığı parasının pantolonundan çıktığını söyledi
24 Ekim 2006’da E.D. ile birlikte iki kişinin, M.K.’ya bıçak ve sopa göstererek 30 lirasının gasp edilmesiyle ilgili soruşturma başlatıldı. Üç kişi ertesi gün gözaltına alındı. M.K. ifade sürecinde, o dönem 18 yaşından küçük olan E.D.’yi ve D.O.’yu teşhis ederek, kendisini gasp eden üç kişiden ikisinin onlar olduğunu belirtti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 23 Mayıs 2007 tarihli iddianamesiyle, E.D. ve D.O. hakkında “yağma” suçundan dava açıldı.
Ancak dava sürecinde mağdur sıfatıyla ifade veren M.K., “sanıklar tarafından alındığını zannettiği parasının pantolonunu yıkanması sırasında cebinden çıktığını” söyledi.
6 yıl 8 ay hapis cezasında indirime de gidilmedi
Bu ifadeye rağmen yargılamayı yürüten Bakırköy Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Temmuz 2009’da E.D.’nin yağma suçundan 6 yıl 8 ay hapis cezasına hükmetti.
Hükmün gerekçesinde, sanıkların “kesici ve yaralayıcı aletleri mağdura göstererek cebinden 30 lira parasını aldıkları, bu eylemden kurtulmak isteyen mağduru yaraladıkları, yapılan şikâyet ve soruşturma sonunda mağdur tarafından teşhis edildikleri” belirtildi.
Gerekçeli kararda ayrıca, mağduriyetin giderilmediği ifade edildi: “Soruşturma ve kovuşturma sırasında, sanığın, mağdurun zararını tazmin etmediği anlaşıldığından dolayı, TCK'nın 168. maddenin şartları oluşmadığı için sanığın cezasında indirim yapılmadığı…”
18 yaşından büyük sanığa üçte bir oranında ceza
Karar, Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 20 Kasım 2014 tarihli kararıyla onandı.
E.D. bunun üzerinde 26 Ocak 2015’te Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ifade etti. Başvurusunda, “mağdurun yargılama sırasında beyanını değiştirmesine rağmen bu beyanın esas alınarak hakkında teşebbüs hükümlerinin uygulanmadığını” belirtti.
Bu arada dosyası ayrılan D.O. hakkında da Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Mağdur M.K. yargılama sırasında verdiği beyanında, “cebinden 30 TL parasının alındığını sandığını ancak daha sonra parasının hastanede cebinden çıktığını, sanık D.O.’nun olay yerinde olmadığını” belirtti. D.O. “yağma” değil, “yağmaya teşebbüsten” suçlu bulunarak daha hafif bir suçlamayla 2 yıl 6 ay hapse mahkum edildi.
“Klişe ve gerekçesiz karar, klişe ile onandı”
AYM, bugün Resmi Gazete’de açıklanan kararında, “Mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz” diyerek E.D.’nin başvurusunu kabul edilemez buldu.
AYM üyeleri Osman Paksüt ile Celal Mümtaz Akıncı oyçokluğuyla alınan bu karara katılmadı ve karşıoy yazdı.
Karşıoy’da, mağdur M.K.’nın duruşmadaki şu ifadesine yer verildi: “…Üç kişi benim yanıma geldiler, bir tanesi bana bıçakla vurdu, benim üstümü aradı. Ben 30 TL paramın alındığını biliyordum ancak daha sonra annem pantolonumu yıkarken benim 30 TL pantolonun cebinden çıktı. Belirttiğim şekilde 30 TL param zorla alınmamıştı. Bu nedenle bana olaydan sonra ve halen kimse iade ve tazmin yapmadı. Benim zararım yoktur. Sanıktan şikayetçi değilim.”
E.D. de mahkemedeki ifadesinde, “M.K.’yı dövdüklerini ama parasını almadıklarını” söylemişti.
Paksüt ile Akıncı da karşıoylarında, mahkumiyete konu gerekçeli kararın “klişe ifadeler ile dosya evrakı bir yana bırakılacak olursa”, mağdurun beyanlarının “samimi görülmesine dayandığını” yazdı ve “İlk derece mahkemesi kararı Yargıtayca da beş yıl bekletildikten sonra tek cümlelik bir klişe ile onanmıştır” dedi.
“Alacağı cezanın iki katından fazla ceza aldı”
Ayrıca, karşıoyda hapis cezasının miktarı da değerlendirildi:
“E.D. hakkında verilen 6 yıl 8 aylık hapis cezası, çocukların yargılanmasına ilişkin genel ilkelere de uymamaktadır.
“Başvurucu [E.D.], sırf çocuk mahkemesinde yargılandığı için, yetişkin sıfatıyla aynı yer ağır ceza mahkemesinde yargılansaydı alacağı cezanın iki katından fazla ceza almıştır.”
Çalınmayan paranın tanzimi nasıl yapılacak?
Adil yargılanma hakkının neden ihlal edildiğine dair görüşlerini belirten Paksüt ile Akıncı, “suçun gerçekleşmemiş olma ihtimalinin gözönüne alınmadığını” ifade etti:
“Mağdur parasının alınmadığını, ilk önce alındığını zannettiğini, sonradan parayı bulması nedeniyle bir zararı olmadığını ısrarla belirtmiş olmasına ve beyanları mahkemece ‘samimi’ kabul edildiğine göre nasıl olup da aynı kişiden 30 TL yağmalandığının sabit görüldüğü, tevil götürmeyecek bir çelişkidir.”
“Aynı şekilde mağdurun zararı olmadığına dair istikrarlı beyanlarına rağmen suç konusu iddia edilen 30 TL'nin mağdura ödenmediği gerekçesiyle ceza indirimi yapılmaması da açık bir çelişkidir.”
Karşıoyda, “mağdurun ifadelerinin, ‘parasının yağmalanmadığı’ kısmına neden itibar edilmediğinin, açık ve anlaşılabilir şekilde kararda belirtilmesi zorunludur. Aksi halde adil yargılanma hakkı kapsamında yeterli gerekçenin varlığından söz edilemez” dendi.
Paksüt ile Akıncı, yerel mahkemenin mahkumiyet kararı ile Yargıtay’ın onama kararının, “AİHM ve AYM tarafından belirlenmiş standartları karşılamaktan uzak olduğunu” belirtti ve E.D.’nin gerekçeli karar hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini yazdı. (AS)