Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
“En son Temmuz’da görebildim oğlumu. Dün telefonda konuştuk, sesi gittikçe kötü geliyordu. ‘Yine mi rahatsızsın’ diye sordum. ‘Anne ben zaten hep rahatsızım. Artık ağrılarımı hissetmemek için kendimi hep uykuya vurmaya çalışıyorum. Ne kadar uyuyabiliyorum, o da muamma' dedi.”
Devrim Ayık 31 yaşında hasta bir mahpus. 2015’ten beri süren bir ‘örgüt üyeliği’ davasında üç kez tahliye edildi. Tahliyelerin sonu hep cezaevi oldu.
2017’de ilk kez tutuklandığında chron hastasıydı (bağırsağın yüzeyinin iltihaplanması) ve tutuklanmadan önce ameliyatla bağırsağının bir bölümü alınmıştı. Cezaevinde hastalığı nüksetti, yine ameliyatla bağırsağının bir bölümü daha alındı.
Koronavirüs pandemisi başladığında hayati risk taşıdığı için ev hapsi kararıyla tahliye edildi ancak bu hali sadece 10 ay sürdü. Şimdi Ocak 2021’den beri tutuklu.
Bir gözü görmeyen diğer gözü de 30 derece miyop olan Devrim’in annesi Hülya Ayık oğlunun tedavi edilebilmesi için tahliyesini istiyor. Yukarıdaki cümleler de ona ait.
Oğlunun Eskişehir H Tipi hapishanesinde tutulduğunu söylerken aylardır onu göremediğinden bahsediyor. Çünkü aile Antalya Side’de oturuyor. “Bu duruma koronavirüs nedeniyle cezaevlerindeki görüş yasakları eklenince görüş imkansıza yakın oluyor” diyor.
"Oğluma orada bakamıyorlar"
Devrim’le dün (31 Ekim) telefonda konuştuğundan bahseden anne Hülya Ayık oğluyla arasında geçen konuşmayı şöyle aktarıyor:
“Hastalığı üzerine konuştuk. Sesi kötü geliyordu. ‘Yine mi rahatsızsın olum’ diye sordum. ‘Anne zaten hep rahatsızım’ dedi. ‘Ben artık ağrılarımı hissetmemek için kendimi uykuya vurmaya çalışıyorum ama ne kadar uyabiliyorum o da muamma. Sürekli yataktayım’ dedi.
“Cezaevine girdikten sonra tedavi çok daha zor oldu. Hastalığı daha da ilerledi. Doktoru ‘Üçüncü kez ameliyata girmemeye çalış. Girersen toparlaması zor olur’ dedi ama yaraları gittikçe büyüyor. Ülser yayılmış durumda. Zaten bağırsağı 1 metre alınmış. Şimdi bir daha ameliyat olamaz.
Ekim’in başında hastaneye kaldırmışlar. 10 gün hastanede yattı. Kolonoskopide hastalığının fazlasıyla ilerlediği, bağırsaklarda büyük yaraların oluştuğu görülmüş. Cezaevinde iğne tedavisine ve mama takviyesine başlanmış ama oğlumun yeniden ameliyat olması demek torbayla yaşamaya mecbur bırakılması demek. Ona orada bakamıyorlar.”
"Karantina süresi işleri zorlaştırıyor"
Oğlu için defalarca tahliye başvurusu yaptığını belirten Hülya Ayık hiçbir dilekçesinin yerinde bulunmadığını söyledi. Benzer şekilde oğlunun ve avukatının verdiği dilekçelerin de kabul görmediğini belirten anne Ayık cezaevinin koşullarına vurgu yaptı:
“Devrim şu an cezaevindeki arkadaşlarının desteğiyle hayatını devam ettiriyor, ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Fakat her hastaneye gittiğinde bir karantina süreci yaşamak zorunda. Bu da ona zorluk çıkartıyor. Zaten sürekli yanlış doktora götürülüyor. Gastrolojiye gitmesi gerekirken son gidişlerinin bir tanesinde genel cerrahiye diğerinde de dahiliye götürüldü. Her iki doktor da ‘Benim alanım değil’ diyerek geri gönderdi. Sonuç, iki seferde de tek başına karantina. Yanlış doktorlara götürülerek karantina süresi uzatıldı ve yalnız kaldı.”
"Cezaevi kara topraktan farksız"
4 Kasım’da oğlunun mahkemesi olduğunu belirten Hülya Ayık “Umudumuzu hiçbir zaman yitirmiyoruz. Bekliyoruz, bir sürpriz olur da en azından ev hapis de olsa oğlum yanıma gelir diye” dedi.
2015’ten beri devam eden davada oğlunun tek başına tutuklu olduğunu, dosyadaki diğer iki kişinin ise hiç bulunamadığını belirten anne Ayık “Dosyada hiçbir somut delil yok, görgü tanığı yok. Gizli tanıkların ifadeleri çürütüldü. Teknik takip yok, hiçbir şey yok. Bunlara rağmen Devrim tutuklu” diye konuştu.
Yasaların bu kadar uzun tutukluluk süresine imkan tanımadığını ifade eden Ayık sözlerini şöyle sürdürdü:
"2015’ten beri davanın diğer sanıklar ortada yoklar, bulunamadılar. Bu kişiler ömür boyu bulunmazsa benim olum cezaevinde mi ölecek? Bu adalet midir? En azından o iki kişinin dosyasını ayırsınlar, Devrim hakkındaki kararlarını versinler. Bizi niye daha fazla bekletiyorlar?
Onun için cezaevinin dört duvarı kara topraktan farksız. Devrim’i diri diri mezarda tutmanın ne bir anlamı ne de bir faydası var? Bütün adalet savunucularına seslenişimdir, Adalet Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına çağrımdır bu. Oğlumun sağlığını göz önüne alsınlar ona göre karar versinler.” (HA)