Gazeteci Murat Aksoy ve müzisyen Atilla Taş'ın sanıkları arasında yer aldığı 28 kişinin İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) üyeliği" ve "FETÖ'ye yardım" suçlamasıyla yargılandığı davanın dünkü duruşmasında son savunmaların alınmasına devam edildi.
Aksoy: Özgür, demokratik ve adaletli Türkiye için yazdım
Cumhuriyet’in haberine göre gazeteci Murat Aksoy, yaptığı son savunmada, 19.5 aydır süren yargılamada hiçbir şeyin değişmediğini ifade etti. Aksoy, iddianameye suç olarak konan yazıların hiçbirinde somut suçun belirtilmediğini kaydederek, “Yazılarımda üç şeyi öne çıkardım. Daha özgür, daha demokratik ve daha adaletli bir Türkiye. Bunu da muhafazakar basında yaptım. Bir Alevi olarak muhafazakarın hak ve özgürlüklerini savundum. Bunu yapmanın kendi hak ve özgürlüğümü savunmak olduğunu düşündüm” dedi.
Aksoy, nerede olursa olsun gazetecilik yaptığını kaydederek, suçlama konusu yapılan yazılarının benzerlerini 2011 yılından 2014 yılına kadar Yeni Şafak gazetesinde ve T24 sitesinde yazdığını söyledi. FETÖ ile hiçbir ideolojik veya yaşam tarzı olarak bağı olmadığını söyleyen Aksoy, heyete şöyle seslendi:
“Sizden sadece beraatimi istiyorum çünkü hayatımızı gazetecilik yaparak kazanıyoruz. Tahliye olduktan sonra mesleki tutukluluğumuz sürüyor. Görüşme yaptığımız her yer bu davanın sürüyor olmasını anımsatıyor, bu davada yargılanmak Demokles'in kılıcı gibi boynumuzda. Zihnen bedenen özgürüz ama mesleken özgür değiliz. Bundan sonra mesleğimi yaparken daha özgür, daha demokratik ve daha özgür bir Türkiye istemeye devam edeceğim. Benim için değil, çocuklarım için.”
Erdal: Yöneticiler kayyumla kavga ederken ben aracı oldum
Kapatılan Zaman gazetesinin muhabiri olan Hanım Büşra Erdal ise, adil yargılanmadığını düşündüğünü kaydederek, dava kapsamında hayatının yargılandığını belirtti. Okudu Yamanlar Koleji'nin iddianamede suçlama olduğunu anımsatan Erdal, “O sırada bu okul kanunlara uygundu. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlıydı. 20 yıl sonra FETÖ okulu olacağını bilmek bir yana o dönem cemaat okulu olduğunu bile bilmiyordum” dedi.
Ergenekon soruşturması başladığında 5 yıllık adliye muhabiri olduğunu kaydeden Erdal, “O dönemki haberlerim nedeniyle hakkımda 75 ceza davası açıldı ve hepsinden beraat ettim. Dava karara yaklaştığında kitabımı yayımladım. Kitabımı da en çok AKP'li siyasetçiler tanıttı” dedi.
Zaman gazetesinin “cemaat gazetesi” olmasından öte kendisinin 13,5 yıldır çalıştığı işyeri olduğunu söyleyen Erdal, şöyle devam etti:
“Gazetenin firari olan yöneticileri kayyumla kavga çıkarırken ben aracı oldum. O sırada 15 Temmuz planı ortada olmadığı için cemaatin kriminal olduğundan da haberim yoktu. Böyle bir bilgiye vakıf olsam kayyumdan önce ayrılırdım işten. Yöneticilerin kaçacaklarını bilsem kayyum geldiğinde gazetede olmazdım. New York'tan dönerken not aldığım 'Pensilvanya'nın sıla mı gurbet mi olduğu'na ilişkin not AKP'li siyasetçilerin yorumlarının yanında çok mütevazi.”
Aydın: Cımbızladığınız tweetle herkesi 2 yıl hapsedebilirsiniz
Cihan Haber Ajansı muhabiri Hüseyin Aydın da, trafik kazası, hava tahmini, barajların doluluk oranı gibi yaptığı haberlerden örnekler okudu ve “Suç varsa devlet kapatsaydı” dedi.
“İddianamede Said Sefa olduğu iddia edilen Fuat Avni örgüt yöneticisi olarak gösteriliyor. Ama ondan aldığım bir talimat yok. 20 ay boyunca bu soruların cevabını bekledim. Bir cevap alamadım” diyen Aydın şöyle konuştu:
“Habercilik dışında bir şey yapmadım. Devlet işten ayrılana kadar maaşımdan vergi aldı. İddianameye 11 tweetim konmuş. Savcılığın algı operasyonu yaptığımı somut olarak delillendirmesi gerekmez miydi? Hesabım gizli değildi. En son takipçi sayısı 7 bin civarıydı. RT sayısı 5’i geçmiyor. Böyle nasıl algı yapabilirim? Cımbızlayarak topladığınız 5-10 tweetle herkesi iki sene yatırabilirsiniz.”
Acar: Devletle sıkı ilişkileri terör örgütü için ters değil midir?
