Afrin’e yönelik başlatılan askeri harekatın sona erdirilerek sorunların diyalog yoluyla çözülmesi çağrısı yapılan 170 imzalı mektubun AKP (315), CHP (135), HDP (59) ve MHP’li (35) milletvekiline gönderilmesinin ardından dün MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay’ın Meclis’te yaptığı açıklamayla konuyu kamuoyunun gündemine taşıdı.
“Kıymetleri kendinden menkul kimi aydın müsveddeleri, her dönem çıban başı olan kimi sanatçı, siyasetçi, akil, hukukçu görünümlü, aslında kripto ırkçı PKK severler bir ihanet mektubunun daha altına imza atmışlar” diyen Akçay, bildirinin PKK’nin propaganda diliyle yazıldığını ifade etmişti.
Ardından sosyal medyada söz konusu bildiriyle ve imzacılarla ilgili çok sayıda tehdit ve hakaret içeren mesaj paylaşıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Halkların demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ile bildiriyi ve bildiriye gösterilen tepkileri konuştuk.
Kürkçü: Yurttaş sorumluluğu yerine getirildi
“İmzacılar yurttaş sorumluluğu neyi gerektiriyorsa onu yaptı. Kendilerini bu şartlarda kutlamamız gerekiyor ama zaten bu bir yurttaşlık ödevi.
“Barış için çaba göstermek uluslararası yasaların devletlere verdiği görev. Hem BM'nin Barış İçinde Yaşama Hakkı Bildirgesi hem daha sonra BM İnsan Hakları Konseyi'nin bunu teyit eden kararları hem hükümetlere barışı savunmayı hem de yurttaşlarını barış içinde yaşatmayı garanti etmeyi yükümlük olarak getiriyor.
“Dolayısıyla yurttaşların bunu talep etmeleri karşısında devletlerin yapması gereken şey bu talebi yerine getirmek.
“Bu operasyonun amacı 2019 başkanlık seçimleri. AKP'nin amacı kaybetmiş olduğu kamuoyu desteğini ‘Tehlike altında olan vatanın haklarını savunma’ gerekçesiyle arkasına çekmek. Bunun esasen bir askeri amaç güden harekat olmaktan ziyade siyasi bir amaç güden bir operasyon olduğunu söylemek daha doğru olur.
“Bildiri, demokrasi veya kısmen demokrasinin olduğu herhangi bir yerde doğru bulmayanlarca ‘Onlar da öyle demiş’ denecek, beğenmeyenlerin belki yüzlerini buruşturacakları bir metin olabilir.
“Ama eğer siz savaş hükümeti haline gelmişseniz ve barıştan bekleyeceğiniz hiçbir şey kalmamışsa barış size en büyük tehdit olarak görünecektir.
“Nitekim Barış Akademisyenleri bildirisi sırasında ortaya çıkmış olan eğilim şimdi güçlenerek devam ediyor.
“Yaşadığımız durum anayasayla, uluslararası yasalarla alakası olmayan bir cinnet hali. O nedenle buna hukuk yoluyla karşı koymanın bile imkan dahilinde olduğundan emin değilim.”
Sarıhan: Temel hakların savunulması için sorumluyuz
“Biz TBMM'deki vekiller öncelikle insanların temel haklarının savunulması konusunda kendimizi sorumlu hissetmeliyiz. Bu haklardan birisi de düşünceyi açıklama, ifade özgürlüğüdür.
“Kendi ülkelerinde yaşanan ve kendi ülkelerini etkileyecek bir olaya ilişkin son derece saygın isimlerin topluca düşüncelerini açıklamış olmasından ancak memnuniyet duymak gerekir. Onlara yönelik saldırgan, aşağılayıcı bir üslup ve adeta suç işlemişler gibi ayrıştırıcı, başkalarına karşı nefret uyandırabilecek nitelemelerle karşı çıkışı onaylamam mümkün değil.
“Cumhurbaşkanı'nın bu konuya ilişkin daha önceden yaptığı açıklama, insanların farklı bir fikri söyleme, farklı bir konuda düşünce açıklamalarını bir suçmuş gibi niteleme yolunu açmış bulunuyor.
“İnsanlar yazarak düşüncelerini paylaşıyorlar. Bu yolun kapatılması demek artık Türkiye'de OHAL'in de üzerinde bir sıkıyönetim anlamına gelir.
“İnsanlar farklı düşünebilirler ve bunu açıklarlar. Biz düşüncenin açıklanmasına dahi tahammül edemezsek baskı insanları farklı yönlere doğru yönlendirebilir.
“Ülkede birlik istiyorsak, barış istiyorsak, bütün temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına olanak yaratmak gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Bu hem yasamanın hem yürütmenin hem de yargının sorumluluğudur.”
Tanrıkulu: İçinden geçtiğimiz dönemin adı demokrasi değil
Hiçbir dönemde barışı savunmak suç olmamıştır. Türkiye’de toplumun vicdanı olan ve en karanlık dönemlerde toplumsal gelişmelere duyarsız kalmayan aydınların taleplerinin ölüm tehditleriyle, baskıyla karşılamış olması içinden geçtiğimiz dönemin adının demokrasi olmadığını çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.
“Hükümete bir kez daha sesleniyorum. İfade ve düşünce özgürlüğüne saygı sizin bu dönemde birincil göreviniz olmalıdır. Baskı, tehdit ve gözaltılar düzene dair göstergeler olarak tarihe yazılıyor.”
Milletvekillerine gönderilen mektupBiz aşağıda imzası bulunan yurttaşlar, elinizdeki yetki ve taşıdığınız sorumluluk nedeniyle milyonlarca insanımız adına size sesleniyoruz. Ülkemizde ve bölgemizde savaş değil sulh ve sükûn istiyoruz. Sınırlarımızı korumanın ve beka sorunu yaşamamanın en iyi yolunun karşılıklı dostluk ve iyi komşuluk bağlarını güçlendirmek olduğuna inanıyoruz. Güvenliğimizin milyarlara mâl olan silahlanmayla, gencecik insanların yaşamı pahasına ve on binlerce aileyi yersiz yurtsuz bırakacak bir savaşla değil, karşılıklı müzakere ve işbirlikleri üzerinden sağlanacağını, üstelik bunun mümkün olduğunu, tecrübe ile biliyoruz. Türkiye'ye bir tehditte bulunmayan, Suriye toprağı olan Afrin'e silahlı müdahalenin bölgemize ve ülkemize barış ve güvenlik değil, daha büyük sorunlar, yıkım ve acı getireceğini, Kürt yurttaşlarımızı da yürekten yaralayacağını biliyoruz. Ortadoğu'yu bir vekalet savaşları cehennemine çevirmiş olan yabancı devletlerin oradaki askerî varlıkları bile uluslararası hukukun ihlaliyken, onların arasına katılmak gibi bir niyet ve bu yönde atılacak adımlar ülkemizi sadece hüsrana uğratacak, on yıllarca telafisi mümkün olmayacak toplumsal, siyasal, ekonomik ve insanî kayıplara yol açacaktır. Yurttaş kimliğimiz ve sorumluluğumuzla, halkımızın ve tarihin önünde siz yetki sahiplerini uyarıyor, sesimize kulak vererek sağduyulu davranmaya, savaşı derhal durdurmaya ve sorunu diyalogla çözmeye davet ediyoruz. |
(EKN)