Eski Zaman çalışanı Erkan Acar ise “1994’te mezun oldum ve Zaman’da çalışmaya başladım. O dönem muhafazakar sağ çizgisinde yayın yapan çok sayıda gazete yoktu” dedi.
O dönemde gazeteye bakanların ve heyetlerin gelip gittiğini belirten Acar “Devletle böylesine sıkı fıkı ilişkiler manzumesi bir terör örgütü için ters değil midir?” diye sordu.
Çölgeçen: Her haberimi savunurum
Kapatılan Millet gazetesi yazarı Mutlu Çölgeçen ise “23 yıllık gazeteciyim, yaptığım her haberin savunmasını yapabilirim” dedi.
ByLock ile ilgili mahkemenin atadığı bilirkişiden gelen raporun, kendisinin de Mor Beyin programının mağduru olduğunun ispatı olduğunu söyleyen Çölgeçen, “Devletin tüm kurumları Millet gazetesinin çıkmasına izin verdi, sarı basın kartı dağıttı. “Neden bu gazetede çalıştın” sorusunu çok doğru bulmuyorum. Gazetecilik faaliyeti çerçevesinde kalan haber ve yazılarımdan dolayı suçlanamam. Hükümete yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesinde haber müdürlüğü yaptım. Sabah’ın halen genel yayın yönetmenliğini yapan Erdal Şafak haberlerimi defalarca manşet ve sürmanşetten kullandı. Adalet ve vicdan terazisinde karar verip suçsuzluğumuzu tespit edeceğinize inanıyorum” diye konuştu.
Davaya yarın (8 Mart) devam edilecek. Yarın karar çıkması bekleniyor.
Yargılananlar
Yargılananlar Millet, Cihan Haber Ajansı, Zaman, Meydan, Yeni Hayat, Bugün gazeteleri, Rotahaber ve Samanyolu Haber siteleri çalışanları, sahipleri ve yazarlarından oluşuyor.
Davada Said Sefa ve Bülent Ceyhan hakkında yakalama kararı bulunuyor. Murat Aksoy, Atilla Taş, Cihan Acar, Bünyamin Köseli, Davut Aydın, İbrahim Balta, Ali Akkuş ve Muhterem Tanık tutuksuz olarak, Bayram Kaya, Cemal Azmi Kalyoncu, Habip Güler, Hanım Büşra Erdal, Ufuk Şanlı, Cuma Ulus, Mutlu Çölgeçen, Ahmet Memiş, Ünal Tanık, Muhammet Sait Kuloğlu, Yetkin Yıldız, Yakup Çetin, Seyid Kılıç, Mustafa Erkan Acar, Hüseyin Aydın, Abdullah Kılıç, Oğuz Usluer ve Gökçe Fırat Çulhaoğlu tutuklu olarak yargılanıyor.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ve duruşma savcısıMahkeme Başkanı: Taner Akıncı Üyeler: Avni Kavi ve Özlem Atuk Çıldır Savcı: Aydın Boztaş |
Ne olmuştu?
30 Ağustos’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Fethullah Gülen cemaatine yönelik soruşturma kapsamında aralarında gazeteciler ve akademisyenlerin bulunduğu 35 kişi hakkında gözaltı kararı vermiş, 27'si tutuklanmıştı. Farklı zamanlarda tutuklanan gazeteci ve yazarlar 8 ay davanın başlamasını bekledi.
AA, gözaltı kararını "FETÖ'nün medya yapılanmasına operasyon” başlığıyla duyurmuştu.
Davanın 31 Mart'ta görülen duruşmasında Atilla Taş ve Murat Aksoy'un da aralarında bulunduğu 21 kişi tahliye edilmiş, duruşma savcısı 8'inin tahliyesine itiraz etmişti.
Duruşma savcısının itirazını aynı gün işleme koyan 26. Ağır Ceza Mahkemesi talebi kabul ederek Hanım Büşra Erdal, Ahmet Memiş, Bayram Kaya, Cemal Azmi Kalyoncu, Cuma Ulus, Habib Güler, Halil İbrahim Balta ve Muhammet Said Kuloğlu hakkında yeniden yakalama kararı çıkarmıştı ve söz konusu sekiz kişi tahliye olamadan cezaevinde kalmıştı.
Savcının tahliye talebinde bulunduğu ve mahkemenin de tahliye ettiği aralarında Atilla Taş ve Murat Aksoy'un da bulunduğu 13 kişi hakkında ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı aynı gün darbe soruşturması kapsamında gözaltı kararı vermiş, bu kişiler de cezaevinden çıktıktan sonra gözaltına alınarak emniyet müdürlüğüne götürülmüştü. Burada sorgulanan şüpheliler çıkarıldıkları sulh ceza hakimliği tarafından tutuklanarak yeniden cezaevine gönderilmişti.
21 kişi hakkında tahliye kararı veren 25. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İbrahim Lorasdağı, hakimler Barış Cömert ve Necla Yeşilyurt Gülbiçim 3 Nisan 2017'de açığa alınmıştı.
Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, 13 kişi hakkında 7 Haziran'da "darbe teşebbüsü" iddiasıyla ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle iddianame hazırlamıştı.
13 gazeteci için İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmış, daha sonra dava 29 kişilik dosyayla birleştirilmişti. (EA)